Derdimin Derdi


unnamedDERDİN' DE DERDİ VARMIŞTA, DERDİN DERDİ, BAŞINA GELDİĞİ ZAMAN ANLIYORMUŞ'SUN, DERDİNİN ASLINDA DERDİ OLDUĞUNU...

Benim spastik engelli olduğumu artık tüm okurlarım biliyor. Çok şükür kendi ihtiyaçlarımı görebiliyorum, çalışıyorum, sosyal hayatta aktifim, bir dernekte aktif şekilde koşturuyorum. Derdim engelli olmak (gerçi ben halimden oldukça memnunum oda ayrı bir konu) ama derdimin de, derdi olduğunu fark etmem 3 hafta öncesine dayanıyor.

Boyun fıtığım var, ağrısı sol koluma vuruyor, güç kaybı, 7 aydır spor yapıyorum ağrılarım oldukça hafifledi ama güç kaybım devam ediyordu. Fizik tedavi uzmanıma gittim, muayene etti ve "Hüseyin şu koluna botoks tedavisi uygulayalım" dedi, yani hareketli kasları botoks iğnesi ile iptal edip hareketsiz kasları fizik tedavi ile harekete geçirecek. Bende kabul ettim. "İğneyi bir Prof yapıyor, seni oraya yönlendireyim o yapsın, fizik tedavi için bana gel"dedi.

Gittim ilk muayene için yüklü bir miktar para aldı, muayene dediğime bakmayın kendi reklamını çok daha fazla yaptı ve ertesi gün için randevu verdi, botoks iğnelerini yapmak için. Gittik ve başladı iğneleri yapmaya 35 tane iğne yaptı, ama yapmadan önce sordum "benim hayatımı etkileyecek mi?" diye ve her seferinde aldığım cevap inatla "Hayır kesinlikle etkilemeyecek eski yaşantına devam edeceksin." İğneleri yaptı çıkıştı yine bu sefer daha yüklü bir para ödedikten sonra eve geldim.

Ertesi gün işe gitmek için uyandım, gözlerimi açtım, kıpırdayamıyorum, elim, kolumu bacaklarım kıpırdamıyor. Şöyle bir derin nefes aldım, ya sabır çektim, evdekileri panik yaptırmak istemiyorum o yüzden bir şey de diyemiyorum, tam 15 dakikada yataktan kalktım ve salona gittim kendimi attım koltuğa. O an anladım ki çok büyük bir imtahandayım, ya sabreder geçersin, ya isyan eder kalırsın. Sabret dedim Hüseyin, iğnenin etkisidir ve bir kaç saatte kalmaz bir şey. Koca Prof bana teminat verdi, eski hayatına devam edeceksin diye ama işler öyle olmadı maalesef.

3 gün evde ne çektiğimi, bir ben, bir de RABBİM biliyor. Doktorumu aradım hemen gel bakalım dedi bu işte bir terslik var, gittim zar, zor, ya dedi "Hüseyin sana ne yapmışlar, bu kadar doz ilaç aktif bir engelliye yapılır mı.?" Fizik tedaviye başladık hemen ve şu an ufak, ufak hareketlenmeye başladı kaslarım, eskisi gibi olmasa da çok şükür, 15 dakika da abdest alsam da, 10 dakika da üzerimi giyinsem de, montun önünü kapatma dakikam kat ve kat artsa da, yemek yemem sıkıntılı olsa da, su içmek için çok çaba göstersem de, ben çok mutluyum. Çünkü rabbim bana bunu layık görürken, bu derdi veya sıkıntıyı kaldıracağımı biliyordu ama beni sınadı ve inşallah sınavdan yani imtihandan geçen kişilerden eyler beni.

Kimini malı ile, kimini canı ile, kimini çocuğuyla, kimini fakirlik ile, kimini zenginlik ile sınarım diyor Rabbimiz. Peki üzerimize düşeni bir Müslüman olarak yapabiliyor'muyuz? Rabbim korusun çocuğumuzun başına kötü bir şey gelse, isyanları oynamıyor'muyuz? Veya malımıza bir şey olsa, arabamıza, evimize, cep telefonumuza, çantamıza, yeni aldığımız bir elbiseye en küçük bir şey gelse lanetler okumuyor muyuz?

Peki kime, niye bu isyanımız, veren Rabbimiz, geri almasını da bilen Rabbimiz, verirken iyi di de, emaneti alırken kötü mü oluyor.? Hani nerede kaldı bizim şükrümüz, nerede kaldı rabbimize inancımız, hanı alan o veren de o idi. Bizler gerçek Müslüman olamıyoruz, sadece mağaza Müslümanları olabiliyoruz maalesef, sadece gösterişte Müslüman olabiliyoruz maalesef.

Anlatmak istediğim şu ki, derdiniz mi var? Emin olun o derdinizin, derdi de var, gidip Prof ile tartışıp kavga etsem ne olacak, ne değişecek, Rabb'imden gelene amenna dedim ve sabrediyorum. Şimdi benden aldığı o para ile zengin mi oldu Prof. geçinen şahıs, emin olun hayır ama ben çok zengin oldum. Çünkü ben işimi ahirete bıraktım, içinde biraz vicdan, biraz Allah korkusu olan biri, çok daha fazla para kazanacağım diye, karşısındakinin hayatı ile oynar mı? Rabbim onu affeder mi?

Bir Allah dostunun sözü aklıma geldi."Başına musibet, bela, sıkıntı, cefa gelmeyen bir Müslüman kendinden şüphe etmeli, çünkü bunlar olmazsa cennet kazanılmaz, çünkü bunlar olmasa Rabbimizin kapısına gitmeyiz ve ondan eman dilemeyiz." Ne kadar güzel söylemiş, Rabbim birilerini vesile kılıyor başımıza bela geliyor, o sinir ve sabırsızlıkla, kızgınlıkla hareket edersek vay gidi halimize. Esas erdem işte o anda ortaya çıkıyor, esas teslimiyet orada ortaya çıkıyor, "BEN SABREDENLERLE BERABERİM" diyor yüce Rabbimiz. Sizin derdiniz mi var? Bir tefekkür edin, "derdimin derdi var mı acaba?" diye kendi, kendinize düşünün.

Sevgili Peygamberimizin S. A. V. derdi ümmetiydi, ya bizlerin dedi ne? Ben cevap vereyim, "DÜNYA" Peki ben şimdi ne yapayım, bunları yazarken bile zorlanıyor, oturup isyan mı edeyim? Yoksa Rabbim benim ile beraber deyip sabır mı göstereyim.?

Elbette gerçek bir Müslüman şuuruna ermek için sabretmek en büyük nimettir. Bir önceki yazımın başlığı "SABIR ATEŞTEN BİR KOR" du, bu yazımda onunla pekişti, engellisiniz ama engelinizin de bir engelli olduğunun farkına vardırıyor Rabbimiz, ne kadar güzel yapıyor. Çünkü farkına vardırmaz ise ve sabrımızı ölçmese, bir Allah dostunun dediği gibi. "Başınıza gelen musibetler, bela ve cefalar sizi maneviyat hayatınızda yükselmenizi ve ahiret hayatınızda da mertebe arttırmanıza vesile olur, tabii anlayabilene"diyor. RABBİM ANLAYABİLENLER'DEN EYLESİN, RABBİM SABRIMIZI ARTTIRSIN, RABBİM ONA LAYIK BİR KUL EFENDİMİZE S.A.V. LAYIK BİR ÜMMET OLABİLMEYİ BİZLERE NASİP ETSİN, RABBİM İYİLERLE KARŞILAŞTIRSIN.

Son sözüm de çok manalı olsun, “Rıza yolunda biraz cefa gördük diye, Rahman’a naz mı edeceğiz?” (Mus’ab bin Umeyr)


 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

7 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz