Bizim Zamanımızda

35_bBizden önceki kuşağın ve bizim kuşağın en çok zikrettiği şeylerden biri de bu kuşak çocuklarının sokaktan ve oyundan uzakta, teknolojiye bağımlı ve çekirdek ailelerde yaşıyor olduğu hususudur. Sıkça “bizim zamanımızda” ile başlayan cümleler kurarız bu sebeple. Üstelik bunu bu dönem çocukları için eleştiri cümlesi olarak da ifade ederiz.

Kendi kuşağımız için bir resim çiziyor olsak, resimde tek kanalın olduğu bir televizyon, internetin ve bilgisayarın olmadığı evler ve sokakta oyun oynayan çocuklar, küçük bakkallar, herkesin elinde tek bir oyuncak olurdu sanırım. Yani bu zamana ait eleştirdiğimiz ne varsa, zaten olmadığı için böyle bir resim olurdu. Biz çok iradeli çocuklar olduğumuz, başka seçeneklerimiz olduğu için değil. Şu anda ise artık internet ve bilgisayar elimizdeki telefona sıkışmış, binalar kat kat yapılmaya başlamış ve aileler giderek küçülmeye başlamışken çocuklardan bizim gibi olmalarını bekliyoruz. Üstelik kendimizi bu zamanın imkanlarından soyutlamadan yapıyoruz bu eleştirileri. Elimizde telefon, gözümüz televizyonda ve eve girdiğimiz andan itibaren istediğimiz tek şeyin sessizlik olduğu bir seçenekle yapıyoruz.

Çocukları teknoloji bağımlığı ile eleştirenlere, giderek değerlerimizi kaybettiklerimizi düşünenlere sormak isterim bu sebeple: “Yaşadığın hikaye hangi çocuğun yaralarına merhem oluyor, hangi çocuğun çocukluğunun güzel geçmesine vesile oluyor, hangi çocuğu yargılamıyor, hangi çocuğun ailesine destek oluyorsun?” diye…

Yoksa basit bir kıyas mı yapılan? Biz ve onlar… Bizim zamanımız, onların zamanı diye… Güzellik ve iyiliği kendimize alıp, eleştiri ve yargıyı onlara mı bırakıyoruz?

Bu evleri yapan, komşusunun kapısını tıklatmayan, çocukları oyuncaklara boğan, sessiz durmaları için ellerine tabletler veren, giderek nezaketini kaybeden biz değil miyiz?

***

Geçtiğimiz günlerde internette okuduğum habere göre bir sanatçı (!) hanım, mahallesindeki çocuklar kapısının önünde gürültü yaptığı için çocukların başlarından aşağı su dökmüş, sonrasında çocukların aileleri kapıya gelince hakaretler de edince durum karakolda bitmiş. Son durum nedir bilmiyorum ama gürültüsüz çocuklar sendromunun örneklerinden biri olunca bu haber, “bizim zamanımızda” ile başlayan cümlelere bir kez daha kızdım. Cıvıl cıvıl geçen çocukluk yine kimsenin işine yaramamıştı işte.

Güzel geçtiğini iddia ettiğimiz çocukluğumuz, bu zamanın çocuklarını yalnızca eleştiri için kullandığımız bir silaha dönüşüyorsa oturup düşünmeliyiz nerde hata yapıyoruz diye?

Tümüyle onları suçlamak yerine, çocukluk dediğimiz büyük zenginlikten yararlanmalarını sağlayabilsek keşke. Şimdi bize güç veren çocukluk hislerimizin bir gün çocuklarımızın da desteği olacağını sıkça hatırlatabilsek kendimize ne güzel olur.

Sahip olmadığımız için kullanmadığımız, olmadığı için dünyamıza girmeyen her şey bizi daha iyi insanlar haline getirmez.

Hz. Ali’nin söylediği “Çocuklarınızı yaşadığınız çağa göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin.” nasihatinden destek olarak, bu zamanın çocuklarını anladığımızı belli etmenin, onların hayatını kolaylaştırmanın gereklerini yerine getirmeliyiz.

http://www.gazetevahdet.com/bizim-zamanimizda-3747yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

4 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz