"Kadınlar Erkeklerin Daha Çok Konuşmalarını, Erkekler Kadınların Daha Az Konuşmalarını İstiyor"

1d1ab7e5e1d373f375dff9ccf493c952_XLBu ay konumuz Değişim...Her boyutuyla ele almaya özen gösteriyoruz malumunuz...Klinik Psikoloji Uzmanı ve Aile Danışmanı Rukiye Karaköse'ye "değişim"i sorduk... Kadın ve erkek için değişim farklı mıdır? Değişmek gerekli mi? Birbirimizin hangi yanlarını değiştirmeye çalışıyoruz? sorularının yanıtlarını uzman gözüyle öğrenmeye çalıştık.Bakın hangi yanıtları aldık.

Kadın ve erkek için değişim farklı manalara mı gelir?

Değişmek, kavramsal olarak kadın ve erkek için benzer anlamlara gelebilir. Ancak uygulamada cinsiyetler arası farklılıklar mevcuttur. Klinik gözlemlerimize göre erkekler hayat içindeki olaylar ve durumlarla karşılaştıkça bu etkiler sonucunda doğal olarak aynı kalmayıp değişiyor, yeniden şekilleniyor. Kadınlarda da bu durum mevcut ancak buna ek olarak çabaya dayalı bir değişim ve gelişim olgusu da gözlemliyoruz. Hemen bütün ülkelerde kişisel gelişim etkinliklerine, kitaplarına ağırlıklı olarak kadınlar ilgi gösterir. Psikolojiye ilgi duyanların da ağırlıklı kısmı kadındır. Öğrenmek, değişmek ve gelişmek için bilinçli gayret gösteren, hatta çoğu kez eşini ve ailesini harekete geçiren dinamo görevini kadınlar üstlenmektedir.

Değişmek için ne gerekir? Ya da mutlaka bir şey gerekir mi?

İnsanların bir kısmı “iç motivasyonlu”dur. Değişimi kendi içinde başlatabilir ve sürdürebilir, süreç içinde dışardan bir etki olmaksızın kendi kendini motive edebilirler. Kendini yönetme yeteneği yüksektir.

Ancak “dış motivasyonlu” insanlar, değişimi tetiklemek için mutlaka dışarıdan bir uyarıcıya ihtiyaç duyarlar. Diğer insanlardan gelecek negatif ya da pozitif etkiye açıktırlar.

Bunun yanı sıra hayat olayları (doğum, ölüm, hastalık, evlilik, boşanma, anne-baba olma, terfi etme, işsiz kalma vs.) da her insanı az ya da çok değiştirir. Bu daha ziyade su ve rüzgarın kara parçalarını aşındırıp ortaya farklı görüntülerin çıkması gibi düşünülebilir. Bu tarz “imtihan”lardan herkes kendi meşrebine göre bir “performans” ile çıkar.

Kadınlar erkeklerin hangi yanlarını, erkekler kadınların hangi yanlarını değiştirmek istiyorlar genelde?

Kadınlar erkeklerin daha konuşkan, daha paylaşımcı, daha duygusal, incelikli ve romantik olmalarını istiyor ve bu yönde değişim talep ediyorlar.

Erkekler ise kadınlardan daha az konuşan, daha az söylenen, romantizmle ilgili detaylara takılmayan, annelik ve eş olmakla ilgili daha fazla fedakarlık yapan ve duygusal değil mantıklı bakabilen insanlar olmalarını istiyorlar.

Terapilerde birbirlerinin değişmesi gerektiğine inanan insanlara önce kendisinin değişmesi gerektiğine nasıl ikna ediyorsunuz?

Aynalama dediğimiz yöntemle, her bireyin, problemin oluşumunda veya sürmesindeki katkılarını ona yansıtıyoruz. Kendisini hatasız kabul eden çoğu birey, iyi bir aynalama sonrasında sorunun içindeki kendi payını görüyor ve değişim istiyorsa bireysel sorumluluk almanın elzem olduğuna ikna oluyor.

Değişimin ilk adımı nedir?

Değişimin ilk adımı bireysel sorumluluk almaktır. Kendini kurban gibi görmemek, edilgen bir pozisyonda kalıp sızlanmadan “bu durumun değişmesi için benim de yapabileceğim bir şeyler var” inancına sahip olmaktır.

Evlilikte değişim bireysel midir? Birbirimizi değiştiren, dönüştüren bir yanımız var mıdır?

Evlilik kadın ve erkeğin birbirini döngüsel olarak etkilediği dinamik bir sistemdir. Bu yüzden bireysel gibi görünen değişimler dâhil, evlilik içindeki hiçbir değişim tek taraflı değildir ve mutlaka –olumlu ya da olumsuz- karşı tarafı, yani ilişkiyi etkiler. Bu anlamda evet, her evlilikte kadın ve erkek birbirini değiştirir.

Beni olduğum gibi kabul etsinler diyen biri haklı mıdır?

Her akl-ı selim insanın kabul ettiği, değişmez bazı özelliklerimiz vardır: “Kişinin ırkı, fiziksel yapısı, mizacı, yetenekleri ve sınırlılıkları gibi…” Bunlar için kişiyi eleştirmek ya da psikolojik baskı yapmak sağlıklı değildir. Ancak kişinin değişebilir yanları da vardır: Davranışlar bu kısma girer. Mesela insanın mizacı fevri olabilir, çabuk heyecanlanıp öfkelenebilir. Bu yapısaldır ve kontrolü çok zordur. Bu insandan değişip son derece munis biri olmasını bekleyemeyiz. Ancak bu özelliğin davranışa dönüştüğü noktada kontrol devreye girmek zorundadır. “Benim yapım böyle, beni olduğum gibi kabul edin” diyerek –mesela- insanlara fiziksel şiddet uygulamak kabul edilemez. Böyle söyleyen biri kolaya kaçmaktadır. Önemli olan, bu sözü değişebilir yanlarımız için kullanmamaktır. Bu noktalarda inisiyatif almak ve değişimin kapısını aralamak gerekir.

Büyük değişimler mi? Yavaş ve uzun süreli değişimler mi?

Tecrübeler gösteriyor ki ani ve radikal değişimler yerine yavaş ve uzun süreli değişimler daha kalıcı olmakta ve daha iyi sonuç vermektedir. Nitekim hadis-i şerifte de “amellerin hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır” buyrulur. Bu yaklaşım da devamlılığın ve alışkanlıkların oturmasının karakter gelişimine etkisine işaret eder.

Değiştiğimizin karar mercii kimdir? Nasıl anlarız gerçekten değiştiğimizi?

Bunun için iki referans noktası vardır ve ikisi de geçerlidir. Biri, kişinin kendi bugünüyle dününü karşılaştırıp değiştiği noktaları tespit etmesidir. Objektif bir şekilde bunu başarabilen insanlar mevcuttur. Diğeri ise bizi seven ve tanıyan dostlarımızın geribildirimleridir. Onların da objektif bir yaklaşımla “sen değiştin” dediği durumları ciddiye almak gerekir.

Evlendiğimiz günkü gibi kalmıyoruz nihayetinde... Yaş alıyor, olgunlaşıyor, ebeveyn oluyoruz... Çiftlerden biri değişimde ve kendini geliştirme de geride kalmışsa önde gidenin tutumu ne olmalı?

Böyle bir durumda gelişimde önde olan taraf mutlaka diğerinin elinden tutmalı, onu da teşvik etmeli ve desteklemelidir. Bu olmadığı taktirde evliliğin dengesi bozulur ve asimetrik bir durum ortaya çıkar. Bütünlük bozulur. Sağlıklı bir evlilikte çift beraber gelişmeli, gelişim yolunda birbirini desteklemelidir. Birlikte gelişmek ve olgunlaşmak (koevolution) o evliliğin psikolojik uyumunu ve toplum neznindeki kıymetini de arttıracaktır.

Tuğba Akbey İnan- ÇocukAile


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz