Cinsiyet Eşitliği Savunucularının Bilim Düşmanlığı (4)

feministler kas kadın erkekEşitlik Fikri Zarar Görmesin Diye Gizlenen Gerçekler

Feminizmin bütün argümanları “kadın-erkek eşitliği” üzerine kurulmuştur. Feministler biyolojik farklılıklar dışında farklılıkları kabul etmiyor. Oysa kadın ve erkek her konuda birbirinden farklı yaratılmış.

Bilim insanları feministlerin korkusundan "eşitlik fikri zarar görür" diye yıllar boyunca kadın- erkek arasındaki farklılıkları ortaya çıkaracak çok az çalışma yaptılar, yapılanların da sonuçlarını gizlemek zorunda kaldılar. Son yıllarda kadın-erkek farklılıkları üzerine araştırma sonuçlarının bir kısmı yayınlanmaya başladı.

Kadın Beyni ve Erkek Beyni kitapları ile bir çığır açan, kadın-erkek farklılığını bilimsel çalışmalarla ortaya koyan Nöro-Psikiyatr Dr.Louann Brizendine “Kadın Beyni” kitabında bu durumu şöyle açıklıyor:

"Kadınlarla erkekler arasında fark olmaması dileyenler var. 1970'lerde Berkeley'deki genç kadınların sloganı "Zorunlu üniseks"ti. Bu, cinsiyet farklarından bahsetmenin bile politik anlamda yanlış olduğu anlamına geliyordu. Hâlâ kadınların eşit olabilmek için standart olması gerektiğini düşünenler var. Oysa biyolojik gerçekler "unisex beyin" diye bir şeyin olmadığını gösteriyor.

Derinlerde farklılıklara dayanan ayrımcılık korkusu yattığından yıllar boyunca cinsiyet kökenli farklılıklarla ilgili araştırmalar bu araştırmaların sonuçları kadınların eşitlik iddialarını zorlaştırabileceğinden yapılmadı. Ne var ki kadınlar ve erkekler aynıymış gibi davranmak kadınların da erkeklerin de işine yaramadığı gibi kadınlara zarar veriyor."

Yüzlerce bilimsel araştırma kadın ve erkek farklılığının sadece biyolojik olmadığını kadın ve erkeklerin anne karnından itibaren farklı davranışlar sergilediğini gösteriyor.

Anne Moir ve David Jesel’ in uzun araştırmalar sonucu yazdıkları kadın ve erkek farklılıklarını en iyi anlatan kitaplardan biri olan “Beyin ve Cinsiyet” (Erkeksi Kadınlar-Kadınsı Erkekler) kitabında da gizlenen gerçeklere dikkat çekiliyor:

"Cinsiyetler arasındaki farklılığın özü aslında hormonlarla, bu hormonların etkisiyle özel olarak formatlanan erkek ya da kadın beyni arasındaki ilişkide saklıdır. Kadın-erkek farklılığı konusunda çıkan sonuçlardan bazı araştırmacılar ulaştıkları sonuçlardan kendileri bile korktular: Bu sonuçlar arasında bazılarını hiç açıklamadılar bazılarını ise bir süreliğine bir kenara bıraktılar. Toplumsal tepkilerden çekiniyorlardı ama bir doğru bir kez ortaya çıkmışsa buna uygun olarak hareket etmek bunun böyle olmaması gerektiğini tekrarlayıp durmaktan daha hayırlı değil midir?

Eşitlik için sürdürdükleri mücadele, bilim tarafından anlamsız kılınıyor, diye kadınların öfkelenmesine gerek yok. Eğer alınmaları gerekiyorsa birileri kendilerini kandırdığı için onları kadın özlerinden yoksun kılmaya çalıştığı için alınabilirler. Son 30-40 yılda birçok kadında şöyle bir inanç yerleştirildi: 'Sende bir erkek kadar edersin, hayatını buna göre yönlendir.' Bu telkinin sonu, kadınların birçok alanda acı, başarısızlık, hayal kırıklığı yaşaması oldu. Hem de hiç hak etmeden.”

Eşit olmak için benzeşmek gerekir bu da kadınlarda erkekleşmeyi beraberinde getirdi. Fakat geçen süreçte kadının erkekleşmesi küresel güç ağalarına yetmedi, erkekleri de kadınlaştırmak gerekliydi.
Bunun da yolunu toplumsal cinsiyet eşitliği teorisi ile buldular. Teorilerinin bilimsel bir dayanağı olmadığı tam aksi bilim tarafından ne kadar boş olduğu ispat edilecek diye kadın-erkek farklılığı araştırmalarına ya da sonuçlarının açıklanmasına engel olmaya çalışıyorlar.

Günümüzde tüm dünyada aile kurumunun dağılması ile toplumların çöküşe gittiğini gören insaf ehli araştırmacılar ve yazarlar, bilim düşmanı cinsiyetçilere rağmen kadın-erkek arasındaki psikolojik ve davranışa yönelik farklılıkları anlatan çalışmaları yayınlamaya başladılar.

Sema Maraşlı www.cocukaile.net


Bunlar da ilginizi Çekebilir

5 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz