Boş Yuva Sendromu

Deniz-kabukları-ve-çakıl-taşları-ile-süslenmiş-ayna-modeliKendi ayakları üzerinde dursun diye başının etini yediniz ve evet çocuğunuz evden uçup gitti. Şimdi ses seda yok, her şey bir anda size fazla gelmeye başladı. Mutfak masası fazla mı büyük? Bu akşam yemek yemeseniz de olur mu? HT Pazar'dan Sema Ereren'nin haberi...

Sizin kız başka bir şehirde üniversiteyi kazandı ya da oğlunuz sevdiğiyle evlendi. Evet çok mutlusunuz ama birkaç gün içinde soğuk algınlığına yakalanmışçasına yatak döşek olacak, ardından sanki yeryüzünde herkese küsmüşçesine davranmaya başlayacak, kabuğunuza çekileceksiniz. Bu bir “Boş yuva sendromu” ve en çok da bu aylarda zirve yapıyor.

Sendrom klinik bir teşhis değil, ama siz onu yine de hafife almayın, sakın ola bunu bir tür şımarıklık sanmayın. Anne babaların çocuklarının evden ayrılmasıyla hissettikleri bu çok yoğun hüzün ve kaygılı halleri, onların hayat kalitelerini ciddi bir şekilde düşürüyor.

Boşluk hissinin üzerine bir de öfke, pişmanlık, stres, hayal kırıklığı, suçluluk duygusu, terk edilmişlik, hayattaki amacını kaybetmişlik hissi de eklenince sonuç depresyon, anksiyete hatta alkol bağımlılığına bile varabiliyor.

ASIL VİCDANI SIZLAYAN ÇALIŞAN ANNE

Geçiş sürecini bazı ebeveynler hafif; bazılarıysa şiddetli atlatıyor. Sabah uyandığınızda evde çocuklarınızın olmaması, günlük rutininizin tamamen değişmeye yüz tutması, evdeki paylaşımın azalması ebeveynler için dramatik değişiklikler malum. Bunların yanı sıra anne babalar evde bir başına kaldıklarında çocuklarının başına gelebilecek kötü şeylerle ya da onların kendi kendilerine bakıp bakamayacaklarıyla ilgili kaygılar yaşayabilirler.

Araştırmalar, annelerin sendromu yaşama ihtimalinin babalardan daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunun en önemli sebepleri arasında çocukların gidişinin genellikle kadınların menopoz yıllarına denk gelmesi, kendi anne babasının bu yıllarda bakıma daha çok muhtaç olmaya başlaması, kadınların kendini ev içinde yalnız hissetmeye daha meyilli olması var.

Annelerin bu yıllarda kendini tam anlamıyla yaşlanmış hissetmeye başlaması da tetikleyici sebepler arasında gösteriliyor. Dahası annelik onlar için 20 yıldan uzun süren bir alışkanlık gibiydi. Bir gün öğretmendiler diğer gün şoför, aşçı, psikolog... Dolayısıyla anneler bir nevi kimlik kaybı yaşar, yeni statü arayışı içine girerler. Hayatlarının bir anlamı kalmamışçasına çaresiz hissederler. Çocuklarının ne yaptığınıza dair duydukları merak ve endişe artar da artar. Çünkü 30 yaşında olsalar da onlar sizin bebeğiniz. Süreçte babalar da çocukları tarafından terk edilmiş hissini yaşar ama daha kolay atlatırlar.

Sendrom üzerine kitap yazan Celia Dodd “Kitap için araştırma yaparken beni çok şaşırtan bir sonuç çıktı ki çalışan anneler epey fazla meşgalesi olmasına rağmen en az ev kadınları kadar kendini mağdur hissedebiliyor” diyor. Birkaç yıl önce hayatını kaybeden ABD’li sosyolog Lillian Rubin’in araştırmasına göreyse, bu sendromu ev kadınları daha bile kolay atlatıyor, hatta tek kalmanın tadını daha hızlı çıkarmaya başlıyorlar. Rubin’e göre bu, uzun yıllar sonra “anne” sıfatından dolayı zaman bulamadıkları şeyleri yapmanın ve kendilerini şımartmanın fırsatı.

Peki sendromdan en çok kimler etkileniyor dersiniz? Özellikle çocuğun okula gönderilmesinde zorluk yaşamış ebeveynler, sosyal olmayan, hayattaki tek odak noktası çocuğu olan ebeveynler, çocuklarının kendi sorumluluklarını üstlenemeyeceklerini düşünen ve yoğun kaygı yaşayan ebeveynler durumdan daha çok mustarip oluyor.

ASLINDA BU DEPRESYON FAYDALI

Kendinizi içinden çıkılmaz haller içinde hissetmeyin. Durumun gayet normal olduğunu söyleyen California Üniversitesi’nden Prof. Emanuel Maidenberg “Umudunuzu kaybetmeyin. İçinde bulunduğunuz durum aslında çok zor bulunan bir fırsat. Değerlerinizi yeniden gözden geçirin, kendinize odaklanın ve baştan aşağı yenilenin” diyor. Aynı üniversiteden bir başka araştırmacı Sara Gorchoff da eşinizle daha parlak bir döneme girmek için sendromu bir kenara bırakmanız gerektiği kanaatinde. Ancak uzun yıllar sonra anne ve babanın tekrar baş başa kalması iyi olduğu kadar kötü sonuçlar da doğurabilir. Kimi uzmanlar bu dönemde ebeveynlerin birbirlerine sarabileceğini söylüyor. Dahası yuvadan uçup gitmelerinin ardından çocukların borçları yine ebeveynlerin omuzlarında olacak. Okul, düğün masrafları ebeveynlerin çatışmasını artıran, kendilerini çıkmazda hissettiren önemli sebeplerden.

DOKUNMADAN HASRET GİDERİLİR Mİ BİLİNMEZ AMA...

Bu arada istatistikler dünyada bu sendroma yakalanan ebeveyn sayısının gittikçe azaldığını söylüyor. Sebeplerine gelince... Çalışan anne sayısının artması sendromu büyük ölçüde azalttı. Dahası dokunmadan hasret giderilir mi bilinmez ama yine de aileler teselliyi teknolojide bulmaya başladı, görüntülü aramalar kurtarıcı oldu. Bir de yeni kuşak eskisi kadar uzun saatler ebeveynlerle vakit geçirmediğinden aileler evden gidişlerinde çok büyük bir boşluğa düşmüyor.

18Psikologlar en çok kadınları vuran, annelik sonrası yalnız kadına geçiş bunalımı olarak da değerlendirilen sendromun, 18 aydan 2 yıla dek sürebileceğini söylüyor.

Onlar gitmeden gardınızı alın

Çocuklarınızın yuvadan uçup gitmesi onları kaybettiğiniz anlamına gelmiyor. Siz de zamanında aynısını anne ve babanıza yapmadınız mı? Dünyanın sonu gelmedi. Yeni hayatınızın tadını çıkarın.

Yeni anılar biriktirecek arkadaşlar edinin, anılarınızı yazın.

Duygularınızı yönetebilmeniz için en yakınlarınıza durumu anlatın.

Devamlı kendinizi meşgul tutun, bunun normal bir süreç olduğunu unutmayın.

Farklı konu başlıklarıyla okuma listesi yapın.

Yeni bir dil öğrenin.

Vakıf ve derneklere üye olun.

Yeni yetenekler kazanmak için kurslara yazılın.

Yemek pişirin. Hatta denemeye cesaret edemediğiniz zor tarifler bulun.

Görmeye fırsatınız olmadığı arkadaşlarınızı ve aile üyelerinizi ziyaret edin, arayın.

Yeni şehirler keşfedin.

Gönüllü bir iş yapın. Değer kattığınızı hissettirecek işler üstlenin.

Bulmaca çözün.

Yürüyüş yapın,

İyi bildiğiniz bir işi başkalarına öğretin. Bu kendinizi iyi hissettirecek.

Spontane yaşamayı öğrenin ve tadını çıkarın.

Çocuğunuz eve geldiğinde artık onunla yeni bir ilişkiniz olduğunu kabul edin.

Ağlama krizlerinizin ardı arkası kesilmiyor, işe, arkadaşlarınızla görüşmeye bile takatiniz kalmıyorsa profesyonel yardım alın.

Habertürk Gazetesi/ Sema Ereren

 

 

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz