Sn. Erdoğan’a mı M.Akşener’e mi İnanacağız?

7_bKonu ne olursa olsun bu sorunun doğru cevabı elbette “Kim iddiasını ispat ediyorsa, elinde delil belge varsa ona inanmalı” olmalı fakat kanunlarımız öyle demiyor.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunumuz diyor ki; bir kadın ve erkek arasında bir mesele varsa, delil beyan istenmez kadın haklıdır, erkeğe ceza verilir.

Bazıları bu kanunun başında “Aile” kelimesi olduğu için sadece aile ile ilgili şiddeti kapsıyor zannediyor.

Oysa 6284 sayılı kanunun adı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi" Aileyi korumaktan çok parçalayan ve kadına karşı şiddeti önleme konusunda da adaletsizliğin doruk yaptığı hatta şiddeti artıran bu kanunumuza göre kadına karşı şiddet sayılan şeylerin aile içinde olması gerekmiyor.

Dikkat edilirse "kadın" ailenin içinden ayrılmış. Kanun “Ailede Şiddetin Önlenmesi” isminde olabilirdi fakat öyle değil. Şiddet kadına karşı değilse bir problem yok. “Kadına karşı şiddet kabul edilemez” deniyor sürekli. Erkeğe ve çocuğa yönelik şiddet kabul edilmiş oluyor bu durumda. Şiddete uğrayan kadın değilse problem yok.

Kanun kadına yönelik şiddeti, hatta gelme ihtimali olan şiddeti de önlemeyi kapsıyor. Şiddet tabii önlensin diyeceğiz ama bu şiddet bizim bildiğimiz şiddet değil.

6284 sayılı kanunda şiddet şöyle tanımlanıyor.

“Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı.”

Şimdi bu durumda Tayyip Erdoğan’ın Meral Akşener’in canını sıkacak her sözü kadına şiddete giriyor. Zira sözlü tutum ve davranışlarda şiddet sayılıyor.

Hatta medyatik bazı isimler birbiri hakkında uzaklaştırma ve hakkında aylarca konuşmama kararı aldırdı bu kanuna dayanarak.

Eğer mesele iki kadın arasındaysa kim haklıysa ona göre hüküm veriliyor. Birbirlerini rencide edecek bir şey söylemişlerse suçlu bulunan kişiye ceza veriliyor.

Fakat mesele bir kadın ve erkek arasında ise kadının beyanı esas kabul ediliyor ve erkeğin beyanı hiçbir şekilde önemli olmuyor. Kadın “beni öldüresiye dövdü dese” hakim “hani bir darp izi göster ya da rapor getir” diyemez, suç. Kadın dövdü dediyse dövdü, sövdü dediyse sövdü, istismar etti dediyse istismar etti sayılıyor ve erkeklere cezalar yağdırılıyor.

Bakınız kanunumuz ne diyor?

“(3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.”

Kanunun amacı tanrça sayılan kadınlarımız, erkekler tarafından hiçbir şekilde üzülmesin.

Delil ve belge olmadan bir adalet sistemi olur mu, olmaz ama oldurdular.

Binlerce erkek bu kanundan dolayı evinden atıldı, hapis cezası aldı, fiziksel herhangi bir şiddet olmadı halde. Hatta kadınların "bu erkek bana cinsel istismara girecek söz söyledi ya da bana dokundu" deyip iftira attığı binlerce erkek, cinsel istismardan 15 yıl gibi en ağır cezaları aldılar ve gerçek tecavüzcülerle aynı koğuşta kalıyorlar. Tabii ki kadınlardan iddialarını ispatlayacak bir belge istenmedi, zira kadından belge istemek yasak.

"Kadınlar melektir ve asla yalan söylemez, iftira atmazlar" diye kanunen kadınların melekliği kabul edilmiş oluyor. Aksi durumda kadınların yalan söyleme ihtimalini kabul etmelerine rağmen bu kanun varsa, durum daha da vahim!

Geçen haftalarda kadına yönelik şiddet ile ilgili mobil uygulamayı tanıtırkan Aile Bakanımız Fatma Betül Sayan, şöyle söyledi "Kadın, sevginin, şefkatin, merhamet ve hoşgörü ikliminin adeta teminatıdır."

E bir taraftan da bir kaç yıldan beri "kadına şiddet var, erkek şiddeti" diye bütün erkekler sapık, cani, şiddet yanlısı ilan edildi. Hatta KADEM erkeklerin hayvanlardan aşağı olduğunu vurgulayan erkeklerin hayvanlardan öğrenmesi gereken çok şey olduğu ile ilgili ayılı kurtlu videolar çekip yayınladı. KADEM in "Kadın varsa Demokrasi var" sloganı sanki Meral Akşener için yapılmış. Demokrasiyi Meral Akşener mi getirecek acaba? Erkek varsa demokrasi yok mu demek istiyorlar?

Şimdi seçim zamanı erkeklerle ilgili algımız bu kadar kirlenmişken ve bütün kadınlar melek ilan edilmişker bir erkeğe oy vermek insanın içinden gelir mi?

Ayrıca Meral Akşener 6284 sayılı kanunu seçim üstü kullanmak istese ne olacak? Siyasiler bu adaletsiz kanunları çıkarırken, bir gün gelip onların ayaklarına dolaşacağını düşünmüyorlar mı? Hep mazlumlar mı yanacak sanıyorlar?

Meral Akşener, Tayyip Erdoğan hakkında bir iddia ortaya atsa ve ceza almasını istese 6284 e göre delil göstermek zorunda değil. Kanun gayet açık, kadından delil istenmez, diyor.

Ya da Meral Akşener, Devlet Bahçeli ya da MHP nin üst düzey yetkilileri hakkında bir iddia ortaya atsa, ispat etmesi gerekmiyor. Kadının beyanı esastır ve doğru kabul edilir ne de olsa.

Ya da Meral Akşener çıksa ve dese ki "Tayyip Erdoğan’ın ya da Devlet Bahçeli'nin hakkımdaki sözleri kadına karşı şiddete giriyor, ben kadınım ve üzülüyorum, benim hakkımda konuşma yasağı getirilmesini istiyorum" dese ne olacak?

Bu konuda karar alınsa ve kanunlarla susturulan kişi yasağı delip konuşsa hapis cezası var. Kaç kişi hapse girdi bu kanun sebebiyle. O zaman ne olacak?

Ceza verilmezse kadına yönelik şiddeti önlemek adına büyük bir hevesle ilk bizim imzaladığımız hiç bir çekince bile koymadan kabul ettiğimiz uluslararası İstanbul Sözleşmesine aykırı davranmış oluruz. Uluslararası sözleşmelere aykırı davranmak suç. Ya imzalamayacaksın ya uyacaksın.

Kısacası Sn. Tayyip Erdoğan ve Meral Akşener arasında bir mesele olsa ikisi de bir konuda birbirlerini suçlasalar kime inanacağız sorusunun cevabını kanunlarımız veriyor: Kadının beyanı esastır, kadına inanılacak, kadın herhalükarda haklıdır.

Gerçekten kimin haklı olduğu ise önemli değil.

Adalet mi? Neydi o? Semt adı mıydı?

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

16 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz