Özgür ve Yalnız Kadınlar

7_bÖZGÜR VE YALNIZ KADINLAR

"...Özgür insan aşksız ve bağsız bir martı olarak içinde korkunç bir boşluk hissediyor. Ve iş, seyahat, macera, kişinin sevdiği uğruna vazgeçtiği her şey bir anda son derece anlamsızlaşıyor, insan kazandığı bu özgürlükle ne yapacağını bilemiyor, sahipsiz bir köpek gibi, sürüsüz bir koyun gibi ortalıkta başıboş dolaşıyor, kaybettiği kölelik için gözyaşı döküyor, geri dönebilmek, tekrar zindancı başının isteklerine boyun eğebilmek için ruhunu bile vermeye hazır hâle geliyor… Kadın hareketinin klasik metinlerindeki, kadın özgürleştikçe cinsiyetler arası yeni ve daha iyi bir ilişki başlayacağına dair umutlar gerçek çıkmadı."

Yukarıdaki yazı tanınmış Alman filozof Profesör Ulrich Beck ve karısı sosyolog Elisabeth Beck-Gernsheim tarafından yazılmış "Aşkın Normal Kaosu" kitabından bir bölüm. Kitap özgürlükle birlikte giden mutluluğun ve bitirilen evlilik kurumunun hâlini çok iyi anlatıyor.

Medya, feminist dernekler, devlet kurumları kadınlara "Özgür olun yanınızdayız, uçun, uçun, uçun..." diye gaz verip duruyor. Nereye kadar uçacaklar? Ve bu yalnız başına uçuş onları mutlu edecek mi? "Onlar için ne kadar güvenli?", "Özgürlük ateşi kimi ne kadar yakıyor?" sorularına kimse cevap vermiyor.

Ame­ri­ka'da yal­nız­lık bu­na­lı­mın­da­ki ka­dın­lar için sa­rıl­ma ka­fe­le­ri açı­lı­yor. Bu­ra­lar­da sa­at üc­re­ti ile yal­nız ka­dın­la­ra sa­rıl­ma hiz­me­ti ve­ri­li­yor.

Ço­cu­ğu­nu ba­ba­sız bü­yü­ten ka­dın­lar için haf­ta son­la­rı ki­ra­lık ba­ba hiz­me­ti olan şir­ket­ler de var.

Ja­pon gi­ri­şim­ci­ler bu ko­nu­da ih­ti­ya­cı fark et­miş­ler ve yal­nız ka­dın­lar için sa­rıl­ma kol­tu­ğu üret­miş­ler. İn­sa­na ben­ze­yen ve kol­la­rı olan kol­tu­ğa otu­run­ca kol­tuk kol­la­rı ile ki­şi­ye sa­rı­lı­yor.

Bir de yal­nız uyu­mak is­te­me­yen ka­dın­lar için uyur­ken sa­rı­lıp ya­ta­bi­le­cek­le­ri in­san şek­lin­de ku­cak­la­ma yas­tık­la­rı ya­pıl­mış.

Ay­rı­ca bun­lar­la ye­tin­mek is­te­me­yen ka­dın­lar için ki­ra­lık sev­gi­li­ler (ka­dı­na git­ti­ği yer­ler­de eş­lik eden ve ge­ce­le­ri sa­de­ce sa­rı­lıp uyu­yan er­kek­ler), yal­nız­lık kar­şı­tı res­to­ran­lar (her bir ma­sa­da tek bir san­dal­ye­si olan) ya da ka­dın müş­te­ri­le­re bir pren­ses­miş gi­bi dav­ra­nan er­kek­le­rin hiz­met et­ti­ği uşak ka­fe­ler...

Doug Coupland:“Bir kitapçıda adamın biri yalnızlık üzerine bir kitap alacak olsa dükkandaki bütün kadınlar adama asılmaya başlar. Bir kadın yalnızlık üstüne bir kitap alsın, dükkan anında boşalır.” diye Batıda gelinen durumu çok iyi anlatıyor,

Fe­mi­nist­ler, yıl­lar­dır fikir­le­ri ile ev­li ka­dın­lar ko­ca­la­rı­nın kö­le­siy­miş gi­bi bir al­gı oluş­tur­du­lar. Pe­ki şim­di yal­nız­lık­la baş ede­me­yen bu ka­dın­lar öz­gür mü olu­yor? Ka­dın­lar, öz­gür­lük fikir­le­ri ile ön­ce ça­lış­ma ha­ya­tı­na iti­lip ka­pi­ta­list sis­te­min uşa­ğı ol­du­lar, şim­di de yal­nız­lı­ğın kö­le­si. Ka­zan­dık­la­rı pa­ra ile sah­te eş, sah­te ya­kın­lık, kı­sa­ca­sı sah­te mut­lu­luk sa­tın al­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar. Ta­bi­i bu­nun de­va­mı yaş­lı ba­kım ev­le­ri ve akıl has­ta­ne­le­ri.

Fe­mi­nizm ka­dın­la­ra de­ğil, Al­lah kor­ku­su ol­ma­yan er­kek­le­re hiz­met edi­yor. Et­raf­ta bu ka­dar yal­nız ka­dın olun­ca er­kek­ler "seç, be­ğen, kul­lan" ya­pı­yor­lar. Hem de be­da­va. Ka­dın­lar­la kı­sa sü­re­li iliş­ki­ler ya­şa­yıp bı­ra­kı­yor­lar. Ka­dın her se­fe­rin­de “iş­te yal­nız­lı­ğı­mı gi­de­re­cek, ha­yat yol­da­şım bu” di­ye bir ümit­le bak­tı­ğı er­kek­ler ta­ra­fın­dan terk edi­li­yor.

Ka­dın­la­rın ya­ra­tı­lı­şın­da olan bağ­lan­ma ih­ti­ya­cı an­cak ai­le bir­li­ği için­de gi­de­ri­le­bi­lir. Ka­dın öz­gür ol­sun di­ye bü­tün ai­le bağ­la­rı­nı kes­ti­ği­niz­de ge­ri­ye ne­re­ye çar­pa­ca­ğı bel­li ol­ma­yan, boş­luk­ta çır­pı­nan kuş­lar bı­rak­mış olur­su­nuz.

Fe­mi­nizm, ka­dın­la­rı er­kek­ler­le kar­şı kar­şı­ya ge­ti­rip, ara­la­rın­da bir mü­ca­de­le­ye se­bep ol­du­ğu için, er­kek­le­ri ev­li­lik­ten so­ğut­tu. Pek çok bekâr er­kek ev­len­mek is­te­mi­yor. Çün­kü ka­dın­la­ra gü­ven­mi­yor­lar ve ev­li­lik­ten ka­çı­yor­lar. Bo­şan­ma hâlinde bir­lik­te ya­şa­ma­dık­la­rı bir ka­dı­na na­fa­ka ile ömür bo­yu bak­mak zo­run­da kal­mak­tan ve mağ­dur ol­mak­tan kor­ku­yor­lar.

Kadın özgür olduğunda değil bir erkeğe bağlandığında mutludur. Yaradan öyle planlamış. Dinî kaygıları olmayan feminist kadınlar, bağlanma ihtiyaçlarını nikâhsız ilişkilerle götürmeye çalışırken en büyük zararı dinî hassasiyeti olan insanlar çekiyor. Feminist kadınların kışkırtmaları sonucu kocadan vazgeçen inançlı kadınlar ya yalnızlığa mahkûm oluyor ya da gizli kapaklı ilişkilerin içine düşüyor, maddi manevi kayıp yaşıyor.

Vel­ha­sıl ya bir an ön­ce sil­ke­le­nip ken­di­mi­ze ge­lecek, di­ni­mi­zin em­ret­ti­ği gi­bi ai­le ku­ru­mu­nu hak et­ti­ği gi­bi yü­cel­te­ce­ğiz, ona dört el­le sa­rı­la­ca­ğız ya da sa­rıl­ma kol­tuk­la­rı gi­bi sah­te eş­ler­le, sah­te mut­lu­luk­lar­la, “ka­dın­lar öz­gür ve mut­lu” ya­la­nı ile avun­ma­ya ça­lı­şa­ca­ğız.

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

37 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz