Evliliğim İçin Neler Yaptım?

aile-karikaturBiz eşimle çok severek evlendik. Herşey yolundaydı gayet mutlu bir evliliğimiz vardı. O benim ben onun üstüne titrer dururduk. O ne derse emirdi benim için. Bir gün başı ağrırken ettiğim bir dua aklıma geldi şimdi. Dedim ki Rabbime Allah’ım ağrıyı onun başından al benim başıma ver. O gece başım hiç ağrımadığı kadar çok ağrımıştı. Tam bir buçuk sene cennet gibi bir yuvamız vardı. Herkes gıpta ile bakardı. Evimize gelen misafirlerimden kaç tanesi aynı şeyi söylemişlerdi. “… sizin evinizde başka bir hava var…”

Duygularımın güdümünde göklerde uçarcasına yaşadım. Duygularım mantığımı ve gözümü kör etmişti. Eşimin bazı hatalarına şahit olsamda onu kendi gözümde aklamayı becerdim her zaman. O benim için kusursuzdu. Maalesef ben Allah’ımdan çok eşime tapmaya başlamışım da farkına varamamışım. Ama kusurlu insanoğlu bu kadar muhabbeti aşkı taşıyamaz. Çünkü o aşk öyle güçlü bir duygu ki Yaradan’dan başkasına yakışmaz. Ama benim Rabbim benim ona ulaşmamı engelleyen en büyük putumu kırıverdi.

Bizim sıkıntılarımız aralık ayında oğlum dünyaya gelince oğlumuzla beraber ailemize eşimin ailesi müdahil olunca başladı. Bana şunu yaptılar bunu yaptılar kesinlikle demeyeceğim. Çünkü kendi kendime söz verdim. Eşimin ailesi, eşim ve ben daha sonra memlekette eş dost akraba hep bir olduk bizim gül gibi yuvamızı az kalsın yıkıyorduk.

O zamanlar sakin olamıyordum. Can havli ile kaybolan huzurumu daha da sertleşerek elde edebileceğimi zannettim. Onlar hamle yaptıkça ben de misli ile cevap verdim. Ama sonuç hüsran oldu. Kim haklı kim haksız kim zalim kim mazlum yarın Hak katında belli olacak elbet.

Annecimin evinde oğlumla iki ay geçirdik. Çok zor günlerdi. Boşanma arasında geldim gittim durdum. Emin olun on kere boşanmak için sebebimiz vardı çünkü birbirimize çok hoyrat davrandık. Bunu evliliğinden umudunu kesenler için söylüyorum. Tabi kötü günlerde akıl veren dost görünümlü felaket tellalları çok olur. Kötü gününde hayır tavsiye edenler nedense azdır. Zaten ben de millet ne derse onu dinlemeye hazırdım.

Bir gün oturdum kendi kendime karar verdim. Dedim ki ben bu yuvayı yıkmayacağım. Rabbimin en sevmediği helali yapmayacağım. Başta Allah’ım sonra oğlum için ve kendim için sabredeceğim. Benim zor günümde bir hal hatır sormayacak, ben yalnızlığıma ağlarken kendileri eşlerinin çocuklarının yanında sana nispet yapacak insanların ‘boşan gitsin’ dediklerini yada başka kötü her ne dedilerse umursamayacağım.(Birine boşan demek çok günahmış). Beni ayırsalardı ellerine ne geçecekti hangisi dost hangisi düşman bir türlü çözemedim. O ne dedi bu ne dedi diye hayatımı, yuvamı, çocuğumu, eşimi ve kendimi harcamayacağım harcatmayacağım. Ve bu yolda ne gerekirse yapacağım geri dönmeyeceğim.

İşe etrafımdaki insanları suçlamayı bırakarak başladım. Etrafımızdakilerin hatalarını deşmekten kendi hatalarımızı görmüyoruz bile. Bakış açımı değiştirdim dünyam değişti. Artık o bunu yaptı etti demek yerine ben de şunu yaptım hak ettim. Allah benim cezamı verdi. Hem Allah demiyor mu ‘Başınıza gelenler sizin ellerinizle yaptıklarınız iledir lakin Allah çoğunu affeder.’ Hatalarımı fark edince telafi yollarını aradım sonra zaten benim başkalarının yaptıklarını düzeltmeye gücüm yetmez. Ben kendi ettiklerimden mesulüm. Bu şekilde kendimle yüzleştim sürekli nefsimi aklamaktan vazgeçtim. Tıpkı bir doktor gibi önce tanı sonra teşhis sonra tedavi ettim sabır, tövbe ve duayla.

Tüm gururumu kibrimi ayaklarımın altına aldım. Gururumdan yapmam dediğim her şeyi yaptım. O kırıldıkça ne kadar gururlu bir insan olduğumu gördüm. Gururum neye yarayacaktı ki yalnız kalmaktan başka. Zaten dost zannettiğim gururum değil mi beni bu hallere düşüren…

Ben son damlaya kadar sabreden ama taşınca sel gibi önüne ne gelirse yıkanlardanım. Aslında sabır son anda felaketin tosladığı anda yapılanmış. Benim yaptığımsa sabrını yavaş yavaş tüketmek son ana bir şey bırakmamak. Çok sinirli ve sabırsız bir insan olduğumu fark ettim. Bol bol okuyarak, Allah tan yardım ve sabır dileyerek yenmeye çalıştım. Ve bu sabrımı sakinliği her anıma en küçükten en büyük olaya kadar hayatıma geçirmeye çalıştım.

Bu süre zarfında imtihanım hep devam etti. Eşim beni sürekli denedi. Kalbimi kırdı üzdü. Aylarca kendimi onun karısı değil de hizmetçisi gibi hissettim. Artık dayanamayıp vazgeçeceğimi düşündüğüm anlarda hep başa dönüp niyetimi kontrol ettim ve sonra yine kırdım gururumu. O bana ne yaparsa yapsın sakin olup sabretmeye ona iyi davranmaya devam ettim.

Kimseden beklentiye girmemeye karar verdim. Nankör insanoğlu bunu Rabbim söylüyor. Kusurlu insanoğlundan kusursuz beklemek ahmaklıktır.Asla halden anlamaz kıymet bilmez. Ne istiyorsam ona önce ben davranmalıydım. Eşim bana arkasını dönüp yattı ben ona sarıldım. Özellikle baş başa iken ona önce ben yaklaştım. O benim yüzüme gülmedi ben ona hep güldüm asla ondan beklemedim. Ona mümkün olduğunca en küçük şeylerde bile itaat ettim. Onunla bir yerlere gitmek birlikte vakit geçirmek için fırsat kolladım. Onu düşündüğümü belli edecek tarzda kendime çeki düzen verdim, onun sevdiği yemekleri, pastaları pişirdim. Onun titizlendiği şeylere özellikle dikkat ettim.

Eşime yaptıklarımdan söylediklerimden pişman olduğumu söyledim ve özür diledim. O benden dilemedi ve hala kendini haklı gördüğü her halinden belli. O Allah’ı ile onun arasında buna ben karışamam.

Şeytan beni doldurmasın diye ben kendimi faydalı şeylerle doldurmaya gayret ettim. Beni üzen hatırlayınca canımı yakan ne varsa eşim ailelemde dahil onlara da tembih ettim ve hiç eskiyi konuşmadım. Bana zararı olduğunu beni kötü etkilediğini fark ettiğim arkadaşlarla görüşmeyi kestim. Özellikle boşan gitsin diyenlerle. İnsanların hakkımdaki kötü söz fikir ve davranışlarını umursamamaya karar verdim. Herkes ektiğini biçecek bir gün. Faydalı kanallar izlemeye kitaplar okumaya başladım. Özellikle aile hayatıyla ilgili kitapları.

Herşeyi idare ediyordum ama en çok canımı yakan eşimle eski kıvamımızı bulamamaktı. Tefekkür imdadıma yetişti. Rabbim dermansız dert vermemiş. Ben çayı iki şekerli ve açık içerdim. Çok denedim şekeri bırakmayı ama hep pes ettim ve şekersiz çayın tadı mı olurmuş deyip kestirip attım. Oluyormuş meğer. Şekersiz çayın tadına vardım ben. Hem de demli içiyorum. Öyle çok lezzet alıyorum kieskisinden daha çok çay içer oldum. Nasıl ki şekersiz çay içemem diyordun şeker hem zararlı hem vazgeçilmez idi. Belki bu olaylar hayatında tat bırakmadı vazgeçilmezin çoğu duygunu aldı götürdü ama emin ol alışacaksın. Hatta şekersiz demli çay gibi daha lezzetli gelecek.

Yaşanan onca şeyle birlikte acıma duygularımız da törpülendi. Benim göz yaşlarım onun umurunda bile değildi. Ben de o çok kıymetli gözümün yaşını ona asla göstermedim. Gizli gizli ağladım ferahladım ama ona hiç belli etmedim. Somurtarak ne kendi güneşimi ne de evimin güneşini söndüremezdim. Ne kadar kabahatli olursaolsun erkek karşısında somurtan kadın istemiyor.

Kendime yeni uğraşlar edindim. Eşimle, ailesiyle, etrafın lafı sözüyle uğraşmayı bıraktım. Emin olun çok rahatladım. Beni asıl oğlumun babasına olan düşkünlüğü rahatlatıyor. Babası gelince uçarak gidiyor kapıya. Şimdi boşanmış olsaydık oğlumla babasının o en özel anlarına şahit olamayacaktım birbirlerine nasıl sarılıp öptüklerini, oynadıklarını göremeyecektim, oğlumu babasından ayırarak ona en büyük kötülüğü öz annesi olan ben edecektim ve babasının boşluğunu asla dolduramayacaktım

Beddua etmeyi bıraktım dua ediyorum. Kötüyü düşünmek ve istemek kalbimi karartmıştı. İyilik düşünemez olmuştum. Kin ve nefret etmeyi bıraktım onlarıanlamaya çalıştım. Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.

Eşimin kusurlarını ve sınırlarını keşfettim ve onu öyle kabul ettim. Meğer ben onu hiç tanımamışım. Artık onunla beyhude savaşmıyorum onu tanıyorum kabul ediyorum kaderime razı oluyorum ve onu böyle sevmeye çalışıyorum.

Eşimi çok sahiplenir onu herkesten kıskanırdım. Onun bana ait olmadığını çok iyi anlamıştım zaten. O bana ait değil ben de ona aslında ikimiz de Rabbimize aidiz.

Eşime hakkını vermeye çalıştım. Kendimi onun hakkında iyi düşünmeye zorladım. Onunla savaşı bıraktım barıştım, gönülden affettim. Sonuçta o benim kocam, çocuğumun babası ve rızkımızı o vesile oluyor. İdare hakkı ona ait. Ona hakkını teslim ettim. Kadınlığımı ve yerimi bildim belledim. İntikam almak, misilleme yapmak gibi vesveselerimi susturdum. Kadına özellikle anneye merhamet, sükûnet ve itaat yakışıyor. Şimdilerde çok maddi sıkıntılarımız var. Harcamalarımızı kısıyorum. Onu suçlayıp kendime kışkırtmak yerine ona destek oluyorum, teselli ediyorum.

Aşkı, romantizmi, gereksiz duygusallıkları bıraktım. Çünkü bunlar benim yuvamı kurtarmıyor aksine bunları istemek, beklenti içinde olmak daha da zarar veriyor.

Yıkmak kolay asıl mesele yapmak onarmak. Ayağı kırıldı, ağır yara aldı diye insan ölmez ya da öldürülmez. Evet benim evliliğim büyük darbe aldı kırıldı ama ölmedi çok şükür. Kırık çatlak da olsa yaşıyor. Hem koparıp atmadım, vücudumun yaralarını sarıyorum. Cenazesine ağlamıyorum, evliliğimin kurtulduğuna şükrediyorum. Hem her şeye gücü yeten Rabbim beni eski iyi günlerimden daha iyi bir hale getirmeye de kadirdir. Buna gönülden inanıyorum.

Artık duygularımın değil mantığımın ve Rabbimin güdümündeyim. Başınıza ne gelirse gelsin Rabbim her zaman bir vesileyle imdadınıza yetişiyor. Yeter ki hatalarınızı görmeyi bilin, nefsinizi ve şeytanı susturun, mantığınızı konuşturun ve düzeltmeye kararlı olun.

Allah sabredenlerle beraberdir. Her sıkıntının ardından mutlaka bir kolaylık verir. Ektiğimi yavaş yavaş biçmeye bile başladım. Eşimin hala beni suçladığını, beni artık sevmediğini tüm hayatım boyunca buna sabretmem gerekeceğini düşünürken üç ay sonra dün gece eşim beni uyuyor sandı ve yanağıma bir tane öpücük kondurdu. Ondan böylesi kıymetli bir öpücük hiç almamıştım.

Eşim eskiden iyi günlerimizde dahil mutfakta hiç yanımda durmazdı. Hep yanımda oturmasını isterdim ama bir bahaneyle yine kaçardı. Geçen hafta ben mutfakta günüm için hazırlık yaparken yanımdan hiç ayrılmadı ve yardım da etti. Başka bir gün de aynen şunu dedi ‘zaten yüzünü az görüyorum gel iki dakika yanımda otur.’ Tam bir senedir onun ağzından böyle güzel sözler duymamıştım. Beni hiç bu kadar mutlu etmemişti.

İnsanları kötü huylarını törpüleyip cennete tertemiz girsin diye veriliyor bu imtihanları Yaradan. Nasıl ki bedenimizi suyla temizliyoruz, imtihanlarla da Rabbim kalbimizi kirlerinden hastalıklarından arındırıyor ve Rabbim bizi tertemiz görmek istiyor. Mesela benim gururum o kadar törpülenmişti ki yıllardır konuşmadığım bir akrabamın gidip elini öptüm. Yüreğime yük oluyordu çok iyi oldu. Artık o akrabam aklıma gelince sinirlenmiyorum. Eskiden çok hatırıma gelir sinirlenirdim şimdi aklıma bile gelmiyor. Kötü duygular başka kötü duyguları da tetikliyor. Kindar olmak sinir ve gururu peşinden getiriyor. Olayları okumayı bilmek gerek.

Neden verdin bu imtihanı diye isyan etmektense hikmetin ne Rabbim hangi hatamı düzeltmem için veriyorsun demeli.Kimin kalbini kırdım, kimi kınadım, kimi unuttum, kime vefasızlık ettim. Görmeyi bilirseniz.Sukut, sabır ve dua benim kurtuluşum oldu. Rabbim imtihanlarınızı kolay ve neticesi bakımından güzel eylesin İnşallah. Amin

http://cahidejibek.com/2014/11/17/evliligim-icin-neler-yaptim/


Bunlar da ilginizi Çekebilir

63 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz