Hayal Et Liseli, Hayalet Olma

gonca-profil (1)Bir yarışma sloganı olarak karşılaşmıştım bu cümleyle, “Hayal et liseli, hayal et olma…”

Sormadan ve düşünmeden edemiyorum… Hayallere yer mi kaldı zihinlerinde de liseli gençlerden hayal etmesini bekliyoruz?

1 yaşında; kendi gibi değil, istediğimiz gibi davranmasına uğraşıyoruz. İstediğimiz zaman uyusun, uyansın; bizim sevdiğimiz tatları istediğimiz kadar yesin. Doymasına tamam yok, acıkmasına izin yok, koşmasına olur yok.

2-3 yaşında dev ekranlar önünde bırakıyoruz küçük gözlerini. İhtiyaçları olmadığı gibi, hazmedemeyeceği pek çok gereksiz bilgi ve görselle dolduruyoruz hayale açık saf zihinlerini.

4-5 yaşında hayali arkadaşlarıyla oyun kurarken, “saçmalama be, hani nerde kim var” deyip yıkıyoruz hayal dünyalarını.

6 yaşında boyama kitaplarının keskin çizgilerine sığdırmaya çalışıyoruz hayal ufuklarını. Çizgilerden dışarı taşırma, diyerek, renk düzeltmelerimizle çatılar hep kırmızı, ağaçlar hep yeşil…

7 yaşında okuduğu kelime sayısına yapıyoruz vurguyu. Herkesten hızlı okusun diye hırslandırırken, düşünerek ve hissederek okumasına ne zaman tanıyoruz, ne imkan.

8 yaşına gelince “çok kitap okumalısın” diyoruz, ama bizim elimizde kitap görmeyince sadece ona has bir zorunluluk zannediyor okumayı. Sahi sadece çocukların yapmaya mecbur olduğu bir görev mi bu ‘okumak’ dedikleri? Büyüme özgürlüğünü hissedince fırlatıveriyor elinden kitabı. Derin hayal kapıları açacak satırlar da böylece tek tek kapanmış oluyor yüzüne.

9 yaşında gelişen iradesinden korkarak, kuralları ve sınırları daha da artırıyoruz zaptedebilmek adına. Özgün olmalarına bir büyük darbe de işte bu güç gösterilerimizle iniyor.

10 yaşında bir tablete hapsediyoruz evde geçireceği ve gelişeceği en özel dakikaları. O bir şekilde oyalanırken kendi keyfimizi beslemeye can atıyoruz.

11 yaşına gelince okul ve ev arasında tükeniyor nefesi. Ne omuzlarının o ağır kitapları taşıyacak gücü var, ne kendini iyi hissedecek hali. Dinlenebilmek adına fırlatıyor kendini bir yana hayallerini başka bir yana… Ona hiç birşey düşünmeden, sadece boşboş yatmak kendini iyi hissettiriyor.

12 yaşına gelince ergenlik dönemi yaklaşıyor usul usul. ‘Hayat ne kadar boş ve anlamsız. Ne varsa arkadaşlarda var.’ diye düşünüyor bu vakit. Ailesinden alamadığı keyfi, koşulsuzca verenlere tutunuyor açlığıyla. Arkadaşları da sanal alemlerde sanal ilişkilerde ömür tüketmekte.

13 yaşına gelince spor yapmak istiyor, koşmak coşmak istiyor. Bir yerini sakatlamasından korktuğumuzdan hayatı boyunca duygusal gelişimi sakat kalıyor.

14 yaşına gelince kontrol edilemez hale gelen davranışlarını kontrol edebilmek için baskı, ceza ve eleştiri ile yasakları artırıyoruz. O yasakların en çok çocukça masumiyetine geldiğini ve his dünyasında yaşlanan duygularını göremiyoruz.

Liseye geliyor sonra… hadi hayal et, hayal kur… düşün… keşfet…

Peki yapabilir mi?

Nasıl olsun ki?


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz