Erkek de Anlar

untitled5-125x150Ülkemiz erkek egemen bir ülke olarak anılıyor ama artık hiç de öyle değil sanki.

Her şeyde kadının sözünün geçmesinden tutun, her şeyi kadının ayarlaması, yönetmesi hatta bizzat kendisinin yapmasına bakarsak, kadınlar çok daha baskın gibi.

Bu iyi bir şey mi derseniz bence değil. Ayarlamak, yönetmek, hakim olmak gibi kavramlar karşıdan çok havalı görünse de aslında kadın için ne kadar öldürücü etkisi olduğunu yaşayarak anlamış biriyim.

Lafa gelince hayat müşterektir diyoruz fakat uygulamada her şeyi ele almaya kendimizi kaptırabiliyoruz. Sonra sönen yaşama sevinci, azalan şefkat ve dahi yitmeye yüz tutan neşeli kadınlık hallerimizi geri getirmeye çalışıyoruz.

Yıllardır bazı şeyleri tecrübe ede ede ve Sema hanımın yazılarından da aldığımız akılla, aile hayatımızda çok şey değişti. Her şeyi kadın kontrol eder, ayarlar kafasından kurtulduk.

Neler değişti mesela bizde:

Her şeyden önce alış verişi kadın yapmalı anlayışım değişti. Erkekler alışverişten anlamaz, şimdi ona aldırırsam mutlaka yanlış bir şey alır, meyveleri iyi seçemez, istemediğim bir markayı alır, hangi boy hangi çeşit istediğimi anlamaz şeklindeki pipirikliklerimiz yüzünden biz kadınlar, alışverişle koca bir ömrün yüzlerce saatini harcıyor, sonra da her işin bize yüklenmesinden şikayet ediyoruz.

Alış veriş deyip geçmeyin. Belki de evlilik hayatının en değişmez gerçeklerinden biri. İlk 2 çocuğum küçükken market alışverişine ben giderdim, bazen haftalık bazen günlük. Haftalık olana arabayla giderdim ama yine de yorucu olurdu benim için. Ve eşim evde otururken bile ben giderdim. Biraz eşimin de işine geliyordu, hem kendi ailesinden de görmemişti. "Aman ben yapayım" demezdi. Ben eve gelince asansör olmadığı için aşağı inip poşetleri yukarı taşırdı. Katkısı bu kadardı yani düşünsenize. Evde o malzemeleri ayrıştıran, saklayan, pişiren zaten kadın, marketten taşıyan da kadın!

Ahiret meselesi değil ya bir iki kere yanlış alır, sonra öğrenir. Ben de bir iki defa farklı çeşit kullanıveririm, meyveler çürükse “canım bir dahakine biraz daha dikkat eder misin önlerine arkalarına bakar mısın” derim, “aklında olsun ben şu markayı kullanıyorum bir dahakine onu alırsın” derim, olur biter dedim.

Geçen akşam markete gittik ailece, mandalina alırken eşim yanıma geldi ‘baksana burada daha güzel mandalina var ben hep ondan alıyorum’ dedi, ‘aa onu hiç görmemişim unutmuşum her şeyin yerini’ dedim. Artık ben anlamıyor bilemiyor, eşim bana yol gösteriyor durumuna gelmişiz, markete zevk için gezme gibi gidiyorum ya da güzel havalarda hem gezmek hem de organik şeyler almak için semt pazarına gidiyorum ara sıra.

Giyecek alma konusunda da aynı ‘erkekler de anlar’ politikasını benimsedim. Beyleri çok küçümsüyoruz bazen. Tamam detaycı değiller ama koskoca yetişkin adam, çocuğa bir pantolon almayı bilemeyecek mi, hiç pantolon almamış mı giymemiş mi hayatında, küçük mü gelir büyük mü diye bakma yetisi yok mu?

Sene başında oğlana okul pantolonu alınacaktı, onu bile gidip kendim almadım. Gelince eşim ‘ya sen alsaydın ben ne anlarım bu işlerden’ dedi, ‘ne var anlamayacak ben de gitseydim bu boyu alırdım sonuçta çocuğun üzerine alınacak şey belli’ dedim. Kız çocukların giyimi daha detaylı ve biraz daha farklı noktalara dikkati istiyor ama özellikle erkek çocukların giyim alışverişlerini babalar çok rahat halledebilir diye düşünüyorum.

Evet bazen şaşırabilir, bir kere oğlana bir beden daha büyük alabilecekken kısa süre sonra küçük gelecek bir tişört almıştı, “bir dahakine çocukların hızlı büyüdüğünü aklında tutarsın” dedim. Böyle bir durumda para boşuna gitti diye bir daha asla adama bir şey aldırmama yoluna gitmek ne kadar radikal ve merkezinde sadece “para” olan bir yaklaşımmış şimdi baktığım yerden görebiliyorum.

Sonra, çocuğun sevgisi, bakımı, ödevi, yatırılması, söz dinlemesiyle anne ilgilenir anlayışım değişti. Evet toplumun ‘bunlardan anne sorumludur’ şeklindeki yanlış beklentisi kadınlara çok yük yüklüyor ama biraz da kadınların her şeyi üzerlerine alma merakı var.

Okul toplantısına kadın gider, ödevi o yaptırır, öğretmenle bir şey konuşulacaktı kadın arar, kadın getirir götürür kafasında değilim artık. Hatta gereksiz detaylara girmeden öğretmenle daha net konuşur baba bence.

Tamam her şeyi adama yüklemek değil amaç fakat, hayat müşterek!

Üstelik kadının sadece yorulması değil, yapmak istese de yapamayacağı, babanın daha iyi başaracağı rolleri üstüne alması bakımından da sıkıntı çıkıyor. Halbuki annenin etkili olamadığı, baba duruşunun lazım olduğu yerler var.

Kafa rahatlığı çok önemli. Böyle bir iş bölümü yaptığımızdan beri kafam çok rahat. Her şeyi ben düşünmüyorum. Eşime güveniyorum, ona bırakıyorum. Hem illa o markadan alınacaktı gibi şeylere takılmayarak bizim toplumun karakteristik özelliği olan müzmin mükemmeliyetçilikten uzaklaşmış oluyorum.

Dahası, bu çocuklara, bu adama yıllarımı harcadım harcıyorum gibi acaip kötü hislere kapılmıyorum. Harcıyorsak ikimiz de harcıyoruz, aile huzurumuz ve çocuklarımızın geleceği için ne güzel diye düşünüyorum.

Çocukların her işine kendi koştuğu için evlendiklerinde de onlara böyle sahip çıkarım ayağına her şeylerine karışan anne tipini Sema hanım çok tahlil ediyor bugünlerde.

O kadar yorgunluğun altında ezilmekten, onları bugünlere ben getirdim, gururuyla kurtulmaya çalışan, ilelebet çocuklarının sahibi gibi davranan işte o annelere benzmememe ihtimalim de artıyordur inşallah. Rabbim her şeyin istikametini, orta noktasını bulmayı nasip etsin.

https://www.facebook.com/annenotlari


Bunlar da ilginizi Çekebilir

4 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz