Ağır Çekim



gonca hanımNe kadar da hızlıyız… Sanki bir motor çalışıyor içimizde ve tüketiyor bütün sükûnetimizi… Bir koşturmaca, bir telaş…

İçimizde dinmeyen bir fırtına var sanki ve alıp götürüyor bizi nereye olursa… Belki de bu yüzden ağzımızdan çıkan cümlelerin de ölçüsü tartısı yok, onlar da aceleci…

Nefes nefese hâlimizle az zamana daha çok iş sığdırma derdindeyiz, ama hızlılığın zararı yararından daha çok sanki…

Çabuk bitireyim diye hızlı yaptığımız ütülerde, çift çizgiler yüzünden daha çok uğraşmıyor muyuz? Ya da acele ile eksik yaptığımız yemeğin, yenebilir hâle gelebilmesi için… Hızlanmak hızımızı alıyor aslında…

Oysa hayat ne kadar yavaş ilerliyor. Hızlanan ve hızlandıkça zamana sığamayan bizleriz.

Yemek ağır ağır pişiyor… Bir telaşı yok… Eşyalar durgun, çiçekler suskun…

Menekşenin tomurcukları açabilmek için günlerce bekliyor.

Fıtrattan uzaklaşıp hızlanalı, suni hızlarımıza uymayanlara da tahammülümüz kalmadı…

Oysa ne sakindir çocuklar… Ağzına aldıkları lokmaları bitirmesine sabrımız yok, yavaşça yürümelerine, sakince giyinmelerine… Sözlerini bitirmelerini beklemeye… Bazen hata yapmalarına, bazen ağlamalarına bile…

Nedendir bu bekleyemeyişimiz… Acaba teknoloji adı altında bir tuşla dünyayı ayaklarımıza seren cihazlar mı bizi hıza bu kadar müptela yaptı?

Çocukların tuşu yok, basalım da ellerini yıkasın. Ya da programını güncelleyelim de yemeğini çabuk bitirsin.

Belki de sanal parlaklığa alıştığımızdan eşlerimizin gözlerindeki ışıltıyı kaybedişimiz.

Bir tuşla dünyanın öbür ucundan haberdar olabilirken, asıl dünya yanı başımızda, evimizde…

Biz gelen bildirimlerle, oyunlarla ve arkadaş istekleriyle gözlerimizi ekranlardan alamazken asıl sinyal yuvamızın tam ortasında. Büyüyor çocuklarımız… Ağır ağır ama hızla…

Elimizden düşürmediğimiz teknoloji harikalarıyla, asıl kaçırdığımız mucize o an yanımızda olup da kafamızı kaldırıp bakmadıklarımız…

Dünyadan haberdar olma pahasına neleri kaçırdığımızı belki fark edeceğiz, ama çok zaman sonra…

Şimdi paçamızdan çekiştiren çocuklarımız büyümüş olacak, sonra istesek de olmayacaklar yanımızda…

Ağladığında bizi yanına çağıran çocuklarIMIZ, bizden habersiz ağlayacak belki de başka kollarda, istesek de koruyamayacağız…

Bir türlü tuşlardan kaldıramadığımız parmaklarımızdan birini bile tutmaya razı olan yavrularımız kim bilir hangi ellerde sıcaklık arayacak, geri dönüşü olabilecek mi acaba?

Dinlemeye zaman ayıramadığımız çocuklarımızı bir dinleyen mutlaka çıkacak…

Ya biz? O zaman geç kalmış olmayacak mıyız? Bizler çıldırmışçasına hızımıza hız katmaya çabalarken, hızına yetişemediğimiz bir “ağır çekim” içerisinde ailemiz…

Biraz durulmalı, biraz sessizleşmeli… Bildirimlerden, şarjlardan uzak…

Wifi ağlarla kuşatılmış dünyamızda yer bulabilmek için ürkek gözlerle bekleyen çocuklarımızın gözlerine bakabilsek birazcık da olsa…

 

 

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

9 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz