Destek

35_b
Bizim kuşak eğitim hayatını henüz tamamlamış değil. Uzun yıllar evvel Türkiye şartlarında mola verdiğimiz eğitim hayatına yine Türkiye’nin yeni şartlarıyla devam ediyoruz. O sebeple benim de içinde bulunduğum pek çok kişi, yarım bırakmışlığın da verdiği destekle, diğer tüm rollerimize bir de öğrenciliği eklemiş durumdayız.

Geçtiğimiz hafta işte bu yarımlığın tamamlanması için sınavlara hazırlanırken elime aldığım kitapta din ve toplum konusunu çalışırken “ Aşağıdakilerden hangisi dinin aileye verdiği doğrudan destek değildir.” Sorusuyla karşılaşınca, kitabı bir yana bırakıp üzerinde düşünmeye başladığım bir konunun içinde buldum kendimi. “ Zinayı günah saymak, nikahı kabul saymak ve teşvik etmek, çocuklardan ebeveynlerine saygılı olmalarını istemek, ebeveynlerden çocukları arasında adaletli davranmalarını istemek ve aile bireylerinin hayatını kolaylaştırmak“ cevaplarından birini seçmem beni sorunun doğru yanıtına götürecekse de, aslında hem ebeveyn çizgisinde hem de hayat arkadaşlığımızda sürekli yanlış cevabı seçmek gibi bir yanılgının içine düştüğümüzü düşündüm.

Daha başlangıçtan itibaren ilahi bir destekle başlayan evliliklerimiz ve anne babalığımız, sonrasında dünyevi duruşların içinde bu destekten uzaklaşa uzaklaşa yol alıyor nicedir. Aslında pek çoğumuz bu duruşla suyu tersine akıtmaya çalışmaktan başka bir şey de yapmıyoruz.

Allah’ın evliliğe ve ebeveynliğe dair koyduğu tüm kurallar, aslında bir evliliği sorunsuzca devam ettirmemize kolaylık sağlayacakken ya da çocuklarımızı “mallarımız” olarak görmenin önünde set olacakken, bu desteği unutup, kibirle yol almaya çalışıyoruz tüm rollerimizde.

Sorun yaşarken gittiğimiz en son mecra ( Allah c.c) , tüm düzeni ve örnek modeli ile ( Efendimiz s.a.v) mutluluk inşaa etmemizin formüllerini veriyorken bize, bunu unutup mutsuzluk örüyoruz dünyevi dertlerden kendimize.

Bir çocuğun ağlamasının, zamanı geldiğinde yürümesinin, konuşmasının, tuvaletini söylüyor oluşunun tüm bu destekle yol aldığını unutup her birini kendimize zorlaştırıyoruz. Sanki bir çocuğun yürümesine, konuşmasına, tuvaletini söylemesine sebep bizmiş gibi bir hal ile yol alırken, çocuğun bizim için yol haritası olan sinyallerini de bu sebeple görmüyoruz ne yazık ki. Dolayısıyla bunların normal hallerinin bile nasıl bir şükür sebebi sayılması gerektiğini de fark edemiyoruz.

Doğdukları andan itibaren bir ikram kabul etmemiz gereken ağlamaların içinden bile, pek çok kez kendimize şikayet cümleleri çıkartabiliyoruz. Sanki acıktığını, altını ıslattığını, ağrısını, annesinin kucağında olma isteğini başka türlü anlatması mümkünmüş gibi…

Günümüz evliliklerinin uzmanlarca açıklanan geldiği noktaları da evliliklerimizi bu ilahi destekten epeyce uzak bir mesafeden götürmeye çalıştığımızı gösteriyor.

Aslında tüm rollerine önce “ acziyetini” kabul ederek başlasa ve bunu hiç unutmasa bir insan, yaşadıklarını okuma biçimi bile değişecek. Soruyu tüm bu bakıştan yola çıkarak “Allah’ın evliliğe verdiği destek” olarak okuyacak olursak, bu desteğin sorun yaşarken de, bizi yalnız bırakmayacağını görebiliriz böylece.

“ Kaybolan ayakkabı bağımızı bile Allah’tan istememizi “ söyleyen Efendimiz, kendimizi kayıpta gördüğümüz bir evlilik ve ebeveynlik içindeki cümlelerimizin de nereye yönelmesi gerektiğini hatırlatıyor bize.

yazının devamı için;

http://www.gazetevahdet.com/destek-1817yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz