Kadınlar Neden Çalışır?

Çalışmaya Alışıyoruz


Alışmaya Çalışmıyoruz!


Çalışma hayatında kadınlar ve özellikle de dindar hanımların çalışması meselesini ele almaya karar verdiğimizde bir mayın tarlasına daldığımızı biraz geç fark ettik. Bizi aşan bir konu bu aslında. Ama yine de bir sözümüz var ve bunu söylemeliyiz. Bir kere meselenin ne kadar çetrefilli olduğuna dair bir fotoğraf çekmenin bile bir anlamı var. Bu fotoğrafta dikkati çeken en önemli ayrıntı ne biliyor musunuz? Ortada öyle bir vakıa var ki çalışmalı mı çalışmamalı mı sorusu artık önemini yitirmeye başlamış. Hanımların çalışmasına alışmak üzereyiz. Ama biz nerede durduğumuzu biliyoruz. Biz bu meselede alışmak istemeyenler tarafındayız. Tamam, özel durumları göz ardı etmiyor, sadece hanımların yapabileceği ya da yapması gereken bir takım meslekler olduğunu kabul ediyoruz. Ama şunun altını çizerek: Hanımlar aile kurumunun teminatıdırlar, onlar olmadan ne sağlıklı aile ne de toplum olur. Onlar, kapitalist dünyanın köleliğine razı olmaktansa evlerinin efendisi olmayı seçerlerse sadece kendileri değil bütün bir toplum kazanacak.


Zeliha Akkaya

ile kurumunun üzerine kurulduğu bir denge var. Bütün kurumlar ve bütün ilişkiler gibi aile kurumu da bir takım zaruretler ve beklentiler çerçevesinde inşa edilir ve yaşatılır. Bu zaruret ve beklentiler ne kadar güçlü olursa, bu kurum da o kadar güçlü ve uzun ömürlü olur. Erkek ve kadın, kendilerine atfedilen rollere ne kadar uyum sağlayabilirlerse oluşturdukları birliktelik de o kadar sıhhatli gerçekleşir. Dengenin herhangi bir taraftan aşınması halinde aile emniyeti tehlikeye girer. Modern çağda bu denge önemli bir taraftan aşınmıştır. Günümüzde kadın erkeğe mali yönden artık mahkûm olmak istememektedir. Bunun neticesinde de ‘ev kadını’ olmaktan ziyade ‘iş kadını/çalışan kadın’ olma yoluna girmiştir. Zamanla bu tercih ekonomik sebeplerle sınırlı kalmamış, sosyal ve siyasal bir duruşa da dönüşmüştür. ‘Evlense bile kendi ayakları üzerinde durabilmek, kocası olsa bile(!) kimseye eyvallah etmemek’ düşüncesi bugün birçok genç kızın dillendirdiği bir şeydir. Kadın kendi parasını kazanmaya başladığı veya ‘ben kendi paramı kendim kazanırım’ derdine düştüğü an, geleneksel aile yapısındaki rollerde bir oynama olmuş ve denge bozulmuştur. Ekonomik özgürlüğünü kazanmış kadın, diğer adı ile ‘kocasına eyvallahı kalmamış kadın’ erkeğin karşısında güçlenmiş ve bağımsızlaşmıştır.

Bu normal bir durum mudur? Ekonomik özgürlük denen kavram aslında “ego”nomik özgürlük anlamına mı geliyor? Kadın özellikle de dindar olanlar neden çalışmak ister? İş hayatının getirdiği ağır şartlara göğüs germek kadını mutasyona uğratır mı? Bu ve benzeri soruları hem beylere hem hanımlara sorduk. Yazarımız Ayşegül GENÇ de dosya konumuz çerçevesinde dindar kadınların niye çalışmak isteyeceklerini yazdı.


Denklik ve Eşitlik Farklı Şeyler


Mahir Orak (Avukat)

Çağımız "Kavram Kargaşaları" çağı ne yazık ki. Müsrife cömert, iktisatlıya cimri, cahile cesur demek adet oldu. Yani insanlar artık neyin ne anlama geldiğini bilmeden konuşuyor. Eşitlik kavramı da böyle yanlış kullanılan kavramlardan. Kadın erkek eşit değildir diyorum ben. Kadın ve erkek ancak belli nitelikleri bünyelerinde taşıdıkları için ‘denk’ olabilirler. Denklik ve eşitlik farklı şeyler karıştırmamak lazım, matematikte de eşitlik(=) ve denklik (?)farklı işaretlerle gösterilir malumunuz. Denklik biliyorsunuz dinimizde de evliliğinin lüzum şartlarındadır. Kanaatimce "kadın-erkek eşittir" mevzuu kapitalizmin metalaştırıcı zihniyetinin bir ürünü. Dinimizde buna rastlamak mümkün değildir. Bu "eşitiz biz" söylemi yüzünden eşler birbirini rakip olarak görmeye, zıtlaşmaya başladılar. Dolayısı ile evlilikler zarar görmeye başladı. Eşimin çalışmasını katiyen istemem. Nafaka temini erkeğin üzerine farzdır. Kadın da kendi farzlarını yerine getirmeli. Kadın erkeğin alanına girerse kadınlık alanı boş kalır ve doldurulamaz.

Helal Lokma Helal Giysi Helal Uyku


Sibel Eraslan (Yazar-Avukat)

Dindar kadın neden çalışmak ister?

Var olmanın yolu olarak, hayatımıza bir anlam katmak, hayatın geniş anlamı içinde kendimizi durağan ve suçlu hissetmemek adına çalışmak isteriz. Fiziksel ve zihinsel anlamda, eylemlilik ve asra tanık olmak gibi bir beşeri bir yatkınlığımız vardır. Varlık ile varoluş arasındaki ilişki olarak hareketi önemsiyorum.

Yeryüzüne indirilmiş olmakla ilintili gibi geliyor bana çalışmak ve say etmek... Geniş anlamıyla amel dediğimiz tüm çalışmak bağlamındaki hareketliliklerle ahiretin direkt bir bağı olduğu için uğraşıp didiniriz... Helal lokma, helal giysi, helal uyku için...

Çalışan kadın ekonomik özgürlüğün peşinden mi, “EGO”nomik özgürlüğün peşinden mi koşar?

Ego’yu her mümin gibi yüceltmemekle birlikte önemsiyorum. Zübde-i âlem olan âdem, benliğin içinde hayvanlar âleminden melek kanatlarına kadar upuzun dehlizler ve merdivenler taşır. Ben’in esiri değil benliğin saygınlığını esas alırsanız şayet, yaptığınız her işte bir ölçünüz olur.

Çalışma hayatı kadınlığı erozyona uğratmaz mı?

Kızların koca beklemesi, erkeklerin evlenecek helal süt emmiş kız beklemesi kadar masum, iyilik dolu bir dua gibi geliyor bana. Dantel örmek, pilav reçel pişirmek, bebek bakmak, kardeşlerinin ödevine yardım etmek, hasta-komşu ziyareti, taziyelerde bayramlarda yaşlı teyzelerin ellerini öpmek. Müteveffa babaannenize üç kulhuvallah bir Elham okumak, bir şarkıyı çok sevmek, medya dediğimiz mahir avcılar kulübünde gece gündüz uykusuz pusuya yatarak ateşten çemberlerin içinden geçmekten niçin daha az güzel olsun... Herkesin kendince bir hayat tecrübesi var. Erozyon gibi büyük laflar söyleyemem ama masumiyet denen şey, zaten varla yok arası, göründüğü anda kaçıp uçan, epifanik bir şeydir. Benim kendim için çektiğim sorgu ekseni ekonomiyle ilgili değil, daha çok görünmekle ilgili. Yani ölümü ve sonrasını kastediyorum, ahreti düşünmek, görüntünün yanıltıcı debdebesi karşısında görüntüsüzlüğü düşünmek. Bir gün ölüp yok olacağını düşünmek...

Kadın iş hayatında köle olduğunu kabul etmeyen, her şeyin kendine bağlı olduğunu zanneden bir ukalayken, neden evinde bir kraliçe olduğunu kabul etmez ve kendini hizmetçi olarak addeder?

Kendini doğru yerde hissetmek ukalalık mıdır hiç düşünmedim. Benim daha naif iç sıkıntılarım var. Gece karanlığı çökmeden eve ulaşabilmek. Çocuklarımın üşütüp hasta olmaması, yazılarımı ve konferanslarımı vaktinde yetiştirmek, ütü, bulaşık ve yemeği düzenli bir şekilde aksatmamak gibi küçük işler/ülküler peşinde koşarken emperyalizme, kapitalizme karşı çıkmak, evrensel barış ve hukuk için ne yapabilirim diye kafa yorarken, sıla-i rahim`i es geçmemek, namazı vaktinde ve dosdoğru kılabilmek gibi iç içe geçmiş işler... Hiç kraliçe gibi hissetmediğim için sorunuzu anlayamıyorum.

Müslüman kadın kendini nasıl geliştirecek? Evde mi, ofiste mi?

Gelişim kelimesi bana aydınlanmacı ve kolonyalist bir vurgu geldiği için, onu maddi dünya üzerinden cevaplayamam. Benim cevabını aradığım soru klasiktir: Bugün Allah için ne yaptın? İlk emir olan okumak, “reading” midir sadece? Yoksa hayatı Müslüman bir kalple yeniden okumak ve anlamaya çalışmak mıdır? Bence ikincisi...

Kadın Yakıştığı Yerde Evinde Kalsın


Nevin Ünal (29 Yaşında, 9 Yıldır Çalışıyor)

Kadın ekonomik bağımsızlığın peşinden neden böylesine koşar? Yapısı itibari ile erkeğe tâbi olması gerekmez mi? Yoksa bu bir EGOnomik bağımsızlık mücadelesi mi?

Ben ekonomik nedenlerden dolayı çalışmıştım ama gözlemlediklerimin çoğu EGOnomik nedenlerden ötürü çalışıyor. Evet, bence erkeğe tabi olmak gerek, bu aslında daha huzur veren bir durum. Ancak erkeğin de buna yardımcı olması gerek, kadını pasifize ederek böylesine zorlu şartlara itmemeliler. Çünkü bilmeliler ki ve hatta çok iyi biliyorlar ki, kadın için çalışma sahası hiç temiz değil. Kadınlarınız çalışmıyor arkadaşlar, yuvalarından, "eş"likten, "ana"lıktan kopuyorlar gitgide soyutlanıyorlar ve soyuluyorlar. Çalışan eş, yatağınızdan, sofranızdan ister istemez uzaklaşır. Bugün kadınlar gerçekten erozyona uğramış durumda. Evde ya iki "kadın" var ya iki "erkek"… Oysa bir erkek bir kadından oluşur evlilik. Uzun zamandır yakından tanıdığım bir kadın, çalışmaya başladıktan sonra, yıllardır evli olduğu kocasını, artık beğenmez oldu. Tahammül gücü zayıfladı, iş yerindeki yetkili biri tarafından taciz edildi falan. Bu gibi örnekleri çoğaltabilirim. Bırakın kadın ait olduğu, yakıştığı yerde, evinde kalsın.

Çalışmak Kendin Olmak Demek


Esra Erdem (Endüstri Mühendisi)

Çalışıyor olmak sizi memnun ediyor mu?

Evet, memnun ediyor. İnsan bir şeyler yapabildiğini, faydalı olduğunu görünce seviniyor. Ayrıca benliğindeki negatif fikirleri silip atma işi daha kolay oluyor.

Dindar bir kadın neden çalışmak ister?

Çalışmayı "kendi olmak" yolunda bir adım olarak tanımlıyorum. Dindar bir kadın gibi bir ayrım yapılmamalı bence. Madem böyle bir ayrım yapılıyorsa, soru "dindar bir kadın neden çalışmak ister" değil de, dindar bir kadının iş bulma zorluğu olabilirdi...

Evde oturmayı hizmetçilik olarak mı algılıyorsunuz?

Hayır. Kesinlikle. Çünkü aslında bir kadın için en güzel iş, ailesine ve çocuklarına bakmaktır. Bunu yaparken hizmetçi değildir, annedir ve eştir. Ama sevmeden yapıyorsa o zaman kendini hizmetçi gibi hissedebilir. Buna da rastlamak zor olsa gerektir, çünkü biri hayat arkadaşıdır, diğeri can parçasıdır. İnsan bu kişilere seve seve hizmet eder.

Evden Çok Daha Öteye Bakmayı Bilmek Lazım


Elif Balcı (İnsan ve Medeniyet Hareketi Bayanlar Komisyonu Genel Sekreteri)

Dindar bir kadın neden çalışmak ister?

Bir kere soru neden dindar diye sorulmuş anlamadım. Yani dindar olan ve olmayan farklı bir hayat mı yaşıyor? İnancımız hayatımızı gerçek anlamda şekillendiremiyor. Kadının çok farklı çalışma sebepleri olabilir. Annemi düşünüyorum mesela; çalışmak zorundaydı. Çalışarak 12 kardeşine bakmış. Açlık, sefalet ve ince hastalıkların insanları kırdığı bir dönemde ailesi için sahip olduğu tek elbiseyi akşam yıkayıp sabah giyerek çalışmış.

Kadın `evlense bile/kocası dahi olsa` kendi ayakları üzerinde durabilmeli mi?

Bence aile ortamında istediği sevgiyi saygıyı bulamayan kadın daha özgür ve daha nesnel bir ortamda vefa arıyor. Minibüste arka sırada oturan gündelikçi kadınların konuşmasını işitmiştim.`Kocamın ailesine yıllarca elpençe divan durdum. Sadece hakaret gördüm. El daha iyi valla çalıştırıyor ama parasını veriyor Şimdiye kadarki ömrüme yazık, diyordu. Ne yazık ki bunlar sadece gündelikçi kadınlar, değil mi? Hayır... Bence bütün çalışan kadınların duygusu aynı. Çalışan kadın ev işlerinden kısmen kurtuluyor, kayınvalide pek etkili olamıyor onun üzerinde ve erkekler de başlangıçta tepki duysalar da başka bir kaynaktan gelen zahmetsiz para onları yatıştırıyor. Hatta yozlaştırıyor. Zamanla planlamalara kadının getireceği para da ekleniyor...

Evde oturmayı hizmetçilik olarak algılayanlardan mısınız?

Maalesef... Annelik, yemek yapmak, ev hanımlığı beylerin jargonunda bir aşağılama vesilesi olabiliyor. Gününü perdesinin lekesine üzülerek geçiren bir kadın hayatın birinci halkasını kendine hapishane yapmıştır. Evden çok ötelere bakmayı bilen bir yığın ev hanımı dostum var Allah onları ve diğerlerini aynı kefeye koymayacaktır. Akşam yorgun işten ve okuldan gelenlere sıcacık bir ev verebilen kadınlar... Zafer onlarındır bence... Asıl amacını bile bilmediği büyük çarka hizmet eden, ömrünü böyle harcayan kadın zavallı bir hizmetçidir.

Kadınlar Çalıştığı İçin Sinirli Bir Toplum Olduk


Zafer Coşar (Psikolog)

Eşinizin çalışmasına rıza gösterir misiniz?

Tabi ki rıza göster-mem. Kadınların çalışması erkeklerin istihdam alanını daraltıyor. Bu da çok sinirli bir toplumun meydana gelmesine sebebiyet veriyor. Fakat kadına ihtiyaç duyulan meslekler bu düşüncemin dışındadır.

Ne gibi bir mahzuru olabilir çalışmasının?

İşe başlayan bir kadın psikolojik olarak başka bir kadın haline geliyor. Kesinlikle evde tanığınız o insan olmuyor, başka bir insan olup çıkıyor. Sanki evin erkeği kadın, evin kadını da erkek haline geliyor. Yani ortada rollerin değişimi söz konusu. Bu da, evliliğe girilirken saptanan hedeflerin yoldan sapması demektir. Kadının çalışmaya başlamasıyla talepleri ve istekleri de değişiyor. Halbuki erkekler, fıtratları gereği her türlü özgürlük talebini kabul etmeyecektir, bu mümkün değil. Ve bu sürecin sonu, bırakın boşanmayı, cinayetlere kadar varabiliyor. Son olarak şunu da söylemek istiyorum: Kadınına çalışma müsaadesi vermeyen erkek de, kadınına karşı olan sorumluluklarını, güler yüzle ve esirgemeden yerine getirmekte çok hassas davranmalıdır.

Evdeki Hanımlara Hakaret Ediliyor


Sıddık Kaman (27 Yaşında, Bankacı)

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim; oldum olası çalışmayan kadın tiplemesine ve adlandırmasına gıcık olmuşumdur. Ev hanımlarını, “evde oturan, pek bir işe yaramayan, çalışmayan kadın” şeklinde biraz aşağılayan ve rencide eden yakıştırmalar, aslında pek de bize ait olmayan bir düşünce yapısının ürünleridir. Öyle ki bu düşünceye göre bir kadının çalışmasının tarifi, mesai kavramı içerisinde, beden ve zihin gücünü ticari bir kaygıyla, bir şirketin veya bir şahsın emrine amade kılmasıdır. Gününün ve gücünün önemli bir kısmını patronuna bağışlayan bir kadın portresinden sağlıklı bir neslin yetişmesini beklemek pek mümkün değildir.

“Çalışmayan kadın” olan ev hanımlarının evde yan gelip yattıkları pek olası bir durum değildir. Hele de çocuklu ev hanımları için, çocuklarıyla ilgilenmek, eve çeki düzen vermek, komşularıyla sürekli ve iyi bir şekilde irtibat halinde olmak, çocuğunun ve kocasının bütün insani ve ruhi ihtiyaçları ile hemhal olmak, kısaca çalışmak doğal bir hal almıştır. Bütün bunların üstüne bir de, “çalışmayan kadın” gibi hoyrat ve acımasız bir yakıştırmayı da kabul etmek zorunda bırakılmaları işin ilginç ve komik tarafı. “Çalışan kadın” ın ise sabah evden çıkması (çocukların sağda solda, kreşte perişan olması) ve akşam barut gibi eve gelmesi onun çalıştığını kanıtlamaya maalesef yetiyor ve artıyor.

“Açılım” kelimesinin bu kadar popüler olduğu bir dönemde, evlerinde var güçleriyle çalıştıkları halde “çalışmayan kadın” gibi hakaretlere maruz bırakılan hanımlar için de bir açılım getirilmesini şiddetle öneriyorum.

Çeyiz Setinin Borcunu Ödemem Lazım


Hatice Aydemir 22 Yaşında (Hukuk Bürosunda Asistan)

5–6 senedir çalışı-yorum. Bunun yakla-şık 4 senesi tam zamanlı çalışmaya başladım. Daha öncesinde okullar tatil olduğunda çalışıyordum. Çalışmak zorunda bırakılmadım hiçbir zaman. Ama kalabalık bir ailenin ilk çocuğuyum haliyle nefsimden de ödün vermek istemedim. Gezmeyi, tozmayı, alışverişi her zaman sevmişimdir. Soğuk kış sabahları harici genel itibariyle çalışıyor olmak beni memnun ediyor. Atalar ne demiş “Boş teneke çok ses çıkarır” boş teneke olup evde kırıp geçireceğime dolu bir kumbara olup gar dolabımı yenilerim bir de şu karaca çeyiz setinin borcunu öderim değil mi?

Ne Sokağa Atmalı Ne Eve Kapatmalı


Züleyha Sayın (GENÇ Akademi Hanımlar Şubesi Yöneticisi)

On dört asır önce batının lanetlediği kadını İslam, sosyal hayatın içinde aktif olarak tutmuş Hz. Peygamberin mübarek zevceleri savaşlarda onlara eşlik etmiş, Hz. Zeynep dericilikle uğraşmış, Hz. Ayşe o dönemin sosyal ortamı olan ilim meclislerinde fetva, tarih, tıp ve astronomi alanında yıllarca hizmet etmiştir. Yani İslam kadına bağımsız bir kişilik kazandırmıştır. Buradan yola çıkarsak kadınlar evde dışarıda kabiliyet ve güçlerine göre aile ve cemiyet hayatına katkı yapmalı toplumsal alana etkin ve dönüştürücü özne olarak katılabilmelidir. Bu durum fıtrata ve şartlara göre değişkenlik göstermekle birlikte bunun kararını verebilecek de kişinin kendisidir. Bilgi akışının artan bir ivmeyle devam ettiği bir düzende kadının kendini soyutlaması, tercihli ya da değil donatılardan ve akıştan uzak kalması zaman içerisinde kendisine olumsuz yönde dönüş yapacaktır. Burada önemli olan husus çalışmanın ya da kadının çalışmasının sadece ekonomiyle ilişkilendirilmemesi bunun aynı zamanda kişinin manevi doyumu ve gelişimi için de önemli olduğu hususudur.

Uygun zemin ve şartların sağlanması koşuluyla kadın sosyal ve aynı zamanda çalışma hayatının da içinde olabilir. Önemli olan nokta kadın ya da erkek olsun üstlendiği vazifeyi diğer bir vazifesini ihmal etmeden hakkıyla yerine getirebilmesidir. Burada düstur ifrat tefrit noktasından uzak olmak kadını ne tamamen sokağa atmak ne de eve kapatmak olmalıdır.

Para Kazanmak Kadınlara Yüksek Güven Veriyor


Hüseyin Kahvecioğlu (Kendisi ve eşi bankada çalışıyor)

 

Türkiye`de yaşamakla birlikte, bu kültürde doğmuş ve büyümüş bir erkek olarak eşinizin çalışmasından memnun musunuz?

Evet, iki taraf açısından birçok zorluğu olsa da ben eşimin çalışmasından memnun ve mutluyum.

Peki eşinizin çalışmasını bir Türk erkeği olarak normal görüyor musunuz?

Elbette, neden normal görmeyeyim ki zamanımızın bir ihtiyacıdır çalışmak. Eskiden annelerimiz iş olanaklarının azlığından sadece tarım ve hayvancılıkla ya da terzilikle uğraşırmış. Ama şimdi öyle değil pek çok imkân ve çalışacak pek çok iş kolu var.

Sizce eşinizin çalışmasından memnun olmadığınız taraf nedir?

Evet var tabi ki, bu da onu yorgun görmek. Biz bir insanız ve bizler eşlerimizle, çocuklarımızla ve en yakınlarımızdaki kişilerle ilgilenmekten ve onlarla vakit geçirmekten mutlu oluruz, onları mutlu etmekten haz alırız. Dolayısıyla onu akşam iş dönüşünde öyle yorgun gördüm mü çok üzülürüm.

Peki en olumlu taraf nedir?

Ne olabilir para kazanması, maddiyat.

Peki sizce eşiniz çalışmaktan memnun mu, ya da memnun olmadığı taraf nedir?

Evet memnun, memnun olmadığı taraf ise bana vakit ayıramamak. Ben daha çok bunu toplumda ona biçilen kadınlık görevini tam yapamamasına bağlıyorum yani ev hanımlığını. Başka bir nedeni yoktur sanırım. Öyle de böyle de zaten aynı vakitlerde eve geliyoruz, yani zaman aynı zaman.

Onun da çalışmayı istemesindeki sebep sizce nedir?

Para kazanmak kadınlara yüksek güven veriyor ve değerli oldukları hissini yaşatıyor. Eminim buna.

www.gencdergisi.com


Bunlar da ilginizi Çekebilir

7 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz