Gerçekler birilerine acı geliyorsa, susmak mı gerekir?

10 ocak salı günü benim için hızlı başladı. Sabah bir kalktım; gazeteler, internet siteleri hep benden bahsediyor. Twitter da tt olmuşum. Günün en çok konuşulan kişisi oluyormuş.

5 Ocakta Küçükçekmece Belediyesinin davetlisi olarak katıldığım "Cennet Kültür Merkezi"ndeki seminerimden alınan notlarla olay olmuşum. Seminer günü uykusuz ve yorgundum. "Aman Allahım! O gün yorgunluktan abuk subuk bir şey mi söyledim." diye önce kendimden şüphelendim. O arada telefonlar çalmaya başladı. Büyük kanallar, küçük kanallar, akşam programa çıkarmak için davet ettiler. Bir yandan röportaj teklifleri geliyor. Hepsini kibarca reddettim.

Bu arada gazetelerde çıkan yazıları okudum. Yorumları okumaya yetişemeyince vazgeçtim, çok yorum vardı. Bir buçuk saat süren seminerin başından sonundan aldıkları cümleleri yan yana getirince tuhaf bir haber ortaya çıkmış.

Gazetenin birinde haberin başlığı şöyleydi: Maraşlı, "Dizilerdeki kadınlar gibi olmayın. Dizilerdeki kadınlar dediğim dedik, akıllı. Mesleğin olsun, eşine muhtaç olma denilen kızların evlilikleri yürümüyor. Erkeğin üstünlüğünü kabul etmeli." dedi.

Dizilerdeki kadınlarla başlayalım. Haberin içinde şu cümlelerim de var. "Evlilik üzerinde medyanın oyunlarına dikkat etmek gerekir. Kadınlar eğer duygusal bir boşluktaysa ve çok fazla dizi izliyorsa, o dizideki aşklardan ve kadın üstünlüğünden etkileniyorlar. Dizilerdeki kadınlar çok erkeksi, dediğim dedik, akıllı ve kendini beğenmiş. Bu izlenimler, kadınları yanlış yönlendiriyor. Bu noktada kadınlarda erkekleşme başlıyor. Kadınlar hiçbir zaman edasını kaybetmemelidir. Hz. Muhammed, "Erkekleşen kadınlara, kadınlaşan erkeklere lanet etmiştir.' Allah’ın kurduğu sistemde her şey zıddıyla vardır.”

"Dizilerdeki kadınlar akıllı." diye söylemedim, "Erkeksi kadınlar akıllıymış, doğruyu hep onlar yapıyormuş gibi gösteriliyor, ekranlarda." demiştim. Sözlerimi kestikleri için bu cümle yanlış analaşılacak bir cümle olmuş. Diğer cümleler söylediğim gibi, burada bir sorun yok.

Sadece "Hz. Muhammed" demedim. Ben bir yabancıdan bahseder gibi "Hz. Muhammed" demem. O beni canım peygamberim. "Peygamber efendimiz ya da sevgili peygamberimiz" derim, hadis-i şerîf naklederken. Allah resulünün peygamberliğini kabul etmek istemeyenler ya da onlara özenenler "Hz Muhammed" diyorlar. Yazının içinde küçük gibi görünen sinsi bir değişiklik yapmışlar. Benim için önemli bir konu. Ben "Hz. Muhammed" demişim gibi yazmışlar.

"Mesleğin olsun, eşine muhtaç olma denilen kızların evlilikleri yürümüyor." da dedim. Seminerde açıklamasını da yaptım. Kızları okuturken anne babalar ya da okulda öğretmenler "Okuyun ki mesleğiniz olsun, evliliğiniz iyi gitmezse, kocanızı kapıya koyarsınız." diye motive ediyorlar, bu çok yanlış. Bu telkinlerle büyüyen kızlar, evlilikte küçük sorunlarda bile hemen ayrılamaya kalkıyorlar.

Bu sözlerim de çok eleştirilmiş ve pek çok kadın, annelerinin de onları öyle yetiştirdiğini ve bunun doğru olduğunu savunmuş. Üniversiteler bir ilim yuvası olarak değil, kazanç kapısı olarak görülüyor sadece. İlmin değerine bakın, bir kere bu telkinler en başta ilme saygısızlık, ikinci de aile kurumuna saygısızlık.

Nasıl olurda laf çakarız, yazı konusu buluruz, diye düşünen bazı köşeciler, yukarıdaki cümleyi şöyle anlamışlar. "Kızları okutmayın." demişim. Üşenmeden bunun üzerine yazı döşenmişler. Bu cümlelerden nasıl o anlamı çıkardılar, tabi o ayrı bir zeka konusu.

Son cümle: "Erkeğin üstünlüğünü kabul etmeli” demedim, demem de. Yazılarımda konuşmalarımda söylediğim şudur: "Kadın ve erkek eşit yaratılmamıştır, birbirimizden farklı noktalarda üstünlüğümüz var; fakat evde erkeğin söz hakkı üstünlüğü vardır. Çünkü her kurumda bir başkan, bir reis, bir kaptan lazımdır. Ailede toplumun en küçük kurumudur. Evde de bu reis erkek olmalıdır. Yaratılışa uygun olan budur, kadına otorite yakışmaz. Erkeğin cins olarak, kadına üstünlüğü yoktur; evde eşine ve çocuklarına karşı söz hakkı üstünlüğü vardır."

Bazı haber siteleri de Sema Maraşlı "Kadınlar erkeklere teslim olun." dedi, diye yazmışlar. Buna "feminist bacılar" pek köpürmüşler. Çünkü onların zihinlerinde evlilik bir savaş, erkek de baş düşman, düşmana hiç teslim olurlar mı? Onları savaşı bitirmeye nasıl çağırırım!

Gerçi ben "teslim olun" demedim, birileri uydurmuş. Ortada bir savaş yok ki teslim olun diyeyim. "Kadının yaratılışında şefkat ve teslimiyet vardır, aile içi çatışmalar, en çok kadını yorar." dedim. Erkek evde düşman değil, komutandır. Düşmana teslim olunur, komutana itaat edilir. Bu yüzden benim böyle bir cümle kurmam mümkün değil.

Dinimiz kadının erkeğe itaatini (saygılı olmasını) emreder. Allah (c.c) hakkında kötü zannı kuvvetli olan ve kadının kocasına itaatini: "Kadın paspas olacak, erkek de onu ezecek." diye anlayanlar önce imanlarını kontrol etsinler. Allah erkekleri zalim değil, koruma ve sahip çıkma özellikleri ile yaratmış. Kadın, erkekle çatışmaya girmezse, edasını, nezaketini korursa erkekle ancak o zaman mutlu bir hayat sürebilir. Yaradan'ın kurduğu düzenin tersine kürek çekenler, boş yere yorulurlar.

İstisnaları kaide gibi göstermek isteyenler, aza bakıp çoğu cezalandırmaya çalışanlar; şiddete uğrayan, öldürülen kadınları örnek gösterip, erkek düşmanlığı yapanlar, birazcık bakış açılarını genişletsinler. Vatanı ve aileyi korumak için askere giden, cepheye koşan; ailesinin rahatı ve geçimi için, en ağır işlerde bile fedakarca çalışan bunca erkeğe bakıp, söylediklerinden birazcık olsun utanmalarını tavsiye ederim.

Gazetelerdeki yanlış anlamalara müsait cümlelere rağmen, destek olan tüm okurlarıma bu vesile ile teşekkür ederim.

Sosyal paylaşım sitelerinde ve haberlere gelen yorumlarda şahsımla ilgili pek çok hakaret, küçümseme ve iftira da vardı. Kadın-erkek eşitliğinin mümkün olmadığını böylece de görmüş olduk. Kadınlar terbiyesizlikte, küfür ve hakarette, kesinlikle erkekleri geçmişler. Linç kampanyasında kadınlarla yarışan erkekler de vardı; fakat erkekler geride kalmıştı. Kadınlar kararlı görünüyorlar; küfür de dahil her alanda erkekleri geçiyorlar. Eşitliğin mümkün olmadığını ispat ediyorlar.

Hakaretlerin hiç birine cevap vermeyeceğim. Kimi aşağılık kompleksini, kimi terbiyesizliğini, kimi erkek düşmanlığını, kimi de din düşmanlığını, bu vesile ile kusmuş oldu. Bu açıklamalarım zaten onlar için değil. Sürekli okurlarım da beni bilirler. Bu yazı, beni yeni tanıyan ve maillerle bana işin aslını soran iyi niyetli kimseler içindir.

Birisi "Bu kadar sözden sonra hâlâ yazmaya devam edecek misiniz?" diye sormuş. "Şak şak" için yazmadığıma göre "tak tak" için bırakacak değilim. Bazılarına "gerçekler acı geliyor" diye susacak değilim. Hakkın söylenmesi gereken yerde susan dilsiz şeytandır.

Sema Maraşlı www.cocukaile.net


Bunlar da ilginizi Çekebilir

52 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz