Nişan Atmak Dünyanın Sonu Değil!

imagesHer genç kız gibi, benim de pembeye boyanmış hayallerim vardı.Beyaz atlı prenslerin sadece masallarda geçtiğini biliyordum. Ama içimdeki genç kız masumiyeti, masalların da pekala gerçek olabileceğine; diğer yarım diyebileceğim, can yoldaşım olabilecek bir insanın da var olduğuna inandırmıştı beni.

Böyle güzel duygular içerisinde, saf ve temiz temennilerle, ailemin de uygun gördüğü birisiyle nişanlandım. Anlattığı şeyler her zaman ilgimi çekmiyordu, bazı konularda farklı görüşler benimsediğimiz aşikardı ama evlilikte böyle durumlar normal olsa gerekti. Karşınızdaki insanın dindar, namazında niyazında olması yeterli değil miydi? Halbuki, güzel ahlak sahibi olmak, karşınızdaki insana bir sevgi ve saygı çerçevesinde muamelede bulunmak, namazın ötesinde bir seciye gerektirir. Bunu bilmem gerekirdi!


Rabbimin merhametinin bir tecellisi olarak, daha yolun başında, bir şeylerin ters gittiğini fark ettim. Belli bir müddet, ailemi üzmek istemediğim için yaşadıklarımı sadece kendime sakladım. Her zaman suçlu olan, her hal ve hareketinde bir kusur olan, dini algısında bir problem olan siz olamazsınız ama ben öyle hissettiriliyordum. Üzerimde hissettiğim psikolojik baskının ağırlığında eziliyor, hayat neşemi kaybediyordum. Hayatı adeta savunma modunda yaşıyordum.


Halbuki, birbirini çok seven, sağlıklı bir iletişimi olan bir anne ve babanın evladıydım. Evlilik algım da annem ve babamdan gördüğüm kadarıyla, müspet bir çerçevede şekillenmişti. Daha nişanlılığın ilk demlerinde kendimi içimde bulduğum bu zifiri karanlık, beni hayli ürkütmüştü. Böyle bir halet-i ruhiye içerisindeyken, yaşadıklarımı ailemle paylaşmam gerektiği kanaatine vardım. Benden desteklerini hiç bir zaman esirgemeyen annem ve babam, gözlerinin önünde erimeme müsaade etmedi. Kısa bir süre önce, temiz duygular ile çıktığım bu yolda, daha fazla iyi niyetimin suistimal edilmesine müsaade etmeden, nişanı atmıştım.


"Nişanı attım" demesi kolay ama ya yaşadıklarım...Ben pembe bulutların nasıl siyaha boyanabileceğine şahit oldum, ışıl ışıl gözlerin nasıl söndürülebileceğini gördüm...Rabbime tevekkül etmiştim ve "Neden ben?" tarzı bir sorgulamanın içine girmeye hiç lüzum duymadım. İnanan insanlara, başlarına gelen imtihanlara sadece sabretmek yakışır. Elimden geldiğince, ben de sabredenlerden olmaya çalıştım. Rabbimin hazinesinin genişliğine, şeksiz şüphesiz inanarak dualarımı artırdım.



İçimde düğümlenmiş bir çığlık gibi beni acıtan o hissi atmaya çalışmak için durup durup, damla damla aktım ben. Gözlerimden yaşlar süzüldükçe, içim de ferahladı. Duayı hiç bırakmadım. Her derdimin dermanı yine dua olacaktı çünkü. Buna gönülden inanmıştım.


En hayırlısını, en hayırlı zamanda istedim. Kalbim sukunet buldu. Ve o hayırlı zaman ve hayırlı insan, bir gün çıkageldi. Ben yaşadıklarım sayesinde, karşıma çıkan bu hayırlı insanın karakterindeki güzellikleri daha net farkedebildim. Her şeyi güzellikle konuşarak halledebildiğim, hareketlerimde kusur aramayan, hayırlı bir eş, kendisi.






Bu yazıyı, zor dönemlerden geçen kardeşlerim, ablalarıma ithafen yazdım. Ben zor günlerden geçerken, mutlu bir evliliği olan bir abla, önceden yaşadıklarını anlatıp, benim içimi rahatlatmıştı. Ben de o zaman, ileride bir gün, ben de mutlu bir evlilik yapınca, başkalarının içine su serpecek bir yazı yazacağım sözü vermiştim ve bugün o sözümü tutuyorum.



Bir Havva...


 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

116 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz