Şikayet Eden Ebeveynler

35_bGünümüz anne ve babaların ebeveynlik dili nedir diye bir soru sorulsa “şikayet” diye cevap veririm. Dünyaya gelmelerini her şeyden çok istediğimiz, olmadığında pek çok kapıyı çaldığımız çocuklar için dünyaya geldikleri andan, büyüdükleri ana kadar, hatta bazen çok daha uzun süre o kadar çok şikayet cümlesi kuruyor ki bazı anne babalar, kendi annelik tecrübelerimle bir türlü anlayamıyorum bu durumu.

Etraflarında sanki hiç bebek sahibi biri olmamış, o çocuklar hasta olmamış, gece uyumamış, gazı olmamış, hareketli olmamış, kucak istememiş, ağlamamış, ağrı çekmemiş, zıplamamış, koşmamış, ergen olmamış, dağıtmamış gibi yalnızca kendilerine özgü bir mutsuzlukla anlatıyorlar şikayetlerini. Üstelik şikayet etmemeyi tercih edenlere “ Bu daha iyi günlerin” gözdağını vermeyi ihmal etmiyorlar.

Elbette bir çocuğu büyütmek dünyanın en zor sorumluluklarından biri. Ama bu zorluğu yaşamayı bu kadar çok isteyen bizken, sanki dünyaya gelmeyi çocuklarımız seçmiş gibi gösterdiğimiz çabaları niye anlatıp duralım ki?

Bazen anneler yaptığımız sohbetlerde “çocuğum beni çok üzüyor” cümlesi ile özetliyorlar çocukları ile olan diyaloglarını. Onlara verdiğim yanıt genel de “biraz üzülüverelim ” oluyor. Biraz üzülmenin, vicdan azabı çekmenin, ağlamanın kime ne zararı olabilir ki? Aksine her birinin annelik yolculuğunda iyileştirici bir yanı olduğunu düşünüyorum. Kalpler gözyaşlarıyla yumuşadıkça, sabredenlerden olmak kolaylaşıyor zira. Cenneti vaadet eden bir yumuşaklık üstelik bu.

Yaramazlık yapmasından bağırmasından, ağlamasından, odasını dağıtmasından şikayet edilen çocuklar, tüm bunları yapmalarına sebep şeylerde birini kaybetseler, Allah korusun, nasıl dualar eder şikayet severler, bir düşünsenize?

Bize içtenlikle sevinebilmeyi, çok sevebilmeyi, gülebilmeyi, hayret etmeyi, bıkmadan denemeyi, soru sormayı, düşünmeyi, oynamayı, tebessümle bakabilmeyi öğreten bu ilahi ikramlarımıza söz dinlemedikleri, istenilen biri gibi olmadıkları, ortalığı dağıttıkları, gürültü yaptıkları için ne kadar çok haksızlık yapılıyor aslında.

Bir çiçeği bile ancak emek verirsek, ilgilenirsek uzun yıllar canlı tutabiliyorken, kendi çocukları söz konusu olduğunda neden her şey kolaylıkla olsun istiyor bazıları? Neden hiçbir lüksünden feragat etmeden, hayatlarına sorunsuzca adapte olmalarını bekliyorlar çocuklarının? Ve neden çocuklarının yaptıkları hiçbir şeyi beğenmemelerine rağmen onlardan her şeyi doğru düzgün yapmalarını istiyorlar?

Turhan Yörükhan Bağlanma ve Sonraki Yaşlarda Görülen Etkileri ismindeki kitabında “ Yaşanan süreç şu gerçeği göstermektedir ki, insan yavrusu, yeni doğduğu dönemden başlayarak pasif bir yaratık ve bir tabula rasa( boş levha) değildir; aynı zamanda isteklerini kabul ettiren, karşısındakinden değişiklik isteyen bir varlıktır “ der.

Bu gerçekle bakarsak ebeveynlik dilini şikayet üzerine bina etmiş günümüz anne babaları, çocuğun hayata geldiği andan itibaren geçirdiği tüm süreçleri, bizi de aslımıza döndürme çabaları diye okuyabilseler, çocukları ile ilgili şikayetleri şükre dönüşecek. Zaten kim kendisinden sürekli şikayet eden birine minnet duymak ister ki?

yazının devamı için;

http://www.gazetevahdet.com/sikayet-seven-ebeveynler-1268yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz