Kreş/Anaokulu Manifestosu

tugba akbey inanKreşler ve anaokulları ile ilgili uzun zamandır yazmak niyetindeydim. Artık kreşe giden bir çocuğum olmadığına göre gönül rahatlığı ile eleştirilerimi yapabilirim. Hem kişisel tecrübem hem dinlediğim te crübelerden sonra geldiğim nokta şu ki ; eğer çocuğa göre düzenlenmiş bir eviniz varsa, çocuğunuz için vakit ayıran bir anneyseniz kreşe/okula göndermek götürüsü getirisinden çok daha fazla bedel isteyen tercihlerden …İlla göndermekten yanaysanız hiç olmazsa yarım günle sınırlı tutmanın çok daha iyi olacağını düşünüyorum.Ve de 3.5 yaşından sonra…

Neden bu noktaya geldiğimi madde madde açıklayacağım. Dilerim okul sahipleri de bu hassasiyetleri samimi bir eleştiri olarak kabul ederler;

-Öncelikle okula götürdüğünüzde vaadedilen şeylerin ancak yüzde onunu görebiliyorsunuz okul boyunca. Yani bir tür kandırılma hissi. Bunu özellikle çocuğa gösterilmesi vaad edilen davranışlar için söylüyorum.

-Dini hassasiyetlerle verilen dersler pek çok zaman tepkiyle karşılanıyor çocuk tarafından. Vaad etmek demişken balonun içinden çıkan harflerle çocuklara eğlenerek Kur’an öğrettiklerini iddia eden bir kurumda koca yıl bunu hiç görmediğimizi söylemeliyim. Bu öğretme hırs bazen o kadar abartılıyor ki, hatim indirtip yıl sonunda gösteri yapmak için çocuklara epeyce yükleniliyor ne yazık ki…Onun yerine sure filan ezberleseler çok daha çocukça olacak oysaki

- İşinin ehli hocaları olan kuruma rastladığımı söyleyemeyeceğim. Ticari kurumlar olması bunda etken elbette ama çocuğu emanet ettiğimiz öğretmenlerin gelişimini en azından okulların kendisi yapabilseler keşke. Daha çok okumak, çocuk dünyasına dair daha çok bilgi sahibi olmak bu kadar zor olmasa gerek.Çok az maaşla çalıştırıp halinden memnun olmayan pek çok hoca ile karşılaşınca üzülüyor insan.

-Ayrıca artık velilerin de değiştiğini bir türlü kabullenemiyor eğitim dünyası. İnternetin , psikoloji ilminin bu kadar geliştiği bir ortamda bunlardan bihaber öğretmenleri görmek hem üzücü hem şaşırtıcı. O yüzden yapılan eleştirilerde hiç hayata geçmiyor. Özel kurumsa genelde geçiştiriliyor, devlet kurumuysa “ başka bir okula al beğenmiyorsan” restiyle karşılaşılıyor veli.

-Sakin zamanlarda genelde problem yaşanmıyor ama kriz anında gösterdikleri tepkiler pek çok çocuğu okulda soğutacak cinsten. “Acaba bugün okulda ne öğreneceğim?” diye okula başlayan kızımı “bugün okula gitmek istemiyorum” formuna sanırım ancak bizim eğitim anlayışımız getirebilirdi. Düşünme sandalyesi , başka sınıfa göndermeler ,“o zaman”la başlayan ve “seni annene söylerim” ile biten tehdit cümleleri havalarda uçuyor. Bunları evde öğretmencilik oynayan kızımın “öğretmen” hallerinden öğrendim daha çok. En acısı da buydu.

- Sürekli öğretme çabasına da çok anlam veremiyorum doğrusu. Velilerin beklentileri de buna etkendir belki ama sürekli bir faaliyet halinde olmaları çocuklar için yıkıcı bir durum bence. Evde sürekli “ canım sıkılıyor “ diye gezen çocuklarla doluyor evler. Zira okulda hiç canlarının sıkılmasına fırsat verilmiyor. Ve de çocuk kalmalarına…

-Kız ve erkek çocuklardan hep aynı şeyleri yapması, aynı davranışı sergilemesi bekleniyor. “Yemek yersem güçlü olurmuşum” lafını o kadar duymuştum ki kızımdan , bu kadar hanımın içinde bu erkeksi hal çok ilginç gelmişti başlarda. Erkek çocuklar içinde keza öyle; onların da hareketli olmalarına bir türlü müsamaha gösterilmiyor.

- Personellerin sürekli değişmesi de en sık yaşanan sorunlardan . Elbette hiçbir şeyin garantisi yok ama ben kızımda bir yılda yedi yardımcı öğretmene kadar ulaşınca durum, arayıp , “sizce fazla olmadı mı bu değişim” dediğimde bile yeterince doyurucu bir yanıt alamamıştım. Küçücük çocukların hazır öğretmene alışmışken yaşadığı şeyleri düşünebiliyor musunuz?

- Senenin belli günlerinde ve dönem sonun yapılan gösteriler için hem öğretmenlere hem çocuklara hem de zamana yazık diye düşünüyorum. Bu öğretme sürecinde sözel ve fiziksel şiddete maruz kalan çocuklara şahitlik ettim ne yazık ki… Üstelik pek çok çocuğun cümlelerini sadece kendi anneleri anlayabiliyorken , herkes yalnızca kendi çocuğunun resmini ve videosunu çekmeye çalışırken ,bu kaosun içinde daha bir mutsuz oluyor çocuklar. Ağlayanlar , sahneye çıkmak istemeyenlerde ayrı bir husus. Bunca zulme değer mi dersiniz.

Velhasıl kelam keşke eğitim dünyası her geçen gün kendini yenileyebilse, salt öğretmek çabasına girmese… İnsan bir öğretmenin kriz anında , çok daha iyi çözümler bulmasını ve çocuğuyla birlikte aileyi de dönüştürmesini istiyor. (Çok şey mi istiyorum dersiniz?)

Gerçi bu talepleri dillendirince ya çok hassas bulunuyor ya da çocuklarına hoyratca davranan velilerin örneklerine dikkatimiz çekiliyor genel de ama yine de bu hatırlatmaları duyan birileri olur inancım hala var.

Bu işi hakkıyla yapan, yapacak olan her kuruma saygılarımı sunuyorum. İşiniz zor biliyorum ama çocukların masumiyeti bu zorluğu kolaylaştıracaktır inşallah. Siz yeterki onları cezalandırmayın, br şeyi zorla öğretmeyin, kıyaslamayın ve bağırmayın yeter…

 

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

27 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz