Çocuk Avcıları

gonca-profil (1)Evimizin yakınlarına bir oyun atölyesi açılmış. Her köşe başına “kahve keyfi” tarzında yerler açıldığını düşünürsek çocukların oynaması için yeni alanlar oluşturulması oldukça umut veriyor insana. Büyük bir heyecan ve merakla çocukları alıp gidiyoruz, doyasıya oynasınlar diye.

Geniş bir alanda, birbirlerinden ayrılmış farklı bölümler hazırlanmış. Bir görevli tarafından bir araya toplanan çocukların ilk ziyaret yeri; pizza yapım bölümü. Ne keyifli değil mi, küçücük elleri hamuru mıncıklarken düşünmek. Yok yok boşuna düşünmeyin hiç, öyle mıncıklamak falan yok. Önceden usta ellerce hazırlanmış ve top haline getirilmiş hamurları sadece iki ileri bir geri açıp içine mısır, kaşar koyuyor çocuklar, işte hepsi bu kadar. Sonra yine usta yetişkinler fırına sürüp pişiriyor. Yani çocukların aşçı önlüğü giyip çıkardıklarına değmiyor ve elinin değdiğini yemek de nasip olmuyor çocuklara. Pizzalar pişince ellerine rastgele birer tane tutuşturuluyor.

Sırada inşaat bölümü var. İnşaat işi tam bir ekip işi, diğer çocuklarla bir koordinasyon kurulup, güzel bir minyatür bina inşa edecekler ümidiyle, izliyoruz. Ne bir “haydi başlayalım” coşkusu, ne bir mini plan… Çocuklar sallana sallana eline aldıkları köpükten tuğlaları bir başka kenara yığıyor. Her çocuğa iki ya da üç tuğla ancak düşüyor sanırım. Ben şaşkınca bakakalmışken, bu bölümden de çıkılıyor.

Eveeet, şimdi en bilimsel bölüme geldiler. Burada yatakta yatan, karnı deşilmiş bir insan var ve içinden organlar çıkıyor. Ve amaç vücudumuzu tanımak sanırım. Tabii bu manzaranın çocuk için uygun olup olmadığını düşünen yok. Parası olan herkes için uygun(!) Her an bir çocuk bu deneyimden sonra gece kabuslarına kavuşabilir, kimin umurunda. Oldukça modern(!) bir etkinlikle işte geleceğin insanları burada duyarsızlaştırılıyor.

Sonra bilim köşesi ve arkeoloji bölümü var, oralar da çocukların oynamaları için değil oyalanmaları için özenle(!) planlanmış.

Asıl en can alıcı bölümü sona bırakmışlar. İyi ki de öyle olmuş. Zira bu süper geliştirilmiş bölümü gördükten sonra orada ayakta kalabilmek mümkün değil. Giderken görmek, benim şoku atlatmam açısından daha rahat oldu.

Burası itfaiye bölümü… Çocuklar itfaiye önlüklerini giyiyor. Sonra su fışkırtan hortumların başına geçiyor ve hortumu tutuyorlar. Minik elleriyle sıktıkça su fışkırıyor falan değil, yanlış anlaşılmasın. Su zaten fışkırıyor ve çocuk da bir yerinden tutuyor işte. Görevli genç “hadi yangını söndürelim” diye bağırıyor. Karşıda bir ev resmi, üzerinde yine resimden alevler var. Birazdan yangın sönecek, hadi devam, diye bağırıyor genç. Heyecan gittikçe artıyor. O kadar da merakla beklememe rağmen, bir anlık dikkatsizliğimle yangının nasıl söndüğünü kaçırıyorum. Vay be, diyorum, çocuklar fışkırtmasa bile suyun tesirini görmüş ya, ben görmesem de olur. Bu denli teknolojinin geliştiği bir devirde, su temas ettikçe renk değiştiren bir görseli de yapmışlar ya “helal olsun” diyorum hayranlıkla. Gerçek yangını da canlandırabilirlerdi ya, neyse, diye düşünürken, çıkma zamanımız geliyor.

Tam çıkacakken, kızım, bir sonraki gruptaki çocukları göstererek, “Anne ateşin nasıl söndüğüne baksam, göremedim de biraz izleyebilir miyiz,” diyor. Tabii, diyorum, ilginçtir ki son sahneyi tek görmeyen ben değilmişim.

Evet, bu çocuklar da fışkıran hortumların başında duruyorlar. Belki 10-15 dk. Sonra bir an görevli genç, “bakın burada kim var” deyip, arkada bulunan bir oyuncak hayvanı gösteriyor ve aniden arkalarına dönüyor çocuklar. Veeee işte o an… müthiş bir icatla, rulo halinde yukarıya toplanmış resim bir hamleyle aşağıya iniyor ve resim o anda değişiyor. Çocuklar bir dönüyorlar ki yangın sönmüş. Oleeeyy!!! Nasıl bir buluş bu, hangi aklın ürünü, bilemiyorum. Ama çocukları böylesine kandırmak için anne babalarının paralarını almaları ; ve aynı zamanda anne babaların paralarını almak için çocukları kandırmaları, oldukça takdire şayan (!)

Haaa en önemli ayrıntıyı atladım. Tabii oradakiler de burayı çocuk için dizayn ettiklerini atlamış olacaklar ki duvarda, eski dekorasyondan olduğunu umduğum, bir resim kalıvermiş. Resimde bir taş devri adamı, bir elinde koca bir sopa, diğer elinde saç. Yoook adam berber falan değil, barbar! Yerde saçından tuttuğu zavallı bir kadını sürüklüyor. Duvara kabartı ile işlenmiş bu sanat eserinin(!) önüne birkaç malzeme konulmuş, ama resimdeki vahşet gün gibi ortada.

Bu son şokun ardından gidemiyorum, donakalıyorum. Buranın sahibi, yöneticisi kimse, konuşmalıyım, anlatmalıyım. Böylesi bir şiddeti duvarda sergileyip çocukların gözüne sokmanın bir gerekçesi olmalı ama çözemiyorum, bunu bana birisi mutlaka açıklamalı. Bir de hani bunlar çocuk ya… Zihinsel gelişimine, fiziksel gelişimine ya da en azından sosyal gelişimine birazcık da olsa katkı sağlayacak kadar üzerinde düşünülmüş faaliyetler olsa, yani çok zor değil, demek istiyorum.

Kimse oralı olmuyor. Ne de olsa çocukların zamanı çok, anne babalarının da parası. Bir saat içeride, bir saat gidip gelirken, koskoca iki saati buraya harcıyor ya çocuklar, anne baba, öğretmenler de biraz nefes alıyor (!)

Her gün tıklım tıklım olan bu oyun atölyesinin önünden her geçişimde, gözlerim çook uzaklara dalıyor.

Ah çocuklar, sizin için ama sizi hesaba katmadan hazırlanan böylesi yerlerin kime ne faydası var bilemiyorum, ama belli ki size zararı var!


Bunlar da ilginizi Çekebilir

9 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz