Çocuklarla Konuşmak

35_bÇocuklarla sohbet etmeyi çok seviyorum. Yetişkin diye tanımladığımız zamana kadar her birinin hem kendileriyle hem de aileleriyle hem de toplumla ilgili görüşlerinin çok kıymetli ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Sandığımız kadar boşvermiş değiller mesela. Kendilerine dair söylenen olumsuz şeyleri umursamıyor da değiller. Sadece hepimiz gibi anlaşılmaya ve dinlenmeye ihtiyaçları var.

Aynı zamanda esprililer ve soru sormayı çok seviyorlar. Ama hem Allah’a dair hem de hayata dair soruları doğruca cevaplanmadığından düşündükleri soruları ifade ederken suçluluk duygusuyla çıkıyor sorular ağızlarından. Ne çok “konuşma” diyoruz kim bilir gün içerisinde her birine...

Önemli eksiklerden birinin problem çözme hususunda olduğunu düşünüyorum. Problem çözme yelpazeleri çok geniş değil. Gün içindeki müdahaleler göz önüne alınınca bunun çok normal olduğu aşikar. Kendi başlarına karar vermeleri bu kadar engellenince, doğal sonucu da bu oluyor haliyle.

Geçtiğimiz günlerde yine bir kaçıyla sohbet ederken onlara “çocuk olmanın en zor yanının ne olduğunu sordum”. Bir çocuk, yıllar geçtiği, derslerin konuları ve tarzları değiştiği halde, sürekli başarılı olmasının beklenmesinin kendisi için zor olduğunu söyledi mesela... “ Bize sürekli daha iyi not al diyeceklerine, bir de onlar girse keşke bizim yerimize sınavlara “ diye ekledi. Bir diğeri, “bize söyledikleri yalanları anlamadığımızı düşünmeseler keşke“ dedi. “Bazen, bir yalan için pek çok yalan üretmeleri gerekiyor ve ben bunu anladığımda üzülüyorum” dedi. Daha pek çok cevap vardı tabi ama ortak verdikleri cevap, sürekli büyüklerin karar verdiği ve ne yapacaklarını söyleyecekleri bir dünyada küçük olmanın zor olduğu hususuydu.

Bizim onların iyilikleri için yaptığımızı söylediğimiz pek çok hususun onların dünyalarında karşılığı “adam yerine sayılmamak” aslında. Evet hayat tecrübeleri, bilgileri her zaman doğru kararlar vermelerine ve uygulamalarına müsade etmeyecektir ama onların görüşlerini hiç almadığımız bir dünyada, sürekli büyümek isteyip bu zamanı ıskalayacakları gerçeği de ortada. Gerçi son dönemde anne ve babalar çocukerkil olmakla suçlanıyor gözükse de fotoğrafın büyük haline baktığımızda, çok geniş bir yeri kaplamıyor diye düşünüyorum. Ayrıca doğru olanın da bu olmadığını biliyorum.

“Bizden önceki kuşakta, çocuklar ebeveyninin sevgisini kaybetmekten korktukları için anne ve babasının dediklerini yaparlardı. Bizim kuşağımızdaysa ebeveynler çocuklarının sevgisinden kaybetmekten korktukları için onların dediklerini yapıyorlar.

Her ikisi de korkunun harekete geçirdiği davranışlardır ve her ikisinden birini tercih etmek zorunda değiliz. Üçüncü bir yol var ki, sevgiye dayalı iletişim gerçekleştirmek” demişti bir eğitimde hocamız.

Çocukların çocuk olmaktan zorlandığı hususa bu noktadan bakınca, korkuyla verdiğimiz kararların onların dünyasında karşılığını çok daha net görebiliriz diye düşünüyorum. O “korku” hayatlarından çıktıkları andan itibaren “bu çocuğa ne oldu” demeye başlamıyor muyuz? İtaatkar olanı istemek de bizim anne babalık imtihanlarımızdan nihayetinde...

Çocukların büyüklerin dünyasında kendilerini hissettikleri halin de bizim korkularımızın da çözümü aslında ailelerin bir arada olabileceği alanları çoğaltmak. Aile toplantılarının, bütün aileyi kapsayan kararları içinde kendine de yer bulan çocukların hissedeceği değerle, şimdiki hisleri arasında büyük bir fark olacaktır. Kaldı ki, çözüme dair söyledikleri karşılık buldukça, problemlerini şiddet ya da tehdit kullanmadan çözen yetişkine dönüşecekler.

devamı için;

http://www.gazetevahdet.com/cocuklarla-konusmak-3247yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz