Hızla Tükenen Ömrün Neresindeyim?

gonca hanımSonbaharı sevenlerden misiniz? Yoksa karamsar mı gelir size tabiatın hızla renk değiştirmesi ?
Ben çocukken sevmezdim sonbaharı. Evlerin içi karanlık olurdu çünkü. Sokaklar serin ve çamurlu… Gezme yok ve ama her gün okul var. Kalın giysiler… koca botlar… Elde şemsiye… Sokakta rahatça koşturma özgürlüğünün elden gitmesi demekti eylül ayının gelişi. O çok sevdiğim renkliliğin azalması, en sevdiğim çiçeklerin artık veda etmesi, meyvelerin ağaçlardan sepete inişi demekti.
Bu yüzdendir ki üzülürdüm sonbaharın gelişine. Çocuksu neşeme dar gelirdi, sonbahar ayları. Bulut hareketlenmesi, çocukça koşturmalarımın kısıtlanması demekti.
Ve büyüdüm. Yıllar sonra sonbaharın anlamı değişti benim için. Bir hüzün sarıyor yine içimi eylül gelince… Ama bu hüzün karamsarlıktan öte farklı bir dünyaya pencere aralıyor sanki. Kuş cıvıltılarının rüzgar uğultusuna dönmesi, tabiattaki hızlı değişime çekiyor dikkatimi. Pembe, yeşil ve kırmızıların sarı ve kahverengiye dönüşü, müthiş bir görsel ziyafet sunuyor ruhuma. Bir dinginlik hissettiriyor sonbahar, derinliklerimde. Her sonun hüznü, bu “son” baharda da var. Bütün canlılığın bir anda kurumaya duruşu, dünyanın telaşından alıkoyuyor beni bir süreliğine de olsa.
Şimdi bir sonbahar bahçesinde, bıraktım kendimi.
Hala düşmeyen yaprakları olsa da ağaçlar yorgun. Yaz boyu taşıdıkları meyveleri, çocuğunu büyütmüş de gelin etmiş edasıyla teslim etmişler insan eline. Ve sanki dingin bir istirahat içerisindeler.
Hızla esen rüzgar, ruhumu okşuyor. Üşüyorum biraz. Üşümek ne değerliymiş. Sıcağın rehavetini alıp götürüyor serinlik. Tabiatı kurutan rüzgar, beni daha bir canlandırıyor sanki.
Karıncalar az zamanları kalmışçasına telaşlı, küçük ve hızlı adımlarıyla yiyecek telaşında. Kendinle hesaplaşmanın tam vakti, diyor içimden bir ses. Karıncaların telaşı niye bende yok? Her yeni gün bilinmeze götürüyor insanı oysa. O halde bilinmeze hazırlanmak gerekmez mi?
İlkler başlangıçtır ve her ilkbaharda kendimi dışarı atasım gelir. Oysa son baharda biraz da olsa kendi kabuğuna çekilip, kendimle konuşma ihtiyacı hissederim. Neredeyim, bana biçilen ömrün neresindeyim? Ellerimde ne var, ya ceplerim neyle dolu?
"Suyu yakuta döndüren bu hazan / Bizi gark eyliyor düsüncelere" diyor ya Ahmet Haşim.
Yine düşüncelere daldım, yine uzaklarda gözlerim. Bu sonbahar düşünme zamanı, belki biraz dinlenmek, belki biraz canlanmak için.
Hızla tükenen ömrün ne kadar süreceğini bilemediğimiz kısmı için, yenilenme zamanı.


Bunlar da ilginizi Çekebilir

8 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz