İstimnâ (Mastürbasyon) Haram mı?

Mastürbasyon-İstimna-Elle-Bİstimnâ: Cinsel ilişki dışında bir yolla tatmin olmayı ifade eden terim.

Sözlükte meniyi dışarı çıkarmak manasına gelen istimnâ kelimesi, terim olarak cinsel ilişkide bulunmaksızın meniyi dışarı çıkarmayı ve cinsel doyuma (orgazm) ulaşmayı anlatır.

İstimnâ, genel anlamda kişinin eliyle cinsel doyuma ulaşmasını yahut bakmak, düşünmek, sürtünmek gibi bunu sağlayan her türlü davranışı kapsamakla birlikte daha çok el ile tatmin (mastürbasyon) karşılığında kullanılır.

İstimnânın fıkhi hükmü, eylemin bizzat kendisi ve ibadetlere etkisi olmak üzere iki açıdan ele alınmaktadır. Başta İmam Mâlik ve Şafii olmak üzere fukahanın çoğunluğu, eşlerin dışında herhangi bir başka cinsel tatmin yolu arayanları haddi aşan kimseler olarak niteleyen ayete (el Müminun 23\5-7) ve “Sizden evlenme çağına gelip de buna güç yetirenler evlensin, evlenmeye imkan bulamayanlar ise oruç tutsun” (Buhari, “Nikah”, 2) hadisine dayanarak istimnayı haram saymışlardır.

Bu alimler ayrıca tövbe etmedikçe kıyamet günü Allah’ın yüzüne bakamayacağı ve temize çıkarmayacağı bildirilen yedi zümreden birinin de “eliyle evlenenler”(istimnâ yapanlar) olduğunu bildiren hadisle “Eliyle evlenene lanet olunmuştur” hadisini delil gösterirler. Fakat bu hadislerden ilkinin bir anlamda zayıf (garib) ikinci rivayetinse asılsız olduğu belirtilmiştir.

Çoğunluğun bu görüşüne karşılık kendisinden nakledilen bir rivayette Ahmed b. Hanbel, istimnâyı hacamatta olduğu gibi vücuttan fazlalığı atmak şeklinde caiz görmüş. İbn Hazm ise kişinin cinsel organına dokunmasının mubah olduğunu, buna cinsel tatmin niyetinin eklenmesinin de harama yol açmayacağını ifade etmiştir. Ancak bu alimler de istimnayı edep ve nezahete aykırı görerek mekruh saymışlardır.

Özellikle Hanefiler ve Hanbeliler, kişinin kendi kendisini uyarıp cinsel tatmine ulaşmasını haram sayarken normal olarak cinsel duygusu baskın gelen ve bundan dolayı sıkıntıya düşecek veya sağlığı etkilenecek bekarla, eşiyle ilişkiye girme imkanı bulamayan evlilerin, istimna yapmalarında sakınca görmemişlerdir.

Hatta zinaya sapma korkusunun bulunması durumunda daha hafif bir günah olması sebebiyle bunun gerekli olduğu belirtilmiştir.

Nitekim bazı sahâbi ve taâbilerin istimnâyı caiz gördükleri, savaşa çıktıklarında buna başvurulduğu ve zinadan korunmak için gençlere tavsiye edildiği nakledilmekte fakat buna zaruret durumunda başvurulması ve alışkanlık haline getirilmemesi gerektiği de belirtilmektedir.

İstimnânın kendisinde olduğu gibi ibadetlere etkisi konusunda erkek ve kadın aynı hükümlere tâbidir. Ancak kadınlarda meni bulunmadığından cinsel doyuma ulaşılmasıyla istimnâ hükmü sabit olur.

İstimna, erkekte meninin akması, kadında orgazmın gerçekleşmesi halinde gusül yapmayı gerektirir. Aksi takdirde gusül gerekmez ve bunun ibadetlere de bir etkisi yoktur.

Cinsel ilişkide olduğu gibi istimnâ da belirli bir süre bazı arzu ve isteklerden uzak kalmayı gerektiren oruç, itikaf, hac ve umre gibi ibadetlerin geçerliliğine engel teşkil eder.

İstimnânın gerek bu ibadetlere engel gerekse bunun sonuçlarıyla ilgili olarak fukahânın ortaya koyduğu görüş ve değerlendirmeler temelde istimnânın cima sayılıp sayılmayacağı veya ne ölçüde sayılacağı hususuna dayanmaktadır.

Elle yapılan istimna Mâliki, Şâfii, Hanbelî ve Hanefî mezheplerinin oluşturduğu çoğunluğa göre orucu bozar.

Bazı Hanefî fakihleri ise cinsel ilişki sayılmayacağı için bunun orucu bozmayacağını söylemişlerdir. Öte yandan fakihlerin çoğunluğu, bu durumda yalnızca o günün orucunun kaza edileceğini belirtirken Ahmed b. Hanbel’den bir rivayete ve Mâliki mezhebindeki bir rivayete göre kefaret gerekir.

Bütün mezheplere göre istimnâ itikafı bozar. Mâlikiler, istimnânın hac ve umreyi bozduğunu, kaza ve kefaret gerektirdiğini söylerken diğer mezhepler bunu bir ihram suçu sayar ve sadece ceza kurbanı kesilmesini zaruri görür.

Bakmak suretiyle meni gelmesi Mâlikî, Hanbelî mezheplerine göre ve Şâfii mezhebindeki zayıf bir görüşe göre orucu bozar ve diğerlerinin aksine Mâlikilere göre kaza değil kefaret gerektirir. Hanefi fakihlerine ve Şafii mezhebindeki kuvvetli görüşe göre orucu bozmaz. Düşünmek suretiyle meni gelmesinin hükmü Hanbelilerin dışındaki mezheplerde bakmanın hükmü gibidir. Hanbeliler ise düşünme sonucu meni gelmesinden dolayı orucun bozulmayacağını belirtmişlerdir.

Bakmak ve düşünmek sonucu meni gelmesi Hanefî ve Şâfii fakihlerine göre itikafı bozmazken Mâliki ve Hanbelilere göre orucu bozar. Kasten ve devamlı olarak bakma ve düşünme neticesinde meni gelmesi Mâliki fakihlerine göre haccı bozar, diğer mezheplere göre ise bozmaz. Yalnız Hanbeliler bakmak suretiyle meni gelmesinde fidye vermeyi vacip görmüşlerdir.

Kaynak: Diyanet İslam Ansiklopedisi


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz