Şehirlerin Dışından

ismail aybey (1)Ferdi TAYFUR’un bir şarkısında geçiyordu sanırım: “Bu şehir beni boğuyor.” Aslında zaman zaman her insanı boğuyor şehir.

Şehrin gürültüsünden, kirli havasından, koşuşturmasından kendimize vakit ayıramaz ve birbirimizi dinleyemez olduk. Suni gündemler, trafiğin yoğunluğu, işle ev arası sıkışıp kalmışlığımız…

Beton yığınları arasında, bahçesiz, yeşilliksiz evlerimiz… Mesela bizim mahallede müstakil, bahçeli ev kalmadı. Her geçen gün eski bir ev yıkılıp yerine apartman dikiliyor. Gürültüler, toz, toprak… Beton makinelerinin sesleri, işçilerin bağrışları…

Her gün yapılan yeni apartmanların tozu toprağı evimize girmesin diye pencereyi açamaz hale geldik.

Son günlerde Kaldırımlar Şairi Üstad Necip Fazıl’ın “Şehirlerin Dışından” şiirini çok kez mırıldanır oldum:



Kalk, arkadaş, gidelim!

Dereler yoldaşımız,

Dağlar omuzdaşımız,

Dünyayı seyredelim,

Şehirlerin dışından.

Esmerden, sarısından,

Kaçalım, kurtulalım

Haydi yürü, bulalım,

Kat kat çıkmış evlerin,

O cam gözlü devlerin

Gizlediği alemi…

 

Diğer yandan, tespit ettiğim başka bir husus da -nedendir bilinmez- insanların birbiriyle konuşmaması. İki kişi muhabbet için bir araya gelip bir yere otursa, hemen akıllı telefonlar çıkıyor masalara. İnternet açılıyor. Herkes dalıyor sosyal medyaya, facebook’una tiwitter’ına, yani sanal alemine..


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz