Edep Ya Hu!

Yaşadığımız toplumda özgüveni gelişmiş, kendisine güvenen, her konuda bir fikri olan ne çok insan profili görmeye başladık. Bundan yaklaşık yirmi yıl öncesinde (belki de daha fazla) öz güvenli çocuklar yetiştirilmesi konusunda uzmanların ailelere ciddi tavsiyeleri ve çalışmaları vardı. O dönemin ebeveynleri bu fikre “acaba” düşüncesiyle baksalar da baskılara dayanamayıp bu yeni akım onları da kısa sürede sarıp sarmalayıverdi.

Çocuklar yeni dillenip konuşmaya başladıkları dönemlerde büyüklerine karşı kullandıkları her sözde ailenin tepkisi gülümsemek hatta kahkahalarla destek verip onaylamak olurdu. Babaanne, anneanne, dede ve büyükler ‘Ağaç yaşken eğilir. Bu kadar müsamahalı davranmayın. Her söylediğine gülerseniz çocuk doğru yaptığını düşünür. Yanlışında tepkili davranın, uyarın ki yanlış ve doğru kavramlarının temelini atmış olasınız.’

O dönemin büyüklerinin bu serzenişlerine ebeveynlerin cevabı hazır. “Hayır, onlar bizim gibi büyümeyecekler. Kendilerine güvenli yetişecekler. Zaten uzmanlarda öyle diyor. Siz doktorlardan daha mı iyi bileceksiniz.”

Özgüven özgüven diye yetiştirilen çocuklar günümüzde edep sınırlarını ciddi anlamda zorluyorlar. Geçip aşanların sayıları ise yadsınamayacak kadar çok da ben yine de iyimser olmak istiyorum. Bir yerlerde eksiklik ve yanlışlık var; fakat bu yeni yeni nesil büyüdükçe anlaşılıyor. “Evet, bizler hata ettik. Özgüven başlığı altında, içimize sinmese de uzmanlar öyle söylüyor diye yanlışlıklar yaptık ki şimdi karşımızda fişe takılmış gibi, susmadan konuşan, karşılık veren, her sözü kalbimize ok gibi saplanan çocukları kendi ellerimizle yetiştirdik.”diyebilecek kadar içinde yangın olan aileler var günümüzde.

Tabi bir söz vardır ya ‘geçmiş ola artık’ Tabii ki kendini bilen, kendi içinde farkındalık tohumunu büyüdükçe büyüten, Allah’tan korkan, Rabbimin yarattıklarından hayâ eden, merhamet gösteren, saygı duyan, kendini doğru cümlelerle en iyi ifade eden, düşünen, susmanın da birer erdem olduğunu bilen ve düşündüren şahsiyetler özgüven çatısında birleşebiliyorsa amenna. Tamamen katılıyorum. O dönem uzmanlar tam da bunu demek istedilerse diye düşünürsek demek ki açıklayıcı ve tatmin edici ifadeler kullanmadılar. Yeteri kadar aydınlatmadılar. İnsanları bilinçlendirmediler.

Veya belki de ailelerin anladığı şekilde böyle bir nesil hedeflediler. Tam olarak amaç neydi? Bana göre bu durum çok iyi araştırılmalı. Bize yansıyan ise şöyle: Özgüven özgüven diye edepten uzak bir toplum yetişti ne yazık ki. Aileler için tam bir kayıp ve hüsran. Ya toplum için? Varın onu da sizler düşünün. Hayatın içinde bu tarz insanlarla ne de çok sık karşılaşıp sıkıntılar yaşadığımızı gayet iyi biliyoruz.

İnsanlığın vazgeçilmezi olan edep kavramının o neslin dışında kalmasına sebep olan her kimler ise vebal üstlenmişlerdir. Naçizane ben bir paylaşım yapıyorum kendimce. Uzmanlar ve aileler arasında eşit oranda bu vebali ikiye bölüyorum.

Uzmanlar için diyorum ki: Sizler okuyup eğitim almış, insanları doğru bilgilendirmekle mükelleftiniz. Hiç mi tarihimizi göz önünde bulundurmadınız. Osmanlıda yaşayan insanların edepleri kaleme alınsa ciltler yazılır. İnsanlara bu fikri empoze ederken getirecekleri ve götürecekleri konusun da hiç mi değerlendirme yapmadınız?

Kendimi de katarak ailelere soruyorum : “Bu çocuk benim geleceğim. Bu çocuk toplumun geleceği diye nasıl düşünmek?” Dönüp ecdadın nasıl evlat yetiştirdiğini neden sorgulamadık? Niçin büyüklere kulak vermedik? Hayattaki en değerli sermayeniz olan çocuğumuzu niçin batı esintileri taşıyan fikir ve düşüncelerle yetiştirme gafletinde bulunduk? Oysa elimizde rehber kitabımız olan Kur'an-ı Kerîm ve İslam ahlakıyla yetiştirme teknikleri var iken nasıl bu kadar gaflete düştük? Nihayetinde bu esinti fırtınaya dönüşüp varımızı ve her şeyinizi alıp götürüyor. Şimdi eller boş, gönüller bomboş kaldı. Çok yazık ve içler acısı.

Sorgulamak gerekir:

Niçin huzur evleri ve bakım evleri tıka basa dolu?

Niçin boşanmalar bu kadar ciddi boyutlara ulaştı?

Niçin insan ilişkileri bu kadar yara aldı?

Niçin anne babaların gönülleri bir daha düzelmemek üzere kırgın ve üzgün? Kalplerinde kapanmayacak yaralar açılmış durumda. Ve evlatlarına karşı asla rızalıkları yok. Allah(c.c)ın farz kıldığı ana baba hakkı nerede? Evet, her fert bunları bir bir sorgulamalı ve edebin içinde mi veya dışında mı olduğunu gözden geçirmeli. Ana baba rızası Allah rızası der Rabbim Kur’an-ı Kerimde.

Peki bizlere bedelleri bu kadar ağır olmuş bu özgüven fikrinden, günümüz ebeveynleri dersler çıkardı mı acaba? Bana göre bu empoze düşüncelerle büyüyen elinde kalan değerini de büyürken yitiren bu neslin elinde ne kalmış olabilir ki? Onu minik yavrusuna ulaştırabilsin ve öğretebilsin. Belki çok karamsar bir tablo çizmiş olabilirim. Fakat toplumun çoğunluğunu sarmış bu edepten bir haber acınacak durumu görmezden gelemezdim. Şahit olduğum birçok edepsizlik hali ve duyduğum bazı davranışlar beni bu yazıyı kaleme almama itti.

Mesela, kendinden yaşça hayli büyük hanıma üniversiteli gencimizin sözleri beni hayrete düşürmüştü. Hanım: “Bu sözlerin senden çıktığına inanmak istemiyorum.” cümlesini sarf ediyor.

Genç ise karşılık olarak “İnanabilirsiniz. Bunları ben söylüyorum.”diyor.

Kadın duyduğu ve anlam veremediği hakaret sözlerini yine yumuşatarak “Aslında ben bunları senden hiç duymamış sayıyorum.”derken gencin pişkinlikle “Duyun. Bunların hepsini ben söylüyorum.”cevabına hayretler içinde ve istemeyerek şahit olmak beni çok düşündürdü. Bu gençler ileride anne ve baba olacaklar. Allah’ım hayal edemiyorum yetiştirecekleri evlatları. Nerde kaldı atalarımızın o veciz sözleri ve dualarına dahil ettikleri şu cümleleri : "Allah'ım senden korkup haya eden, kullarından utanan, kendinden sonrakine örnek olan kullarından eyle bizi."

Belki de gün gelecek bizi çok şaşırtan bu hadiseleri, bu davranışları ve buna benzer birçok halleri doğal karşılayıp şaşkınlık duygumuz yok olacak artık. Normal akışında ilerleyen durumlar diye bakıp geçilecek.

Yanlışı yanlış gibi, doğruyu doğru gibi görüp algılayabilmeyi her daim yapabilme ferasetini kaybetmeyelim inşallah. Günümüz insanlarının edepten uzak, cüretkar davranışları bundan otuz kırk yıl önce o dönemin büyükleri tarafından müdahale edilerek tepkiler verilip ve hatta uygun bir dille men edilmeliydi. Buna yeltenenlerin sayısı yok denecek kadar az oldu. Yirmi yıl sonrasındaysa gençlik halleri, ergenlik dönemi sıkıntıları, o büyüyünce iyi olur, söylemleri dilden dile benzer cümleler... Gayet normalmiş gibi ‘Herkesin çocuğu böyle. Ne yapacaksın işte yeni nesil böyle.’ söylemleri paylaşılıyordu.

Şimdi ise ise bağrına taş basan çaresiz insanlar... İradeden çıkmış gençler, özgürlüğünde hapis gençler, kalabalıkta yapayalnız gençler, büyüğüne saygısız ve küçümseyen gençler, arkadaşlık kavramını bilmeyen gençler... Hayatın içine çevre faktörü ve bir çok etken de dahil olunca sonuç gözümüzün şahit olduğu, kulağımızın işittiği, kalbimizin paramparça olduğu edepsizlikler listesi… Nede güzel söylemiş mübarek insan: “EDEP YAHU!”

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

8 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz