Yaşadığımız ve Çağırdığımız Dünya

35_bHepimiz çocuklarımızı nezaketli, zarif, huzurlu, saygın, düzenli, başarılı ve sevgi dolu bir dünyaya çağırıyoruz. Anne ve baba olarak beklentilerimiz de bunlar üzerinden şekilleniyor dolayısıyla. Bunda da bir problem yok elbette. Problem çağırdığımız dünya ile yaşadığımız dünyanın birbirinden oldukça uzak mesafelerde durmasından kaynaklanıyor.

Çocukları çağırdığımız dünya tek bir çizginin üzerinde hata yapma olasılığı az olan cümleler ve tavırlar içeren bir dünyayken, yaşadığımız dünya bol hatalı, bol kavgalı, nezaketin ve zarafetin ilişkileri terk ettiği dünya olabiliyor.

Daha çok tecrübe sahibi olan bizken, onlardan daha çok şey bilirken, kendimize gösterdiğimiz toleransı gösteremiyoruz çocuklarımıza. Bunun için zihnimizden geçen pek çok sebep sıralayabiliriz ama bu yazımda daha çok bu konudaki çelişkimizi görmek üzerine yan yana getirmek istiyorum cümleleri.

Yemek seçme hakkımızın olduğu, dilediğimiz kadar televizyon seyredip, internete bakabildiğimiz, akıllı telefonlardan kafamızı kaldırmadığımız bir akşam yaşadığımız, eşimizle yüksek sesle kavga edebildiğimiz, küsebildiğimiz, dilediğimiz şeyi borçlanarak da olsa alabildiğimiz, istediğimize istediğimiz hitapla seslenebildiğimiz, istediğimiz zaman düzenli istediğimiz zaman dağınık olduğumuz, istediğimiz saatte yatabildiğimiz, emir cümleleri ile konuşabildiğimiz, canımızı sıkan biriyle rahatça kavga edebildiğimiz, eşyayı yanlışlıkla kırabildiğimiz bir evde, çocukları bunların tam tersini yaparsak büyümüş olduğuna inandırmaya çalışıyoruz.

Tüm bu çelişkilerimizi fark etmediğimiz sürece okuduklarımızı, dinlediklerimizi ve bildiklerimizi içselleştirmemiz mümkün olmuyor dolayısıyla.

Oysa kendimize “Çocukken anne ve babamın beklediklerini, söylediklerini ve yaptıklarını nasıl anlamlandırıyordum? “ sorusunu sorabilsek, pek çok şeyin çözümü olan “empati”yi de hatırlamış olacağız. Bizse onların küçük hallerine rağmen, bizimle empati kurmasını bekliyoruz.
Gergin, sinirli, yoğun, hallerimizi anlamasını istiyoruz. Anlamıyorsa daha da hırçınlaşıyoruz. Çocukların böyle bir hakkı var mı peki? Yoksa “ sözümü dinlemiyor musun? Peki o zamanla“ başlayan tehdit cümlelerini mi duyuyorlar genelde bizden?

Hanımefendi/beyefendi olmasını istediğimiz bir çocuğunun karşısında ne kadar hanımefendi ve beyefendi durduğumuz, zaaflarımızın karşısında irademizi ne kadar kullanabildiğimiz, problemleri çözerken aklımızı ne kadar devreye sokabildiğimiz, ne kadar affedebildiğimiz, diğer insanlara değer verme biçimimiz, vefamız, insanların nazarındaki halimiz, hakkımızda söz edilenler, hayat tecrübelerimizi anlatma biçimimiz, çocuklara ve yaşlılara nasıl davrandığımız, ne kadar güvenilir olduğumuz, ne kadar şükredebildiğimiz, kimlerle arkadaşlık ettiğimiz, haksızlık karşısındaki tavrımız masaya yatırılsa yaşadığımız dünya hakkındaki tüm hallerde ortaya dökülecektir. Belki o zaman çağırdığımız ile yaşadığımız arasındaki mesafeyi görebiliriz.

Devamını okumak için;

http://www.gazetevahdet.com/yasadigimiz-ve-cagirdigimiz-dunya-864yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz