Evlenmeye Cesaretin Var mı?

yarım elmaSevgili Okuyucular! Öncelikle sizlere teşekkür ediyorum. Özellikle de yorumlara katılan arkadaşlara. Ne kadar seviyeli, ne kadar açık ve net, ne istediğini bilen yorumlar yapılmış. Yorumlarda belki bir gayretin sonucu. Yazarken bazı şeyleri ifade etmek bazen kolay oluyor. Yorumlara bakınca aslında bir problem yok gibi. Zaten istediklerimizi de biliyoruz. İfade ediyoruz. Kim ne istediğini biliyor yani. Peki, sorun ne?

Bizler ters istikamette dünyanın etrafını gezen kişileriz. Sağ taraftan biri, sol taraftan biri, birbirini arıyor ama nerelerde?

"Ben ne yaparsam yapayım zaten evleneceğim kişi değişmeyecek." diyerek bu işin içinden sıyrılmaya çalışmayın. Külli iradenin bize bahşettiği cüz’i iradeyi hafife almayalım. Daha önceki yazılarımda gayret etmek konusuna epey değinmiştim.

Düşünen insan dertlidir. Derdimiz bu bizim. İmtihanımız. İmtihan her zaman kötü manasında değerlendirilmemeli tabii ki. Bazen iyi olaylarda imtihandır.

Sorunumuz "Cesaret" Bizlerdeki eksik olan özellik cesaret…İlk adımı atmaya cesaretimiz yok. Bazen beğendiğimizi ifade etmekten aciziz. Ne istediğimizi dile getirirken bile ketumuz. Sanki dile getirmek ayıpmış, günahmış gibi tavırlardayız… Anlayacağınız rahat değiliz. Neden cesaret edemez insan? Başta hayır cevabı almak istemediği için. Kendine güvenmediği için. Kompleksli olduğu için. Fakat arkadaşlar, evet dedirtmek kadar hayır cevabını almakta ayrı bir cesaret. Risk almadan olmuyor anlayacağınız.

Bir kısım erkek “ben adım atarsam karşı taraf şımarır, ona bu zevki tattırmam” havasından, kimi kız “tabii ki karşı taraf adım atmalı” diyerek güya ağırlığını korumaktan yıllar geçiyor….Uç davranışlar ve kalıpsal hareketler bize mutluluk vermiyor. “Miş”gibi yaşamak bizi bir süre sonra mutsuz ediyor. Zaten şimdilerde hayatımızın genel sıkıntısı da bu değil mi? Hayatımızda o kadar çok şey var ki kalıplarında boğulduğumuz. Bir çoğunun dinle imanla da alakası yok. Bazılarına din süsü verip kendi zaaflarımızı tatmin etmişiz ya da kendi çekincelerimizi öyle elbiseler giydirerek sunmuşuz.

Bu sözüm erkeklere; cesaret…Birisini beğeniyorsanız onun peşinden koşmak için değil, onu kaybetmemek için, kazanmak için cesaret gösterin ve çabalayın. En fazla ne olur?

Birini istiyorsa insan, beğeniyorsa, kafasına yatıyorsa, adım atmalı. Makul yollardan ulaşmayı deneyin. Karşı taraf sizi reddedebilir. Siz de reddebilirsiniz. Fakat önce sizdeki bu yavaşlığa, fazla sakinliğe bir çözüm bulunması lazım.

Son dönemde konu geldiği için bahsetmek istiyorum. Hepinizin dikkatini çekiyordur. Erkek özelliği taşıyan erkek azalmaya başladı. Ses tonundan, el hareketlerini kullanmaya, giydiği renklerden, konuşmasındaki vurgulara kadar erkekler erkeklikten uzaklaşıyor… Bu tabii ciddi bir sosyal konu. Sevgili arkadaşım Sema Maraşlı bu konuda yerinde tespitlerde bulunuyor ve yazıyor.

Bizi ilgilendiren kısmı “cesaret” ve bu özelliğin kaybediliyor olması…Cesaret her iki cinse de yakışıyor fakat erkeğe daha çok yakışıyor…

Peki reddedilmek insanı neden bu kadar sarsar? "Hayır"a alışık olamamak? Dünyanın bizim etrafımızda döndüğümü düşünmek. Merkeze kendimizi koymak… Dipten gelen o benlik duygusu bizi alıp götürür girdabın içinde. Ya da tam tersi kendimize güvenimiz yoktur da daha da dibe çeker… İlk "hayır"ı siz almamışsınızdır veya son "hayır"ıda siz almayacaksınız…. Aynı şekilde sizde hayır dediğinizde karşı taraf bunları algılayacak yüksek ihtimal… Bizim öncelikle bu döngüden kurtulmamız lazım evette alabilir insan hayırda… Biraz cesaret her şeyi halledecek….

Bu sözüm kızlara! Hem cinsiniz olarak söylüyorum, Allah aşkına şu isteklerinizi bir durdurun. İçinizden "ben aslında bir şey istemiyorum" dediğinizi duyar gibiyim. Sadece maddi ihtiyaçlardan bahsetmiyorum. Gereksiz ilgi, alaka beklemekten, dizilerde hayali sunulan hayatlardan kendinizi sıyırın.

Az konuşun. Özellikle görüşmelerde ilk buluşmada tüm hayatınızı dökmeyin. Hedeflerinizden, ideallerinizden, gittiğiniz kurslardan, aldığınız eğitimden bahsetmeyin. Dinleme özelliğinizi geliştirin. Kulakları çınlasın çok sevgili bir arkadaşımın tavsiyesidir bu. İsteklerinizi bir gözden geçirin. Erkekleri eleştiriyoruz ya “kızlardan çok şey bekliyorlar” diye. Emin olun bizimkiler daha çok. Bir de dini değerleri olanlar buna din elbisesini giydiriyor ya. İşte eyvahlar olsun.

Bir de sakinlik… Ne bu acele. Bir erkekle görüşüp hemen olmasını beklemeyin. Tanımadan etmeden bağlanma modlarına geçmeyin... Sakin… Bir görüşmeyle nikah masasına gidilmiyor. İlk görüştüğünüz kişiyle düğün hayallerine kapılmayın. Annenizin, annanenizin zamanı gibi bir zamanda yaşamıyoruz.

Hasılı arkadaşlar, Kimse kimseden ne Hz.Ali olmasını beklesin ne de Hz.Fatıma olmasını…

Bizler ahir zamanda yaşayan aciz naciz kullarız. Her tarafımız ateşle örülü bir dönemde yaşıyoruz. Bizleri ateşten kurtaracak eşlere ihtiyacımız var ateşe atacak değil.

Kısacası, erkeklerin; hareketli olmaya, hızlanmaya, aktif olmaya, cesarete,

Kadınların; sakinliğe, acele etmemeye, yavaşlığa ihtiyacı var.

Hayırlı kısmetler dilerim…

 

 

 

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz