Ergen ve Aile

1907295_10152351073468618_8239918506504381954_nErgenlik duyguların en yoğun yaşandığı ve çalkantıların olduğu kritik bir dönem. Büyüklerin acımasızca etiketlediği; ‘’Delikanlı, kanı kaynıyor,asi,hayırsız evlat,geçimsiz,akılsız,düşüncesiz,dengesiz,zayıf vb. ‘’ile nitelendirdiği ergenler ,gel-git halindeki duygu tufanı ile zorlu bir boğuşma yaşamaktadır.Ve bu süreçte beyinlerinde ayrı bir gezegen oluşturmaktadırlar.

Seanslarımda zaman zaman gözlemlediğim tespitte bu yönde.Ergenden dinlenilen hikaye ile ebeveynden dinlenilen hikaye hep farklı?

Bu farklılık neden kaynaklanıyor??

Yazımın başında bahsettiğim etiketlemelerde, ebeveyn ile ergenler arasındaki farklılıktan kaynaklanmakta. Diğer deyişle ergen geçirdiği değişim sürecini ,ebeveynden farklı anlamlandırır.

Çocuk kendi için bir gezegen oluşturmuştur. Yeni kahramanlarının ve hayal dünyasının olduğu ebeveynlerin o gezegende Fransız kaldığı bir yerdir orası.

Ergen , çocukluğunu bırakıp kendisinde oluşan değişimlerle birlikte ,gençliğe yol almıştır.Veda etmiştir ve hüzün vardır ;Çünkü bir daha o çocukluk geri gelmeyecektir.

Fiziksel değişimler ile buluğ (puberte) dönemine girmek , şaşırtıcı olduğu kadar ruhsal şaşkınlık yaşamaktadır.Sakarlıklar,vücudundan utanma,çirkin,uzun,kısa,zayıf,şişko,menstürasyon vb. gibi değişimler, zihni meşgul etmeye başlamıştır bile.

Aynalar, dost ve düşman olarak rolünü almıştır.

Beynin gelişimi ,(işlevsellik anlamında bahsediyorum),ergenlik dönemi ile birlikte gelişimine devam etmektedir. Zihinsel,sosyal ve bilişsel becerilerini geliştirir.Soyut düşünme yetisini kazandığı içinde bu becerilerini kullanarak artık yaşantıyı sorgular.Sosyal konulara ilgisi artar.Toplum içinde görev üstlenecek bir çırak olarak yerini alır.

Beyin gelişiminde Ergen ve ebeveyn arasındaki farklılığı oluşturan önemli bir unsurda ergenlerin beynindeki ‘ karar verme mekanizmasını oluşturan selebral bölge,gelişimini tamamlamadığı için yetişkinler kadar düşünceli ve kontrollü hareket edemezler..O yüzden çocuklarımızı etiketleyerek onları anlamayan bir anne-baba olarak çatışmanın bir tarafı olmaktayız

Ergen devam eden değişim sürecinde, aile ve toplumun beklentilerini görmeye başlamıştır.Artık çocuktur denilip gülünen davranışları,kızgınlık ile karşılanmaktadır.Ne oldu benim o her davranışıma gülen mükemmel cici aileme diye şaşkındırlar.Herkes ergenden bir şeyler beklemektedir.Devlet,toplum,aile…

Beklentiler ile gelişimini tamamlayamadığı bir yarım kalmışlıkla, tam algılayamaz her şeyi.İsyan eder,ne yapacağını nasıl tepki vereceğini bilemez.Artık sevgi ve ilgi görmediğini düşünür..Kimlik bunalımına girmiştir bile.Kendi dürtüleri ve beklentiler ile çatışmalar içerisindedir.Bağımsız olma duygusu,her şeyi başarabilirim,cesurum ,harikayım /benden bişey olmaz,kötüyüm,beceriksizim…duygu ve düşünceleri.

Aykırılık hoş...diye başlar çalkantılar…

Anne ve babasının, cici ve her şeyi bildiği dönem bitmiştir. Yerine, kendisini anlamayan , engelleyen ,kısıtlayan bir aile almıştır.Özgürlük istiyorum diye şahlandırır dürtülerini.

Ailenin yaklaşımları, ergenin yapay yargıları ile yanlışa sürüklenmesinde önemlidir. Aşırı otoriter, ya da aşırı esnek aile yaklaşım modelleri ,ergenin pimini çekmektir.

Ergen ile konuşmak zordur, İletişime kapalıdır. Aslında en çokta Türk ailesi olarak çocukları nasihatlere boğmak sıkıcı bir duruma getirmektedir ilişkiyi.Ve konuşma tartışmayla sonuçlanmaktadır. Onların tartışmaya dönüşen durumlarda tepkilerini ,terbiyesiz,saygısız,hayırsız,kaba olarak değerlendiririz.Halbuki,ergenler kendilerini ifade edemediklerinde ,yada anlatmak istemediklerinde zorlanmanın sonucu olarak bu davranışları sergiler.

Buna binaen kullandığımız dil,uslup,beden dili iyi seçilmelidir.İletişimde ‘sen dili ‘ kullanmamak önemlidir.’Sen böylesin,Sen bunu yapıyorsun.Sen yanlış yoldasın vb.’ en etkisiz konuşma metodudur.Çünkü ergen sizin isteklerinizden çok , kendi isteklerini önemseyen bir kişiliğe bürünmüştür.

Ebeveyn olarak ergenin yaptığı davranışlarının ergenlik sürecinin bir parçası olduğu bilinirse yaklaşımlarda o denli sağlıklı olacaktır.

Koşullar ne olursa olsun aşırı tepkiden kaçının.Ama yanlış olan onda alışkanlık ve yanlış değer oluşturacak durumlarda da toleranslı olmayın.Unutmayalım çocuklarımıza rehberlik ederek hayatı öğretir ve iyilik katarız.

Her zaman savunduğum bir şey vardır. Sevilmek ve sayılmak ikisi bir arada olabilir. Sayılmak için dayak, bağırmak, gulyabani olmaya gerek yok. Ne başınıza çıkaracak kadar yumuşak, nede kendinizden uzaklaştıracak kadar sert olmalı.

Ailenin davranışlarındaki tutarlılık, denge, çocuk da saygı ve sorumluluk duygusu uyandırır. Sınırlarını çizmesini sağlar, nereye kadar gidebileceğini, nerde duracağını öğretir.

Ergen; çocukluktan çıkar, ama aile onun çocukluğunda kalır,çıkamaz.Ve sonradan keşfettiği çıkış yolunu buldukları anda ergen yol kat etmiştir.Ona ulaşma iletişim kurmada zorlanır.O çocuk gitmiş başka çocuk gelmiştir.

Galiba bu noktada, çocuğumuzu tanımaya çalışmak gerekiyor. Bunun yolu tabi ki günlüklerini karıştırmak, mahremiyet alanlarını gasp etmek, değildir. En güzel iletişim, şerbetli cümleler ile konuşmak ve ergeni anlamaya çalışmak.

Bir şey daha ;

Ortada bir değişim vardır ancak kurallar bile aynıdır.Yeniden bir güncellemek gerekmez mi dersiniz ?Kurallar çocuğun yaşına ve dönem özelliklerine göre düzenlense mesela .

Emri vaki sözler yerine, kendi fikirlerinin dinlenildiğini, önemsendiğini ve güven duyulduğunu hisseden çocuk bu huzurla kendini düzenler. Bu ,ergen ne derse o olur mantığı değildir? Bu kimlik oluşum sürecinde,onun varlığına hürmettir.Bu dünyada sende varsın mesajıdır?

Düşünsenize bu dünyada yeri olmadığı hissine kapılan çocuktan , birey olarak dünyevi görevlerini üstlenmesi beklenebilir mi?

Büyük çelişki olur elbette..


Bunlar da ilginizi Çekebilir

4 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz