Leylası Ölmüş Bir Neslin Mecnunlarıyız Biz

Bir Adem diyor ki,

Bir köşe yazarınca yazılan “En İyi Erkek Ölü Erkektir” başlıklı kısık sesli iğdiş mırıltılı yazıyı okuduktan sonra kaleme alınan yine bir iğdiş feryattır bu.

Dünyadaki cari medeniyetin beşiği Vahşi Batı, 20. yüzyılın başında artık kadının da şeytan soylu bir varlık değil, tıpkı erkek gibi insan soylu bir varlık olduğu zoraki kanaatini, üretimde kadın iş gücüne duyduğu ihtiyaca istinaden olsa gerek, kerhen benimsedikten sonra...

Vahşi Batı, dünyamızın yegane ama bize bigane süsü kadındaki buram buram dünya zevkleri kokan, süslü dünya algısı cevherini keşfedip, mikrofonu ona da uzatarak "Erkeğin tek başına sürdürdüğü varsayılan saltanata" güya aile içinde iki kişi arasında paylaştırarak son verdi.

Aile çekirdeğinin parçalanamaz atom niteliğindeki iki yarısı, bu bölüşümden doğan bölünmeyle kesilen kısmın açılıp havayla temasında görüldü ki binlerce yıllık geleneklerin ve kutsalların prangalarından kurtularak özgür-leş-en ve had, sınır ve sinir tanımayan kadından südur edenler hayli göz kamaştırıcıydı.

Yarım yüz yıl daha geçtikten sonra bu çakan şimşekle aydınlanan dünya lordları, mikrofonun sadece kadında olması halinde, kadınlara kayıtsız şartsız imanla benimsettikleri olmazsa olmaz tüketme ve tükettirme alışkanlıkları ve harcamalar sayesinde elde etikleri ve edebilecekleri kazancın büyüsüyle tüm yeryüzü sathında insanlara "insan-kadın hakları, eşitlik, özgürlük" gibi klişeleri ezberlettiler.

Gaza gelen kadınlarımız da tarihte görülmemiş başkalaşımı gerçekleştirip kendini ve erkeği de, dünyayı ve birbirlerini de tüketerek tükettiler, tükettirdiler.

Maalesef bundan en büyük payı, yukarıda mezkûr bu sloganlara meftun müptela, sokağa başı açık ya da kapalı olarak fırlayan, hazza indirgenmiş, tek bir hazda, bir tek hazla mütemessil, mamur dünyamızın acemi, mahir, mahmur kadınları aldı ne hazindir ki.

Kadın olmayandan doğup terbiye alanın Erkek ya da Kadın olamaması, Öte dünyanın mümessili vazifesinden bihaber erkeğin, şehvetle sekran gafleti ve dahi "Vasat anlamda bile Erkek olamayana" da fıtraten kadının asla kadınlık yapmak istememesi...

Kadının erkeğine isyandaki heveskar şehveti, itaatteki vakuru huzura tercih etmesi ve maalesef finansörü ve soytarısı olarak ancak benimseyebildiği erkeğine, öfke ve ötesi bir tiksintiyle bakması neticesinde geldiğimiz noktada kısmen erkek kalabilmiş öksüz yetimlerin son çırpınışı ve feryadı bu.

Kadının dokunulmaz namütenahi bir değere dönüştürülmesine karşı gösterilen ihanete, her ne bedelle olursa olsun biçilen paha ve dahi insanlığın bu kadim elmas değere nisyanına isyanıdır bu ekranlarda gazetelerde sokaklarda gördüklerimiz, duyduklarımız.

60 Yıl öce Necip Fazıl, “Leylası Ölmüş Bir Neslin Mecnunlarıyız Biz” diye sitem etmişti oysa.

Biz ise şimdi ne diyeceğiz?

Halbuki Allah'ın kadınla direk muhatap olmak yerine, kadını Erkeğe emanet edip, Erkeğe kadın üzerinde emanete karşı sadakat, liyakat, mesuliyet ve merhametli muhabbet şartıyla; güç, iktidar ve mutasarrıf kılmaktaki hikmeti ihmal ve inkâr ve de lütfedilen bu makama karşı göstere geldiğimiz mıymıntı iktidarsızlık ve liyakatsizlik bu zillete düşürdü bizi.

Ellerimizle ettiklerimiz yüzünden isabet aldığımız bir musibet ki haddi aşmaya vadedilen sevgisizlik cezasıydı henüz bu kadarı.

Yukarıda her satır, kadınlarca ve kısırlaştırılmış erkeğimsilerimizce linç edilme korku ve endişesiyle kaleme alınmışlığı kesin, kısık sesli ve sadece mırıldanacak takat ve kudretteki üslupla tedirgin, ürkek, yaklaşık bir asırdır kanayan yaramız olan bu konuda elbette bencileyini de aynı minvalde, ancak aşmadan, şaşmadan taşmadan ve taşırmadan fısıldayarak hayıflanmaya razı etti haykırmak yerine.

Ve Nitekim şairi asli ise ne demiş;

Ben böyle eli kolu bağlı durmayacaktım, haykıracaktım,

Lakin Ellerdi yatanlar sağa baktım sola baktım.

Bir aşina cehre ümidiyle… vesselam.

Hulasa yaşadığımız azaptır bize yaşatılan,

Çektiğimiz çiledir bize dayatılan.

İyi de, bu kadın ne yapmış, bu kadına ne mi olmuş?

İtaate isyanı şerefi bilmiş, Namusu hazda yitirmiş.

Ehliyeti gururda kaybetmiş, Haysiyeti gazda bulmuş.

Yitik malımız bitmiş kaybolmuş. Ve Yetmemiş kadın, kadınımız olamamış.

Hüsün hazin, yâr yar, dâr dar, nur nâr olmuş.

İlimiz, elimiz, alımız, balımız, gülümüzken; elimiz olmuş.

Cemalimiz, delilimiz, delâlimizken: celâlimiz dalâlimiz delimiz olmuş,

Adımız, sanımız, sıfatımız, dilimiz, adımımız, edimimiz, edinimimiz, gülümüz,

İdimiz, etimiz, atımızken; itimiz,

Kalbimizken kelbimiz,

Cennetimizken cinnetimiz olmuş.

İşimiz, gücümüz, eşimiz, aşımız, aşkımız, canımız, cananımız derken mızmız cadımız olmuş.

Her yanımız, her tarafımız, diğer yarımızken; bertaraf olmuş.

Dinmeyen, kanayan, acıyan yanımız olmuş.

İlahi emanetimiz, emniyetimiz, zebanımız, yeganemizken; biganemiz, zebanimiz, ahımız, vahımız olmuş.

Ve dahası bu kadın artık “en iyi erkek ölü erkek” der olmuş ve ölmüş.

Ve Erkek, Er iken Ergen, Erkek iken ürkek olmuş, hâdim iken hadım olmuş.

www.cocukaile.net


Bunlar da ilginizi Çekebilir

4 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz