Söz Ola Kese Savaşı

Geçen pazar günü alışveriş yapıyorum. Sakin ve huzurlu bir hal içindeyim. Bir anda bağırarak konuşan bir erkeğin sesi ile irkildim. “Kardeşim, senin karın benim karıma bağıramaz. Buna ne hakkı var? Zaten bunu bana anlattığında ona da bağırdım. Bir daha görüşmeyeceksin o karıyla.”diye.” Allah’ım duyduklarım doğru muydu? Arkamı dönüp bakmadan önce içimdeki huzur yerini incitici bir karamsarlığa bıraktı. Bir kadın olarak kendimi kötü hissettim.

Hemen toparlandım “Neler oluyor canım bana, burada konuşulan ben miyim sanki?” diye söylendim. Fakat hala iyi hissedemiyordum. İşin en acı yanı ağızlarda sakız gibi çiğnenen, etrafa rahatsızlık verecek kadar incitici olan bu sözlerin sahibi kadınların eşleri yani kendi mahremleri inanılır gibi değil.

Tartışma son hız devam ediyor ve ben hâlâ arkama dönmeye hayâ ediyorum ve bu utancımın arasında konuşmalıyım. Evet evet gidip “Sizin konuştuklarınız kim? Lütfen bir düşünün.”demeyi istedim ve bu cesaretle döndüm. Şahit olduğum bu durumun rahatsızlığıyla ilerledim. O da ne? Tartıştıkları yetmiyormuş gibi yanlarındaki esnaf arkadaşlarını da hakem tayin ediyorlar. Diğer esnaflar ve müşteriler de seyirde. Anladım ki gidip iki çift söz söylemek onları kendilerine getirmeyecek.

Yunus Emre’nin şu sözüyle oradan uzaklaştım içim acıyarak: “Yunus senin cevherin bu ilde satılmaz.” Faydası olmayacaksa ne önemi olacaktı konuşmanın. Fakat dudaklarımdaki serzeniş sözlerine hâkim olamadım.

Allah size akıl fikir versin hanımlar. Gün içinde yaşadığınız her olayı akşam eşinize yetiştirmek zorunda mısınız? Rabbim sizi de şeytanın yoldaşlığından kurtarsın.

Siz erkekler de Allah size akletme feraseti versin inşallah. Eşlerinin yaptığı yanlışlıkları fark etmeyip çanak tutup o yola gözü kör ilerlediğiniz için. Hanımlarınızın sözlerinin peşine düştüğünüz için. Ne kadar değerli gördünüz de bu enaniyet kokan cümlelerin peşine düştünüz? Şaşkınlık içindeyim, hanımların aralarındaki konuşulan tüm sözler erkeklerin dilinde, “Seninki şöyle demiş, yok diğeri şöyle bağırmış. “ Rabbim bizlere verdiği akıl nimetini eylemlerimizde ve amellerimizde görmek ister. Fakat kul nasıl bir basiretsizlik içindeyse ısrarla vezir olabilecekken rezil olma gayreti içinde.

Neden böyle olur? Sorgulamak lazım. Bu benim şahit olduğum bir sahneydi. Daha nice evlerde kızılca kıyametler kopuyor da bu durum yine önemsenmiyor. “altı üstü iki çift laf” diyip geçmemek gerekir. "Sözlerde büyü etkisi vardır." buyurur Sevgili Peygamberimiz.

Toplumun genelini gözlemlediğimiz zaman kadınlar akşam eşi eve geldiği vakit muhabbet etmek isterler. Fakat bu sohbetin içeriği o kadar önemlidir ki. Konuşulmak istenen aileyi birbirine bağlayan sevgi ve sorumluluk cümleleri olmalı.

Eşe söylenecek sözler vardır, söylenmeyecek sözler vardır. Aslında bu konuda da büyüklerin öğütleri kurtarıcı diye düşünüyorum. Anneannem evlenirken bizlere ders niteliğinde anlattıkları yıllar geçtikçe ne de önemliymiş dedirten cinsten. “Kızım. Her söz kocaya söylenmez. Laf olsun diye her sözü konuşup boş boğazlık etmeyin. Hanımefendi gibi ağırlığınız olsun, hafif kadın olmayın.”derdi. Gerekli gereksiz sözcükler, eşlerin ilgi alanına girmeyen meseller, sırf konuşmuş olmak için sarf edilen cümleler kadını geveze pozisyonuna getirir.

Gün içinde kız kıza beraberce paylaştığımız sohbeti, sıkıntıları eşimizle dillendirip o konuları gündüzden akşama taşımamız ne kadar doğru olur? Ama şunu çok iyi biliyorum ki aramızda kalsın denilip de buna rağmen kocaya söylenmesi bir vebaldir, helal olmaz.

Öte taraftan biz hanımların bir konuya bakış açısıyla erkeklerin o konuya bakışı arasında ciddi farklılıklar vardır. İstenilmeyen anlamlar yüklenir. Bu durum kaçınılmaz şüphesiz. İçten içe evlilik kurumunun darbe alması bireylerin birbirlerine olan güven bunalımları. “Bizim özelimizi nasıl orda burada anlatırsın?” sitemleri.

Atalarımızın bir sözü vardır: “Sırrını söyleme dostuna. O da söyler dostunun dostuna.”diye.

“Ne olur ki canım kocama söyledim.”demek, önemsememek hiç doğru bir davranış değil ve bazen büyük tatsızlıklara da sebep oluyor. Çünkü çoğunlukla beyler de birbirleriyle arkadaş olunca onların da ağzının gevşekliği, hassasiyetten uzak tutumları, o kadının sorunu ve ismi onların da muhabbet sofrasına dâhil oluyor. Ne kadar üzücü ve küçültücü bir durum.

Rabbim kadına onca kıymeti ve değeri bahşetmişken kadın bunca nimetten bir haber laf taşıma zafiyetiyle bir kadın olarak hem kendini hem de hemcinslerini değersiz kılıyor. Ağzımızdan çıkan hayır olmalı , onarıcı olmalı , insanın değerini artırıcı olmalı. Bu problem toplumda fark edilmeyen iç kanamadır. Tabii ki söz taşıma davranışını erkeklerde yapıyorlar ama burada bir yanlışlık pastası varsa şüphesiz en büyük dilim biz kadınlara aittir ne yazık ki. Naçizane olarak toplumun mihenk taşı olarak kadını görüyorum.

Toplumları kadın olarak bizler yetiştiriyorsak misyonlarımızın da farkında olmalıyız. Süzgeçsiz konuşulan her söz önce sahibine sonra çevresine zarar verir. Bu sınırlı bir zarar değildir. Kitleleri arkasından sürükler sinsice ne yazık ki.Sözlerin en güzelini Rabbim Kur'an-ı Kerîm' de bildirmiştir.Erkekler ve kadınlar için apaçık anlatmıştır.Hümeze suresinde hükümler açıktır. Sizleri meal okuma ve anlama çalışmasına davet ediyorum.

Ve sözümü Yunus Emre ile bitirmek istiyorum. Ne güzel anlatmış.

Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz

Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz
Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden

Pek sakın o sah katından, seni ırak ede bir söz

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

5 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz