Herkes İmtihandadır

CELAL1973Engelliler Ne İster? Değer verilmek elbette. Sadece biz engelliler değil, aslında her insan hatırlanmak ve değer verilmek ister.



Fakiri ziyaretiyle mutlu eden gerçek dostlarımdan birisi Aydın Kaynarca Bey’dir.Bey dememin sebebi işyerindeyken öyle hitap etmemdi, çünkü üretim bölümü müdürüydü.



Aydın Bey, emekli ODTÜ mezunu bir endüstri mühendisidir, çok nazik ve son derece mütevazidir. Onun gibi ben de yalnızım. Beraber film izleriz. Çok iyi anlaşıyoruz.



Çünkü, Hz. Mevlana der ya; Aynı dili değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.



Aşağıda Aydın beyle beraber izlediğimiz iki filmden bahsedeceğiz.



FİLM1



Geçenlerde geldiğinde İran’lı yönetmen Macid Macidi’nin “Söğüt Ağacı” isimli filmini izledik.



Filmde 42 yaşında üniversite öğretim görevlisi görme engelli bir profesör vardı. Mutlu bir yaşam süren adam, gözlerinin açılması için, kızını ve eşini görebilmek için içten dua eder.



Duası kabul olur. Ameliyat olup Fransa’dan uçakla İran’a dönüşünde havaalanında onu karşılarlar. Kalabalığı tektek süzen adam, eşinin hangisi olduğunu seçmeye çalışırken oradaki güzel bir kıza gönlünü kaptırır.



Adam görme engelliyken kalp gözüyle görebiliyordu. Ameliyattan sonra görme yetisini kazandı ama sınavda olduğunu unuttu ve geçici dünyanın sözde güzelliklerine kendini kaptırdı.



Filmde adamın artık aşkla imtihanı başlar. Zamanla karısı durumu farkeder ve kızıyla onu terkeder. Adamın annesi olayı duyunca kalp krizi geçirir. Neyse filmi anlatmayayım.



Sonuçta anafikir şudur; bu dünyada Allah herkese farklı bir imtihan hazırlamıştır. Adamın gözü açılıyor, fakat bu seferde başka türlü imtihanı devam ediyor.



Kimi karanlıkla, kimi benim gibi ortopedik engelle, kimi aşkla, malla, evlatla, eşle…



Kimisi nefsiyle, velhasıl herkes ölene kadar bir sabır ve şükür imtihanındadır.




FİLM2



Aydın beyle beraber yine Macid Macidi’nin Cennetin Çocukları filmini izledik.



Filmde okuma ideali yüksek ve istegi fazla olan yine görme engelli 10-11 yaşındaki öksüz bir çocuk vardır. Babası çocuğu sürekli dışlamaktadır. Çünkü yeniden evlenmek istemektedir.



Sonunda çocuğu büyükannesinden ayırır ve görme engelli bir marangoza yatılı çırak verir. Kızkardeşleri ve büyükannesinin özlemiyle çok üzülür, çok mutsuz olur.



Babasının işleri ters gider. Babannesi de ölmüştür. Babası, istediği kızı da başlık parası yüzünden alamaz. ‘Neden Allah’ım neden’ diye ağlarken, sonunda o öksüz oğlu aklına gelir…



Bir de, beni etkileyen bir sahne vardı:



Çocuk, 2. dönem sonunda yatılı okulun avlusunda babasının gelmesini beklerken, normal bir insanın sesini farketmeyeceği, yuvasından düşen yavru kuşun çığlığını duyuyor.



Oturduğu banktan kalkıp eliyle arıyor ve yerdeki yavruyu gömleğinin cebine koyuyor. Ağaca tırmanıp ellerinin hassasiyetini kullanarak yuvayı bulup yavruyu yerleştiriyor.



Engellilerin kalbi, çok merhametli, saf ve temizdir. Çok hassastırlar, kalplerini kırmayın.



Her iki filmi de tevafuken arka arkaya seyrettik ama tesadüf değildi.


Bu yazı için gerekli imiş bu filmler anladım.



Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz