Boşalan Sandıkların Ardından…
- 23-01-2012
- KATEGORİ Hayatın İçinden
- YAZAR Tuğba Akbey İnan

Annelerimiz büyüklerinden yadigâr kalan ve onlarında çocuklarına emanet edeceği kıymet verdikleri hatta kıymetten belki de kendilerinin kullanmayıp evladı için büyük bir titizlik ve itinayla sakladığı nesi varsa çeyiziyle gelen bu sandıkta saklar. Ta ki onunda çocukları evlenme çağına gelsin ve emanet yerini bulsun.
Bir zamanlar her genç kızın baba evinden ayrılırken yeni evine götüreceği bir sandığı mutlaka olurdu. Sandıksız uğurlanan bir gelin düşünülemezdi. Sandık adeta gelin olmuş kızın baba evindeki hatıralarının, tatlı şımarıklıklarının, nazlanmalarının, hesapsız sunulan sevginin, muhabbetin, şefkatin ve asla unutulmayacak çocukluk anılarının dürülüp, katlanmış bohça gibi muhafaza edildiği kapaklı bir kutudur. Sandıkta sanki bir zaman makinesi saklıdır ve açıldığında sizi daima eskiye ama hep eski yıllara doğru bir serüvene çıkartır.
Şimdilerde her şey modayla birlikte itibar elde ettiğinden sandıklarda ancak moda statüsünü kazandığı vakit evlerimizin başköşesinde yer bulabiliyor. Bizde zaten var olanı bize çok uzak bir zihniyet dayatınca nedense daha bir tatlı geliyor. Mahremiyetin tanığı olan sandıklar kolayca alaşağı edilebiliyor. Küçümseyerek evimizden dışarı kovaladığımız ve daha sonra utanmayıp baş tacı ettiğimiz kim bilir nelerimiz var.
Acaba ebeveynlerimizin bize bıraktıklarının yarısı kadar olsun burnumuzun direğini sızlatan naftalin kokulu anılar bırakabilecek miyiz çocuklarımıza. Yoksa onlar büyüyene kadar elimizden ve evimizden yitip gidecek mi her ne varsa.
Milat Gazetesi
0 Yorum Yorum Yaz