Bilgisayar oyunları çocukların ruhuyla oynuyor

Sek sek, yakar top, saklambaç, körebe, misket... Coşkulu bir kalabalıkla sokaklarda, sevinç çığlıklarıyla oynanan oyunların belki de ilk akla gelenleri bunlar . Mahallenin çocuklarıyla bir araya gelip akşam ezanlarına kadar oynanan eğlenceli, hareketli ve farkında olmadan bize çok şey öğreten oyunlar. Şimdilerde ise özellikle apartman dairelerinde büyüyen çocukların isimlerini bile bilmedikleri bu oyunlar aslında kural koymayı, sorumluluğu, sosyalleşmeyi öğreten birer araçtı.

 

“Oyun çocuğun yetişkinliğe ait rolleri öğrendiği okuldur” diyen Yrd. Doç. Dr. Hasan Doğan, gün geçtikçe gelişen teknolojinin pek çok alanda olduğu gibi çocukların oyun kültüründe de değişikliklere neden olduğuna dikkat çekiyor. Evlerinde, odalarında sıkışmış çocuklara özellikle aileleri tarafından kimi zaman “gözümün önünde olsun” diyerek kimi zaman da sadece sessiz durması ve anne ve babayı rahatsız etmemesi için bilgisayar ekranları teslim ediliyor. “Sadece oyun oynamasına izin veriyoruz” diyerek kendilerini savunan ailelere, çocuklarını nasıl tehlikeli sularda yüzdürdüklerinin kanıtını uzmanların açıklamaları ortaya koyuyor.

 

Oynanan oyunların çocuğun gelişimi açısından olumlu katkı sağladığı tartışılmaz bir gerçekken ekran karşısında tuşlara basarak kazanılan oyunların bir başarı göstergesi olmadığı da biliniyor. Yrd. Doç. Dr. Doğan, gerçek hayatın yaşatma, yardımlaşma ve fedakarlık üzerine kurulu olmasına rağmen sanal oyunların birçoğunun çocuklara bu değerlerin tam tersini aşıladığını savunuyor.

 

Bilgisayar ekranından yansıyan ve adı kadar masum olmayan çocuk oyunları çocuklara güçlü olanın her şeyi yapabileceği, kazanmak için gösterecekleri hırsın haklı olduğunu ve sonuca varmak için etrafındakileri geçmesi gerektiği gibi duyguları yaş sınırlaması olmadan acımazsızca sunuyor. Henüz okul çağına bile gelmeyen pek çok çocuğun bilgisayarı kendi kendine açıp kapayarak oyun oynaması toplumca yetenek gibi algılansa da, yaş ortalamasına göre seçilmeyen oyunlar çocuklarda ciddi psikolojik problemlere neden olabiliyor. İnsanlar ve hayvanlar öldürülerek puan toplanan oyunlar, çocuğun merhamet duygusunu tüketiyor. Şiddetin ekranlarda bir başarı aracı gösterildiği oyunlar, ahlaken içeriği tartışmalı oyunlar da yine çocukların zihinlerini kirletiyor.

 

Aile birliği önemli

Sokağa çıkıp yaşıtlarıyla oyun oynama imkanı bulamayan çocukların teknolojik araçlarla erken tanıştığını söylenen Psikolog Özlem Kandemir, hiçbir çocuğun kendi kendine bilgisayar oyunlarına ulaşmadığı gerçeğini vurguluyor ve ailelere büyük rol düştüğünü, bilgisayarın çocuk bakıcısı muamelesi görmemesi gerektiğini belirtiyor. Kandemir “Anne babalar, aile birliği’ne önem vermeli, eşler, çocuklarına ve birbirine zaman ayırmalı. Eğer aile üyeleri saatlerce televizyona, dizilere, bilgisayara vakit ayırıyorsa çok büyük bir sorun var demektir. Televizyonun, bilgisayarın başından ayrılmayan ebeveynler, çocuklarına ders çalışma alışkanlığı kazandıramazlar. Ne kadar çalışılması gerektiğini anlatırlarsa anlatsınlar, anlattıkları adeta masal gibi gelecektir çocuklar için. Önce anne-baba televizyon ve bilgisayarın başından ayrılmalı ve örnek olmalı. Anne-babalar emir/komut vermemeli; çocuklarını dinlemeli, onlara sevgisini söz ve davranışla göstermeli, kaygılarını, korkularını, sorunlarını dinlemeli, birlikte çözüm bulmalı. Ailelerin belli bir ölçüde bu tip oyunlara kısıtlama getirmesi, çocukların sosyal aktivitelere motive edilmesi bilgisayardan uzaklaşmanın en önemli yolu” diyor.

 

Şiddet içerikli oyunların çocuklarda saldırgan tavırlara yol açtığına dikkat çeken Psikolog Kandemir, ailelerin oyunların içerikleri ve çocukların bilgisayar karşısında geçirdikleri süre konusunda hassas olması gerektiğini savunuyor. Öte yandan kontrollü ve aile büyüklerinin katılımının da olacağı oyunların yararlı yanlarının da olduğuna da değinen Kandemir, küçük ama önemli değişikliklerle bilgisayar oyunlarına ayrılan vakti farklı ve yine eğlenceli zamanlara dönüştürmenin yine ailenin elinde olduğunu söylüyor.

 

Bağımlılığa dikkat

Çocuklar oyun oynarken streslerini atarlar, özgürlüklerini yaşarlar. Oyun oynamak çocuğun en temel hakkı. Problem çözme yeteneği, özgüven, el becerileri, sosyal yetenekler yine oyun oynarken gelişiyor. Yaşıtlarıyla, yine yaşlara uygun seçilen her oyun çocuğa mutlaka bir şeyler katar, onu zenginleştirir. Oyun ve oyuncağın ve bununla birlikte arkadaşın önemi elbette çok büyüktür. Ancak tüm bu duygular ve değerler bilgisayar ekranı karşısında tek başına sessizce sadece tuşlara basarak kazanılamaz. Modern çağın sorunlarıyla beraber saatlerini bilgisayar oyununun büyüsüne kapılmış bir şekilde tüketen çocuklarımıza yeni yollar göstermek, arkadaş edinmelerini, sosyalleşmelerini sağlamak anne ve babanın zorunlu görevlerinden biri oluyor.

 

Oyun genel anlamda çocukların gelişimlerine katkı sağlayan bir araçken oyunların bilgisayar karşısında oynanmasının çocukların gelişimine nasıl yansıdığını Uzman Pedagog ve Pedagoloji Derneği Başkanı Mehmet Teber ise şöyle açıklıyor: Klasik oyunlarda, sokak oyunlarında bir etkileşim vardır. En az iki kişi konuşarak, yarışarak, eğlenerek oyun oynar. Çocuk bu süreçte iletişim kurmayı, kurallara uymayı, sıra beklemeyi öğrenir. Ancak bilgisayar oyunları ilk olarak sosyalleşmeyi keser. Çocuk oyunu cansız bir nesne ile etkileşime geçerek oynamaya çalışır. Konuşmak, iletişim kurmak, başkasına saygı duymak gibi beceriler bilgisayar oyunlarında kazanılmaz. Bilgisayar oyunları sosyal gelişimi çok olumsuz etkiler. Pasif, edilgen, diğer insanlarla iletişime geçemeyen çocuklar yetiştirir. Bunun yanında fiziksel gelişimi de olumsuz etkiler. Çünkü bu oyunda hareket yoktur. Sürekli oturma vardır. Bu durum kas-kemik gelişimini olumsuz etkilediği gibi, obezite sorunlarına da kapı açar. Klasik sokak oyunlarında ise hareket vardır. Tırmanma, atlama, koşma, zıplama gibi hareketlerle oynanan sokak oyunları fiziksel gelişimi ve kas gelişimini destekler. Yani, iki oyunu da gelişim açısından aynı kefeye koymak mümkün değildir.”

 

“Çocukluk döneminde zihne giren görüntülerin, bilgilerin kalıcı izler bıraktığı gerçeğini” hatırlatan Pedagog Teber, öldürmek, kan akıtmak gibi hayatta pek az görülen eylemleri oyun sırasında binlerce kez görülmesinin hatta oyun karakterlerine bürünerek çocuğun bizzat eylemi gerçekleştiren kişi gibi bir pozisyonda olmasının şiddete olan eğilimi artıracağını ve sorun çözme konusunda şiddetin bir alışkanlık haline dönüşmesini kolaylaştıracağını söylüyor.

 

Çocukların tertemiz olan dünyasını nokta nokta kirleten oyunlar önce rüyalarına girerek onları olumsuz etkiler, zamanla davranışlarına da dönüşebilir. Oyun oynamayı öğrettikten sonra yasaklamanın bir çözüm olmadığını ifade eden Teber, ailelere farklı yöntem önerilerinde bulunuyor. “Çocuklara, hatta mümkünse çocuğun oyun oynayabileceği yakın çevredeki çocuklara sokak oyunlarını öğretmek gerekiyor. Bu imkan yoksa evde de oynanabilecek katılımlı oyunlar seçilmeli ve denenmeli. Bunların yanı sıra yine önlem olarak bilgisayar oyunu oynamayı bir hak değil ailenin karar verdiği bir ödüle çevirmeli” diyen Teber, tüm bu yöntemlerin yanında ailelerin eğitici bilgisayar oyunları da araştırmaları gerektiğini de ifade ediyor. Bütün bu süreci ve çocuğun kendi iradesiyle bilgisayar oyunlarından uzak kalmasını beklemenin anlamsız olduğunu söyleyen Teber, oyunları hazırlayan profesyonellerin ekran karşısında daha fazla vakit geçirmek için hedeflendiğini ve oyunların zamanla bağımlılık yapması amacıyla üretildiğini söylüyor..

 

Teber, çocukların teknolojik araç gereçlerle, bilgisayar oyunları ile tanışması konusunda ailelerin aceleci olmaması gerektiğini ve bilgisayar kullanmanın bir yetenek ya da zeka göstergesi olmadığının da altını çiziyor. Çocukların en az 7 yaşından önce hiçbir teknolojik aletle muhatap olmaması gerektiğine dikkat çeken Uzman Pedagog Teber, aksi halde bağımlılığın kapısının aralandığının uyarısını yapıyor.

 

Bağımlı çocukların durumumun her bilgisayar oyunu oynayan çocuk gibi olmadığına işaret eden Teber, bağımlılık belirtilerini şöyle sıralıyor:

 

• Vaktinin çoğunu bilgisayar karşısında geçiriyorsa, oturduğunda uzun süreli kalıyorsa,

 

• Gerçek hayattaki oyunları oynamıyor ve sevdiği başka etkinlikleri yapmıyorsa,

 

• Bilgisayarla vakit geçirmediği zaman sıkılıyor ve huzursuz oluyorsa,

 

• Ödev yapması ve ders çalışması gereken zamanı bilgisayarla geçiriyorsa,

 

• Bilgisayarı sosyal faaliyetlerine ve arkadaşlarına tercih ediyorsa,

 

• Öğretmenleri de çocuğunuzla ilgili farklılıklar gözlemlemişlerse bağımlılıktan şüphelenebilirsiniz. Bu durumda çocuğunuzun bilgisayar kullanımıyla ilgili adım atmak gerekir. Bu adımların ilki çocuğunuzu ve yaşadığınız durumu kabullenip çözüm arayışına girmektir.

 

Sonuç

Çocuğun vaktini geçirmesi için bir oyalanma vesilesi olan bilgisayar oyunları kontrollü bir şekilde takip edilmediğinde bu gibi sorunlara yol açabiliyor. Enerjilerinin ve zekâlarının doruğunda olan çocuklar ise modern çağın getirdiği yalnızlıkla erkenden tanışarak arkadaştan yoksun, düşüp kalkmanın olmadığı bir büyüme sürecine giriyor. Oyun parklarının, arkadaş gruplarıyla kurulan oyunların zevkini yaşayamayan çocuklar tek eğlenceyi ekran karşısında arıyor.

 

Gün be gün ilerleyen teknolojiyi hayatımızdan çıkarmak zor olsa da yararlı kullanma konusunda gayretli olmalı ve aile içindeki kuralları birlikte belirleyerek sınırları belirlemek gerekiyor. Unutmamalı ki çocukların güzel vakit geçirdiğine inanması çok da zor elde edilen bir şey değil. Önemli olan özveriyle, sabırla onlara oyun için vakit ve ortam ayırmayı sağlamak; iletişim kurarak, sosyalleşerek ve gerçek manada oyun oynamasının yollarını aramak gerekiyor.

Moral Dünyası


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz