Gözyaşı Toleransı

35_bEbeveynlikle ilgili yanılgılarımızdan birinin de güçlü gözükmenin çocuk üzerinde etkisinin daha çok olduğunu zannetmemiz olduğunu söylemek yanlış olmaz. Daha büyük olarak, daha güçlü gözükerek, daha çok sözü dinlenen olacağımıza dair bir inancımız var ne yazık ki... Mesele sözün dinlenilmesiyse elbette işe yarar bir tarafı da vardır bu güçlü halin ama bir yandan hatayla münezzeh insanın gerçeği içinde kibirli bir yanı olacağı muhakkak.

Ben de anne olmanın acizliğimizi ve güçsüzlüğümüzü göstermemek olduğunu düşünürdüm pek çok anne gibi en başlarda. Sanki ağlarsam, çocuğuma gözyaşlarımı gösterirsem beni ve söylediklerimi önemsemeyecek hissi taşırdım.

Söz ettiğim her şeye ağlayarak çocuk üzerinde psikolojik bir baskı kurmak değil tabi. İnsan yanlarımızın sadece sözü dinlenir olmak için çocuktan saklanmasının gereksizliğinden söz etmeye çalışıyorum. Dolayısıyla bunun bizi bastırılmış duygular sebebiyle çocuğun ağlamasına ve gülmesine aşırı duyarlı yetişkinler haline dönüştürdüğünden... Arabada, evde, sokakta ağlayan çocuklarımızın ebeveynliğimiz üzerinde de bir zayıflık göstergesi zannedilmesinin yanlışlığından…

İnsanın gözyaşının kimyasal içeriği üzerinde yapılan araştırmalar duygusal nedenlerle dökülen gözyaşlarının, soğan doğrarken dökülen yaşlardan çok daha farklı bir içerikte olduğunu gösteriyormuş. Tıpkı idrar yapmak gibi, içimizde bulunan atık maddelerden kurtulma etkisi varmış ağlamanın.

Hatta uzmanlar hamilelik dönemindeki gözyaşları artışlarının, vücudu gerginlikten ve toksinlerden uzak tutup bebeği koruduğunu söylüyor . Ne büyük bir şükür sebebi…

İnsan bu lütfu fark ettiğinde hem çocuğunun ağlamalarına hem de kendi doğallığında akan gözyaşlarına zayıflık olarak bakamıyor. Zaten ağlayamayan insanları “ katı “ da bulmaz mıyız aynı zamanda? Ah çelişkilerimiz…

***

Ağlamayı bastırmak da uzun vadede kişinin kendisinin ve başkalarının duygularını anlamlandırma sürecini sekteye uğratıyor ne yazık ki. Çocuk büyütürken anne ve babaların en çok zorlandığı şeylerden biri de, ağlayan çocuğun bir yetişkin tarafından “susturun şu çocuğu” sözü ve bakışıyla müdahalelerine şahitlik etmektir. Bu da hem çocuğun kendini ifadesini güçleştirmesi hem de ebeveynleri germesi nedeniyle çok daha karmaşık bir hale sokuyor ilişkileri.

Çocuğunuza Kulak Verin kitabında Aletha Solter “Çocuğun neden ağladığını bilmeniz gerekmez. Önemli olan kabul etmenizdir” diyor. Bu cümlenin doğruluğunu pek çok kez deneyimlemiş biri olarak, ağlamayla ilgili önyargılarımıza ağlayabilmekle ve bir çocuğun ağlamasına olan tolerans eşiğimizi yükseltmekle başlayabiliriz. Hatta ağlayan bir çocuğa olan tepkilerimizin duyarlılığımızı ölçmeye yarayan bir vazifesi olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım.

Çocuğumuza verdiğimiz “ Sus, ağlama… Odana git… Bebek misin sen? ... Ne çirkin oluyorsun ağlayınca… Kız gibi ağlama… Hadi sana şeker alalım… Şuna bak, ne komik ağlıyor…” gibi tepkilerin değer ölçeğinde çocuğumuz üzerinde ne kadar etkisi olduğunu çocukken ağlamanıza verilen tepkilerde ne hissettiğinizi hatırlayarak verebilirsiniz siz de.

***

“Dökemediğimiz gözyaşlarını depolarız “ diyor Pam Leo…

Pek çok hadisinde gözyaşı ve affedilmeyi birlikte zikrediyor Efendimiz (s. a.v) …

İçimize baksak, izin vermediğimiz için akmayan kocaman bir depoyla karşılaşacağız belki de pek çoğumuz. Ve belki de akmayı bekleyen o yaşlar deva olacak çözmekte zorlandığımız rollerimize ve kulluğumuza…

Yazının Devamı için;

http://www.gazetevahdet.com/gozyasi-toleransi-1916yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz