Bana Bir Saatini Ayırır Mısın?

Her gün belli saatlerde eve gelmesine alışık olduğumuz eşim, bu yıl normalden daha yoğun bir çalışma temposuna girdi. (Beni geçindirmek giderek zorlaşıyor sanırım ) Bu sebeple en az onun kadar bizim için de yorucu bir yıl oldu bu yıl. Haftanın yedi günü eve geç gelen bir baba modeli, kızımın da pek hoşuna gitmedi tabii.

Evde çocuk/lar varsa hele, durumun çok daha zor olduğunu söylemeliyim. Annenin daha merhametli ve şefkatli olması gereken düzende bir otoriteye ve kural koyucuya her zaman ihtiyaç var. Günümüz babaları yoğun iş tempoları arasında pek çok mesuliyeti annelere yüklediklerinden (ya da hanımlar pek çok yükü yüklendiklerinden) sürekli söylenen insanlara dönüştük hepimiz.

Belki bizim durumumuz geçici bir süreç olduğu için rahatlayacağız yaza doğru inşallah, ama ömrünün uzun kısmı çocuklarını uykularında görmek zorunda olan babalar ve çocukları için hayatın ne denli zor olduğunu artık biliyorum.

Bunun yanında bazı sohbetlerde, beyefendilerin üç dört çocuğuna rağmen her gece eve on ikide gidiyor olmasını büyük bir hizmet gibi anlattıklarını duyunca, bazıları için dışarda olmanın yükü evde olmaktan daha kolay diye düşünmüyor değilim.

***

Uzun yıllardır yaptığım radyo programlarında fark ettim ki, konu evlilik ve çocuk olduğunda program saatleri yetmez genelde. Bir türlü çözemediğimiz en önemli sorunlarımız hep bu iki konudan çıkar. Bunun altını, özellikle hizmet etmek ve çalışmak gayesiyle çocuğunu ve evini ihmal eden babalar için durumun hiç de öyle olmadığını belirtmek için çiziyorum. Yani eksik bıraktıkları parayla ya da başka insanlarla dolmuyor. Her şey bir denge üzerine olursa manalı oluyor nihayetinde.

İtiraf etmeliyim ki, evlilik hayatım boyunca en çok bu yıl bu kadar çok söylenen ve sorumlulukları altında ezilen birine dönüştüm ben. Çocuğunun pek çok hallerine şahitlik edememek de babalar için yürek kanatıcı olmalı.

Hayat şartlarının pek çok konuda zorlayıcı olduğunu biliyorum. Bu durumda olanlar belki bir derece mazur olabilirler. Ama gözlemlediğim bir şey var ki eve geç gelen babalar ekonomik anlamda daha az kazananlar değil ki! Toplantıdan toplantıya koşturan, sürekli meşgul olan, tatillerde bile telefonu elinden düşürmeyenler hep daha fazlası için çalışanlar genelde?

***

Eve geç gelmek için bir sürü bahane bulunabilir elbet. Ama hiç bir şey çocuğun kalbinde bırakılan çizikler kadar mühim değildir bence. Geri döndüremediğimiz tek şey zamanken yıllar sonra pek çok şey için iş işten geçmiş olabilir Allah korusun.

Bu hikâye her şeyi anlatıyor diye düşünüyorum:

Adam eve döndüğünde, 5 yaşındaki kızını kapının önünde beklerken bulur. Çocuk babasına sorar:

“Hoş geldin babacığım. Sen bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?”

Yorgun gelen adam sertçe cevap verir:

“Bu senin işin değil!”

“Babacığım lütfen!”

“Ne olacak? 20 TL.”

“Peki bana 10 TL borç verir misin?”

“Adam iyice sinirlenip bağırır:

“Benim, senin saçma oyuncaklarına veya başka şeylerine verecek param yok! Hadi derhal odana git!”

Çocuk mahzun mahzun odasına girip kapısını kapatır. Adam sinirli sinirli “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?” diye düşünür. Aradan bir müddet geçtikten sonra biraz daha sakinleşir. Çocuğa, belki de gerçekten lazım olduğunu düşünür. Odasına gidip henüz uyuyamamış olan çocuğa der ki:

“Al bakalım istediğin 10 TL. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama yorucu bir gün geçirmiştim.”

Çocuk sevinçle “Teşekkürler babacığım!” diyerek babasını kucaklar. Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkararak babasının yüzüne bakar ve yavaşça paraları sayar. Bunu gören adam iyice sinirlenerek yine sertçe sorar:

“Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?”

“Babacığım, yeterince yoktu.”

Bu sırada elindeki paraları babasına uzatarak son sözünü söyler:

“İşte 20 TL babacığım. Bir saatini bana ayırır mısın?”

tugbaakbeyinan@gmail.com


Bunlar da ilginizi Çekebilir

60 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz