Türünün Son Örneği: Bir Saftirik Okuması

ahmet ayYeni bir kitapta daha birlikteyiz muhterem karilerim. Ama yine bir çocuk kitabı. Bu sıralar biraz çocuk kitabı ekseninde gidiyoruz, farkındayım. Ama inşaallah bir sonrakinde tekrar yaş seviyemiz yükselecek. Okuduğum kitabın ismi Saftirik. Serinin, Türünün Son Örneği ismindeki kitabı... Epsilon Yayınları’nın Türkçe versiyonlarını yayınlama görevini üstlendiği bu kitaptan aklımda kalan bazışeyleri sizlerle paylaşayım. 

Greg Heffley, yani nam-ı diğerle Saftirik, üççocuklu bir ailenin ortanca çocuğu. Yaşını tam tayin etmek mümkün olmasa da (ben başaramadım en azından) daha ilkokul sıralarını arşınlayan bir tip olduğunu söylemek mümkün. Belki ancak yedi-dokuz yaşları arasında bir çocuk. (Sadece tahmin.) Greg’in özelliği, çevresinde yaşananları ve kendi yaşadıklarını esprili bir dille insanlara anlatabilmesi. Bunu yaparken de hiç sıkmaması, bıktırmaması. Sanıyorum kitabın başarısında bu neşenin ve hareketliliğin büyük payı var. Greg’i ve yazarı Jeff Kinneyi tebrik etmek gerek. 

Çizimlerine baktığınız zaman bizim Cin Alinin biraz daha ayrıntılısı gibi duran Saftirik (Bir dostumun tarifiyle Cin Ali’nin bir çizgi daha eklenmişi. Yani Cin Ali tek çizgiyle, bu iki çizgiyle) sanıyorum çocuk dünyasındaki değişimi gözler önüne seren bir metin. Bundan on yıl kadar önce bu tarz bir metin ancak ortaokul/lise öğrencilerine okutulurdu tahmin ederim. Ve muhtemelen, böyle bir kitabı elimizde gören öğretmenler onu hemen elimizden alırlardı. Çünkü içerik itibariyle boş ve amaçsız bulurlardı.

Doğrusu, o zamanlar bize de bu denli tatlı gelir miydi, bilmiyorum. Belki biz sadece kendi zamanımızın çocuğuyuz. Ama bu zamanın çocukları, ahirzamanın çocukları, Keloğlanlardaki, Nasreddin Hocalardaki güldürü tarzına pek merhamet göstermiyorlar. Şimdi daha hızlı, daha yaramaz, daha incelikli espriler zamanı. İletişim imkanları hepimizi daha hareketli ve hızlı kılıyor. Şimdiki çocuklar Keloğlan gibi değil, tamamı Cedric gibi. Keloğlan bir köy çocuğuydu ve şehirleşmeyle beraber büyüsünü kaybetti. 

Cedric dedim de, bu kitaptaki karakteri en iyi Cedric ifade ediyor. Bence Saftirik, işte bizim Cedricin biraz daha narin olanından başka birşey değil. Cedricin öfkesi, hırsı ve çılgınlıkları yanında Saftirikin biraz şansı ve daha masum çözümler arayan bir aklı var. Biraz saf diyeceğim, yanlış anlamazsa kendileri. Evet, kesinlikle Saftirik, Cedric’e benziyor. Bu şimdi aklıma geldi, ama doğru... 

Bu kitap hakkında daha ne söyleyebilirim ki? Nihayetinde otuz yaşımdayım ve esprilerini tatlı buluyorum o kadar... Öğreticilik yönüçok kuvvetli gelmedi bana. Öğretmekten ziyade güldürmeyi istiyor bu kitap. Hatta bazı yerlerde çizim içi espriler, bizim aile yapımız düşünülünce “Çocuğumun zihni bunlarla bulanmasın! diyenlere korkutucu gelebilir.

 

Mesela; şu insan şeklindeki tanrının önünde hesap verir tarzda olduğu çizim. Yani nihayetinde Batı menşeli bir ürün olduğu için elbet, tamı tamına bize uyan birşey olması beklenemez. Yine de başarılı bir çalışma mı, diye soracak olursam kendime cevabım: Evet, başarılı. İnkâr etmenin faydası yok.

Seni sevdim Saftirik, bence hiç de gösterdiğin kadar saf değilsin. Ama Cedrici daha çok seviyorum. Bu arada: Bunu okuyup beğenenler, Melih Tuğtağ’ın, Hayat Yayınları’ndan çıkan Sakin Sessiz serisini de mutlaka okumalı. Bence onu da beğeneceklerdir. Keyifli okumalar...

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz