Feminist Kadın Kaybedilmiş Kadındır

semaKocasıyla sorunlarını anlatan bir hanıma “Eşinizle çok inatlaşmışsınız, biraz alttan alsaydınız, tamam deyiverseydiniz duruma göre” demiştim de o da “Aaa biz cumhuriyetten beri bu kadar kadın haklarını erkeklerin karşısında susalım diye almadık.” demişti. Şimdi boşandı, tek yaşıyor, kedi sesinden bile korkuyor. Pek kıymetli kadın hakları onu korumuyor!

Sahi, cumhuriyetten beri bu kadar “kadın haklarını” bize niye verdiler ki? Erkeklerle mücadele edelim diye mi? Ortalık haklarını bilen yalnız ve mutsuz kadınlarla dolu. Tabii bir de eşiyle hak mücadelesi yapmaktan yorulmuş bezgin kadınlarla.

Haklar konusu konuşuldukça kışkırtıcı bir etki yapıyor. "Hakkım var o zaman almalıyım." Kimden ne alıyoruz? Sevgi ilişkisi olan yerde hak çetelesi tutulur mu? Hak davasının sonu ya mezarda biter ya da mahkemede.

Oğlum bir gün okuldan geldi “Anne bugün okulda çocuk haklarını anlattılar, çok hakkım varmış ona göre” dedi.

Tam da hak konusunun konuşulduğu bu günlerde kadınların uğradığı şiddette kışkırtıcı medyanın ne kadar etkisi var sosyologlar incelemeliler bence.

Cezaevlerinde yapılan bir araştırmaya göre mahkumlara suç işleme sebepleri sorulmuş. Pek çoğunun cevabı “Haksızlığa uğramıştım” olmuş.

Hak davası güdülünce kadınlarda bir ezilme korkusu yaşanıyor. Bu yüzdendir ki “Muhabbet Olsun” kitabımda, ailede muhabbet için kadınların atması gereken ilk adım “Kadın Haklarını Unut” tur.

“Muhabbet Olsun” kitabımdan küçük bir bölüm “Bunca zaman sonra gelinin sonuca bakalım. Kadınlar haklarını kullanınca mutlu oldular mı? Hayır. Kadın hakkını değil, aklını kullandığı zaman ancak mutlu olabilir. Kadınlar “aman kocamız bizi ezmesin” diye korkularından eşleriyle sürekli mücadele ediyorlar. Bunun sonucunda da kadınları, kocalarının ezmesine gerek kalmıyor, kadınlar kendi kendilerini gayet güzel eziyorlar.”

Allah kadına iletişimle donanımlı müthiş bir zeka vermiş. Kadının hakkını değil, aklını kullanarak gayet güzel mutlu olabilir.

Konuşulması gereken haklar değil, sorumluluklar ve vazifeler olmalı. Kadınların eşlerine karşı vazifeleri nedir? Erkeklerin eşlerine karşı vazifeleri nedir? Herkes kendi üzerine düşeni yapmak için gayret göstermeli.

Ve bir de sorunlar teşhis edilmeli. Hastalık belli olmadan tedavi yapılmaz. Kadın erkek ilişkilerinde en büyük sorun bence kadınlar üzerinde oynanan oyunlar. Kadınlar hem saftır hem kurnazdır. Hem kolay kanarlar hem de kolay kandırırlar. Medyanın büyük bir bölümü kadınları kandırmaya uğraşmakta. Diziler, filmler, programlar…

Dizi ve filmlerin çoğu, gerçek hayatta aradıkları erkekleri bulamamış, yalnız kadınların bilgisayarında şekillenmiş, kamerayla canlanmış hayâli erkekler ve süper aşklarla gidiyor. Son dönemde ihanetler de ağırlıkta. Fakat her dizide genellikle bir mükemmel erkek var.

Bir mükemmel erkeğe karşı bolca da kötü erkek var. Başrollerdeki mükemmel erkek modeli, zihinde gerçekle karıştırılabiliyor bu da ailelerde ciddi sorunlara sebep oluyor. Artık psikologlara gidip “Kocam bana filanca dizideki adam gibi davranmıyor” diyen kadınlar var.

Türk dizileri Arap ülkelerinde yayınlanmaya başlayınca, boşanma oranlarının fazlasıyla arttığı görülmüş. Bir hanım anlatmıştı. “Umre yapıyordum, bir Arap hanım kolumdan tuttu, durdum bana

‘ Türk erkekleri, dizilerdeki gibi siz kadınları kucaklarında taşıyorlar mı?’ diye sordu” demişti.

O çok izlenen diziden dolayı mı türedi bilmiyorum ama hayatımıza taşıma kelimesi farklı bir kullanımla girdi. Artık moda sözcük bu. Evlendirme programında ya da herhangi bir yerde her an duyabilirsiniz. “Beni taşıyacak bir erkek istiyorum.”

Geçenlerde bir genç kız anlattı, eş adayıyla görüşmeye gitmiş. Delikanlıya evlilikle alakalı epeyce bir soru sormuş. Kabirdeki melekler bile topu topu beş soru soruyorlar, bu nedir yahu? En son delikanlı “Kusura bakmayın ben sizi taşıyamam” demiş.

Velhasıl bir taşıma mevzu var. Bu kadar eşitlikten bahsediliyor fakat yine taşıma görevi erkeklerin üzerinde kalıyor. Kadınlar erkekleri taşısın, desen suç oluyor, erkekler kadınları taşımalı, deyince modernlik oluyor. Bir hamal arayışıdır gidiyor.

Oysa yâr olup, bâr olmamak gerekmez mi? Yâr olmak ama sevdiğine yük olmamak en doğrusu değil mi?

Kadınların ellerine “kadın hakları” verip “kadın olma hakkı” nı aldılar. Kadın olmayı unutturdular. Hak hukuk davasına düşen kadın, erkekle mücadeleye girdi. Feminizmin eşitlik davası da alttan alta gaz verince işler iyice çığırından çıktı. Eşit olmak için benzemek gerekir. Eşit yapıda olmayanları eşitlemeye çalışmak en büyük eşitsizliktir.

Feminizm duyguda kadın, davranışta erkek yeni bir tip ortaya çıkardı. Bu yüzden feminist kadın farkında olmadan hem kendiyle hem erkekle mücadele halindedir. Bir türlü sükûna kavuşamaz.

Sevgili peygamberimiz rahmet peygamberidir. Çok az lanet etmiştir. Lanet ettiği şeylerden birisi de bu konu ile alakalıdır.“Kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara lanet olsun.” buyurmuştur.

Kadın erkekleştiğinde ya da erkek kadınlaştığında Allah’ın yarattığı sistemdeki düzen bozulur.

Kadın erkek arasındaki çekiciliği sağlayan şey zıtlıktır. Yaratılan her şey zıddı ile kaimdir. Güçler karşıtı olan güçlerle eşlenip bütünleşirler. Ateş ve su, gök ve yer, güneş ve ay, nefes almak ve nefes vermek, itmek ve çekmek, kadın ve erkek, karşıt güçler bütünlüğü oluşturan parçalardır.

Kadın yumuşak yaratılmış, erkek sert. Güce karşı teslimiyet, iddiaya karşı şefkat birbirini tamamlar ve bütünler. Yaratılışın aksine giderek mutlu olmak diye bir şey yoktur.

Bu yüzden kadın haklarını değil, kadın olmalıyı, konuşmalıyız. Feminist kadın kaybedilmiş kadındır. Bu yüzden biz kadınlar birbirimize destek olmalı ve kurulan tuzaklara düşmemek için çalışmalıyız. Bize öğretilen bütün yanlışları unutup, fıtratımızda var olan fakat üzerine toprak atılan kadını ayağa kaldırmalıyız. Modernlik çukurunda boğulmayalım diye.

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz