Topluma Neler Katıyoruz?

gonca hanımSon günlerde içimiz yanarak masum bir genç kızın dramına uzaklardan da olsa şahitlik ettik. Ardından devamı da geldi maalesef. Vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine de sabır diliyorum. İlk değildi belki ama inşallah son olsun.

Bu vahşet, kendi anasına, bacısına namus bekçisi kesilip; başkalarının karısına, kızına her türlü zulmü yapabilenlerin, “insan” algısında problem olduğunu gösteriyor. Kendilerine layık gördükleri keyfiyet için, kendinden olmayanları zarara uğratabilenlerin, hastalıklı bir “insan” algısı taşıdığı anlaşılıyor.

Bu gibi suçlar en ağır ve caydırıcı şekilde cezalandırılmalıdır ve çocuklarımıza kendilerini nasıl korumaları gerektiği öğretilmelidir. Ama asıl önemlisi şu soruların cevabını bulmakta: Acaba bu hastalıklı bakış açısı bir insanda nasıl yerleşir? Bir insan nasıl böylesi şekilde canileşir?

Çocuklarımızı yetiştirirken, bu sapık ruhlu insanlardan korumak için gerekenleri yapmalıyız evet, ama asıl önemlisi bu sapık nefisli kişilerden olmamasını sağlamamız değil midir? Onlar da bir anne babanın saf ve temiz evladı olarak dünyaya gelmedi mi, peki sonra ne oldu da davranışları bu denli anormalleşti?

Cezayla bir nebze olsun önüne geçebiliriz belki ama kişilerin cezai caydırıcılıkla kendilerini frenlemeleri, içlerindeki sapkınlığı yok edemez. Farklı biçimlerde ortaya çıkartma riski taşıyacağından, o kişinin yakınındakiler bu sefer başka türlü zarara uğrar. Ceza korkusuyla içinden gelen sapıklığı uygulamaya geçirmeyen bir baba, bu sefer çocuğuna zulmeder, etrafındaki canlılara farklı türlü eziyetleri reva görür.

Çocuk eğitimi sadece anne babayla olmuyor. Çocukla muhatap olan herkes onun ruhsal gelişimine etki ediyor. Kişileri bu sapkın davranışlara iten sebepler nelerdir? Anne babaların, öğretmenlerin ve bütün yetişkinlerin, çocukların ileride bu durumları yaşamaması için nerede, nasıl davranmaları gerekir? Asıl üzerinde durulması gereken soruların bunlar olduğunu düşünüyorum.

Çocuğun ruhsal gelişiminde bir doktor, tamirci, terzi, komşu hayattaki görevi ne olursa olsun, herkesin payı var. Çünkü çocuklar her yerde ve herkesten yaşama dair veri topluyorlar. Evde montaj işi yapan bir tamircinin, onu meraklı gözlerle izleyen çocuğa, “Uslu durmazsan seni de kulaklarından böyle duvara çivilerim.” deyivermesiyle şaşkına dönmüştüm. Bir annenin yıllar sonra acıyla anlattığı, öğretmeninin, onu akşama kadar okulun bodrumda kapatarak cezalandırdığını duyduğumda da. Ya da hastane odalarında çocuğa kendini aşağılık hissettiren kimi duyarsız doktorlarla göz göze geldiğimde de…

Bir çocuğun sağlıklı gelişiminde ihtiyaç duyduğu belki de en önemli his “değerlilik hissi”dir. Çocuklar küçük yaşlarda değersizlik hissine itilince, bu değersizliği hissetmemek için kendilerini duyarsızlaştırıyorlar. İçlerindeki acıyı bastırabilsinler ki yaşamaya devam edebilsinler. Küçük yaşlarda biriken bu duyarsızlıklara, çevrenin olumsuz katkıları da eklenince, insan davranışları anormalleşiyor.

Bir anne olarak empati yaptığımda, iki tarafta olmak da çok acı. Allah kimselere yaşatmasın. Evladının bir vahşete kurban gitmesi yüreğini kim bilir nasıl dağlar insanın, ama evladının böylesine vahşileşmesi de bir annenin canını çok yakıyordur eminim.

Duyarlı bir toplumda yaşamak istiyorsak, önce o topluma neler kattığımıza bakmalıyız. İşimiz, gücümüz, konumumuz ne olursa olsun. Bir kasiyerden bir doktora, bir öğretmenden bir satıcıya kadar herkesin çocuğa insan olma değerliliğini hissettirmesi gerekir.

“İnsan insan olduğu için değerlidir.”i hissederek büyüyen kişiler kendilerine böylesi vahşetleri yakıştırmayacaklardır ve kendilerini ispat etmeye çalışma yanılgısına düşmeyeceklerdir.

"Görme Engelliler Kibele Dergisi 31.sayısında yayınlanmıştır."


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz