Söze Sadakat

İnsanlara olan saygım, verdikleri sözlere sadakatleriyle belirlenir benim. O sebeple eş olarak da, evlat olarak da, arkadaş, kardeş olarak da verilen sözün arkasında durulsun isterim. Sözün arkasında durmak "güven" demek aynı zamanda çünkü.

Anne olduğumdan beri en fazla özen gösterdiğim şeylerden biri de budur. İnsan ömrünün en gizemli, en güzel, öğrenmeye en açık döneminde küçük bir çocuğunun güven duygusunu en çok bu yolla kazanacağına inanırım. Ne söylersem söyleyeyim, vaat edip yerine getiremediğim en ufak bir cümleyle bu güveni kendi ellerimle yıkabilirim.

Bilinçaltı denen o hazinenin bu denli açık olduğu bir döneme, "Çocuk o, hatırlamaz" diyerek bakanları bu yüzden hiç anlamıyorum. Sadece "kriz anını" kurtarmak için, ağızdan çıkan "o şey" bir çocuk için ne kadar kıymetlidir, şöyle anılarınıza dönüp baktığınızda fark edersiniz.

Evliliklerin genel tartışması, "Sen bana evlenmeden önce bunu yapacağız diye söz vermiştin " hayal kırıklıkları değil midir?

Belli ki "Çocuktur, unutur" inanışının kurbanlarıyız pek çoğumuz. O kadar çok inanmak isteyip yüzüstü bırakılıyoruz ki, yeniden ve yeniden güvenmek istiyoruz birilerine yine de...

Bizi biz yapan değerlerin pek çoğu 0-6 yaş arasında tohum olarak atılmışken içimize, şimdi elimizdeki meyvelere bakıp yapabiliriz geçmiş envanterimizi...

Bir çocuğun kalbini yapamayacağı şeylerin hayal kırıklıklarıyla doldurmaya kimsenin hakkı yok bu sebeple...

"Çocuktur, unutur" diye düşünüyorsanız siz de, "Çocuk bu, asla unutmaz" olarak değiştirmelisiniz bu bilgiyi zihninizde...

Çünkü söz vermek demek, bana inanabilirsin demek...

Çünkü söz vermek demek, emin olunan insan olmak demek...

Çünkü söz vermek demek, sana kıymet veriyorum demek...

Verdiğiniz sözde durmayan bir anne-baba-eş-dede-anneanne/babaanne-arkadaş-öğretmenseniz bilin ki her söylediğinize şüpheyle bakan insanları çoğaltıyorsunuz etrafınızda.

Efendimizi (a.s.m.) "el-Emin" yapan gerçek, bizim de gerçeğimizdir.

Ve biz biliriz ki, "Müslüman elinden ve dilinden emin olunan kimsedir."

Peki, siz en son ne zaman verdiğiniz bir sözün arkasında durmayarak incittiniz bir çocuk kalbini, haberiniz var mı?

***

Söz vermeye dair yazmışken merhum Mehmet Akif'ten ve onun söze sadakatinden bahsetmemek olmaz.

İstanbul Yeniköy’de oturan bir ahbabı ile öğleden bir saat önce buluşmak için sözleştiklerinde o gün yağmurlu, fırtınalı bir gün olup her tarafı sel bastığı halde Mehmet Akif’in bin bir zorlukla, sırılsıklam bir vaziyette söz verdiği yere vaktinde geldiğini, fakat arkadaşının gelmemesi üzerine dönüp gittiğini; ertesi gün özür dilemek için gelen arkadaşını dinlemeyip, “Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felakette yerine getirilmezse mazur görülebilir” diyerek tam 6 ay o arkadaşı ile konuşmadığını belki de biliyorsunuzdur. Yeniden anımsatmak istedim.

***

Ve söz vermeye dair şimdiye kadar söylenmiş özlü sözlerden birkaçı:

“Çocuklara söz verdiğinizde kesinlikle sözünüzde durunuz.” Hz. Ali (r.a.)

“İnsan bir ağaca benzer. Kökü, ahdinde durmaktır.” Mevlana

“Verilen söz, vaktinde verilmesi gereken bir borçtur.” Hz. Ali (r.a.)

“Dünyanın en mert erkekleri az söz verir, ancak verdiği sözü mutlaka yerine getirir.” J. J. Rousseau

“İnsanın onuruyla arasında çok ince bir tel vardır. O da sözdür.” Theodore Simon

“En seçkin insanlar, sözünün eri olanlardır.” Auguste Comte

“Hiçbir şey, beni verdiğim sözden caydıramaz.” Sebastien Chamfort

tugbaakbeyinan@gmail.com


Bunlar da ilginizi Çekebilir

17 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz