Babamdan Öğrendiklerim

Biz birçok duygu ve düşünceyi anne ve babamızdan öğrendik. Belki de bugün yaşıtlarımızın, yaşımızın üstündeki insanların hayatta sıkıntılarla, problemlerle, dertlerle karşılaştıklarında pes etmemelerinin, mücadelelerini sürdürebilmelerinin, zorlukların üstesinden gelebilme duygusuna sahip olabilmelerinin, sıkıntıları çok fazla dert etmemelerinin altında yatan en önemli etkenlerden bir tanesi de hayatı bir oyun ve oyuncaktan ibaret görmeleridir.

Zorluklarla mücadele edebilmenin nasıl bir düşünceye sahip olmamız gerektiğini küçük yaşlarda bir şekilde öğrenmiş olmamızın bize bugün katkı sağladığını düşünüyorum. Arkadaşlarımızla sokakta çelik çomak oynarken, saklambaç, yakar top, dokuz taş, sek sek oynarken, ip atlama, voleybol, futbol maçları yaparken, mahalleler arasında futbol müsabakalarıyla yenmeyi ve yenilmeyi, yenildiğimizde pes etmemeyi, daha büyük bir aşkla ve şevkle kalkıp tekrar mücadele etmeyi, son dakikada kaybedip, son dakikada kazanmayı, kazanmak için neler yapmamız gerektiğini küçük yaşta öğrenerek aslında kendimizi hayatın içindeki zorluklara hazırlıyorduk.

Bugün çocukların hepsinde dikkat problemi var. Acaba küçüklüğünde bilye oynayan bir çocuğun bugün dikkat problemi olur mu? Biz çocuklarımızı bu tür oyunlardan uzakta tuttuk. Bilgisayarlardaki sanal oyunlarla baş başa bıraktık. Ve maalesef bugün kendilerine güveni olmayan, adeta egoları şişmiş, bencil, insani duygularını kaybeden, paylaşmayı bilmeyen, asosyal, insan ilişkileri çok zayıf olan, yardımlaşmayı, ekip çalışmasını bilmeyen, sadece kendini düşünen, kendine has bir dünya kuran, bulunduğu ortamda başkalarının da olduğunu, başkalarının da haklarının, sorumluluklarının, yetkilerinin olabileceklerini, onların da fikirlerinin ve düşüncelerinin önemli olduğunu bilemeyen çocuklar çıktı ortaya.

İşte biz sevgili anne babalara çok iş düşüyor. En azından tatil süreçlerinde alın çocuklarınızı, kırlara, bahçelere çıkın. Dağlara, yaylalara, ovalara gidin. Gidin ve çocuklarınızla baş başa bir hayat yaşayın. Çocuklarınıza doğayı öğretin. Onlara çiçekleri gösterin. İnsanın doğasında bunlar var. Bu ihtiyacı bir şekilde karşılamanız lazım.

Dört duvarın arasında yavrularınızı tutarsanız, bu gençler elbette depresyona, bunalıma girecekler. Yeşili, maviyi, denizi, suyu, ağaçları görmek, bir papatyaya sevgiyle bakmak…

Acaba bugün çocuklarınızdan kaç tanesi eline bir uğur böceği almışlardır, kaç tanesi elinin üstünde karınca yürütmüştür? Kaç tanesi bir kuzuya dokunmuş, bir ineği sevmiştir? Yavrularınızdan kaç tanesi bir ağaca çıkıp dalından çağla badem, erik, kiraz toplamıştır. Kaç tanesi dalından çilek koparmıştır? Kaç tanesi domatesi dalından koparmıştır? Eminim sorsanız, çoğu fabrika ürünü zannederler.

Bizim çocuklarımıza bunları yaşatmamamız lazım. Ama aynı şekilde ailemizle beraber bu güzellikleri yaşamamız lazım.

Ve bizler babalarımız hayattayken kıymetini bilmemiz lazım. Hayattayken birbirimizin değerini bilmemiz lazım. Hayattayken birbirimizin kıymetini, güzelliklerini bilmemiz lazım.


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz