Çocuk Oyuncağı

gonca-profil (1)“Çocuk oyuncağı” dedik en kolay ve önemsiz işleri tanımlarken, oysa bütün işlerden en zorunu üstleniyordu çocuk oynarken.

Kurduğu oyun ile hayatı hazmetmeye çalışıyordu... Küçücük kalplerin, şu hoyrat dünyayla başa çıkabilmesinin başka yolu yoktu.

Tam büyüklerin yemek vaktiydi, “oyunun sırası mı şimdi” deyip çektik minik kollarından. Midesi dolarken ruhunu aç bıraktığımızı fark etmeden.

Bizler öylesine işlere o kadar kapılmışken, çocuk da öylesine oyalanıyor zannettik. Oysa her oyunun anlamı vardı küçük dünyasında. Oyalanmak büyüklere has bir hastalıktı.

Çocuğunki hayali dünyalarda gerçek kaleler inşa etmekti. Hayallerini ezip geçtik, dünyasını da yıktığımızı bilemeden.

Oyunda özgürdü çocuk, biz “öyle değil bu oyun böyle oynanır” demeyip susabilseydik eğer.

Özgürlük onu en uçsuz bucaksız diyarlara götürecekti, rotayı şu tatsız dünyayla sınırlamasaydık.

Kusursuz mutluluğu tadacaktı, “Çocukluk etme,” diyerek insan kusurlarımızı çocuk masumiyetine yamamasaydık.

“Ay ne çocukça” diyerek, asıl çocuk kalabilmenin sırrını keşfedemedik. On yıllarca büyükçe olduk da ne kazandık?

“Büyüdün artık, oynamanın zamanı mı” diyerek, oyuncaklarıyla birlikte kelimelerini elinden aldık. Bir yandan ruhlarındaki tahribatlarımızı artırırken, onları kendi kendilerini iyileştirme gücünden mahrum bıraktık.

Oyunsuz, mutsuz, duygusuz, umutsuz bir nesil büyüyor.

Çocuk dünyasından kirli ellerimizi çekmenin zamanı gelmedi mi artık?

 

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

1 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz