Eylemde " Çocuk" Histe " Büyük"

35_bÇocuğa dair edilinen her bilginin ardından ebeveynlerin sorusu genelde “peki çocuğumuza bundan sonra kriz anlarında nasıl davranacağız? Ne yapmalıyız?” oluyor. Onları anlıyorum çünkü ben de bir vakitler benzer bir hissi yaşıyordum. Birileri kriz anlarını çözmek için somut bir şeyler söylesin, mucize formülü o an açıklasın istiyordum.

Bunun mümkün olmadığını artık biliyorum. Zira her ilişki o noktaya belli bir süreçle gelmiştir ve bir eylemi/davranışı değiştirmek, bir cümleyle krizi çözebileceğini düşünmek fazlaca büyük bir beklenti olacaktır. İşte zaten tam da bu sebeple çocuklara sürekli bir şeyler öğretmeye uğraşmak yerine projeksiyonu “hislere” yöneltelim demeye çalışıyorum uzun zamandır. Kişisel tecrübelerim bana bunun zorlu bir yol olsa da , ileriye dönük süreçte ilişkileri kolaylaştırdığını öğretiyor her defasında.

Çocuktan bahsederken “çocuk mu ? “büyük mü?” bir karar verelim ayrımında zihnimizdeki eksik parçaları tamamlamanın çözüm oluşturacağı inancındayım. Ne zaman “sadece bir çocuk diyeceğim” ne zaman müdahale edeceğim , madem çocuk “söylediğin kadar abartmaz” ile en ufak bir olayda “ psikolojisi bozuldu mu?” arasında gidip gelmemek için böyle bir ayrıma ihtiyaç var çünkü.

Bunu anlamanın en önemli yolunun “eylem” ve “ his” ayrımının yapılmasından geçtiğini düşünüyorum. Çocuğun “hisleri” büyük gibi davranmayı, “eylemleri” çocukça olduğunu hatırlatır bize. His üzerimize yapışandır, eylemse hatayla örülü yanımızı hatırlatan... His suçlama kabul etmez, eylemse dönüşüme ve değişime açıktır.
Daha somutlaştıracak olursak; “Öfke” bir histir; yok edilmeye çalışılmaz. Öfkelenince “vurmak” “kötü laflar etmek” eylemdir ve “rehberliğe “ihtiyaç duyar.

Birine çok kızmak hatta öldürmeyi düşünmek bir histir ve cezai müeyyidesi yoktur. Birini öldürmek bir eylemdir hem toplumsal hem de kulluk nazarında cezayı hak eder. (Tabi hep aynı hisle yaşamak eyleme de etki edecektir.)
O sebeple anne ve babalar öncelikle çocuklarının hissini anlamayı sonrasında eylemi değiştirmeyi seçmeliler.Tabi bunun için önceliği kendi hislerini anlamlandırmaya vermek gerektiğini de söylemek lazım. Kendi hislerimizi doğru okuyamadığımız da, eyleme/şiddete yöneliyoruz.

Ebeveyn için çocuklarının ağlamalarının, gülmelerinin, krizlerinin bir “his”in karşılığı olduğunu fark etmek ve o hissi bulmaya çalışmak, çocukla mücadeleye girmekten çok daha kolay.

Kendi çocuklarımda da bunun ayrımlarının yapabildiğimde ilişkimizdeki kolaylığını yaşıyorum. Bir ihtiyaç hissinin bahanesi olabiliyor pek çok kez ağlamaları ve vurmaları. O anlarda ağlama eylemini “susma” haline dönüştürme kaygısı yerine ağlamaya sebep olan hisse odaklandığımda eylemin bizi geren yanından çok, anlaşılmanın kucaklaşmasını yaşayabiliyoruz kızlarımla. Hatta çocuklar bir süre sonra kendi hislerini bile tercüme edebiliyorlar.
Bildiklerinin ve öğrendiklerinin uygulanabilir olmasını istiyorsa anne babalar, hislerinde çocukları ne kadar özgür bıraktıklarına ve eylemde ne kadar yol gösterici olabildiğine bakabilecek kıvama gelmeyi hedeflemeli bence. Benim okuduklarımdan, tecrübelerimden, gözlemlerimden edindiğim sonuç bu en azından.

yazının devamı için;

http://www.gazetevahdet.com/eylemde-cocuk-histe-buyuk-2083yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz