Bizden Geçti (mi?)

35_bGeniş ailelerde anneler çocuk büyütürken, sıkıntılı süreçleri büyüklerinden gelen “onlar çocuk yavrum” tesellisiyle atlatırlardı. Bu cümlenin teselli olması dışında, tecrübeye dayanması sebebiyle yol göstericiliği de vardı. Bu yüzden çocuklar da ninelere ve dedelere sığınırdı. Çünkü daha hoşgörülü olan onlardı.

Günümüz ailelerinde ise, anneler genelde tek başlarına büyütüyorlar çocuklarını. Nineler ve dedeler başka bir evde, kendi başlarına yaşıyorlar. Herkes çocuğa ve sese yaşadığı hayat kadar duyarlı hale geliyor dolayısıyla. Bu dönemde, nineler ve dedeler torunlarını çok rahat büyütmekle suçluyor kendi çocuklarını. Torunları ortalığı dağıtmasın, televizyondan daha yüksek ses çıkarmasınlar istiyorlar. “Çocuk o” diyen bu sefer gençler, bir önceki kuşağa… Yani çocukla arasına mesafe koyanlar, çocukluğun nasıl bir şey olduğunu unutuyorlar.

Genç annelerle çıktığımız eğitim yolculuğunda bazen, sohbete kayınvalideler ve annelerde eşlik ediyor. Konun annelik ve çocuk olduğunu öğrendiklerinde “bizden geçti, gençler öğrensin” diyorlar genelde. Sanki çocuğu büyüttükten sonra her şey bitiyor gibi…

Oysa insan kaç yaşında olursa olsun, anne ve babası yaşadığı sürece “çocuk” hissediyor kendini. Çocuğun beklediği ilgi, onaylanma ihtiyacı, sevgi ve şefkat devam etsin istiyor hayatında. Çocuklukta yarım kalanlar varsa, yetişkinlikte tamamlansın istiyor. Çocuklukta oluşan yaralar yine anne babasının çocuğuyken iyileştirilsin istiyor.

Anne babalarsa çocukları yetişkin olduğu andan itibaren, onların çocuk olmasını sadece “sözlerinin dinlenmesi, varlıklarının onaylanması” nazarıyla değerlendiriyorlar.

İnsanı keşfetme heyecanı hayat boyu devam edebilse keşke. “Biz sizi dövdük de kötü bir çocuk mu oldunuz?” reflekslerinden kurtulsa anne babalar. “O şartlarda yaptığımız doğru şeyler yanında, yanlışlıklar da varmış, özür dilerim evladım” diyebilseler.

Hiçbir çocuk kendisinden özür dileyen anne babasından intikam almak gibi bir duyguyla hareket etmez halbuki. Tam tersi, çocukluktan gelen yaraları her cümlede acımasın diye daha hoyrat, daha saldırgan olur.

Çocuk olan, savunmasız olan bizdik, yetişkin olan onlar. Şimdi yetişkin olan biziz, çocuklarımız var her birimizin. Çocuk yanımız ne istiyorsa, çocuklarımızda bizden onu bekliyor işte. Her şartta kabullenilmeyi, sevgilerini hissetmeyi ve değer görmeyi…

Hayat karşısında daha tecrübeli olduğunu düşünene düşer, tevazu ve anlayış… “Bugünler de geçer, şu adımları atarsan daha çabuk geçer” demek düşer, acemice yürüyene… Yürüyüşünü beğenmeyerek, eleştirerek doğru yola çıkaramayız birini…

Anne ve babalarımızı masaya yatırıp kıyım yapalım demeye çalışmıyorum elbette. Söylemeye çalıştığım, taşıdığımız kalple, akılla, hayat tecrübeleriyle bize yapılmış hataları tekrarlamak yerine, çocuklarımızı keşfetmek için adım atalım demek istiyorum. Küçücük kalplerine, çocuk olmaktan yorulacaklar yorgunluklar vermeyelim. Özür dilemenin gücünü keşfedelim.

Yaşımız kaç olursa olsun, bir çocuğu anlamanın zamanının geçmediğini görelim. “Siz de bir zamanlar çocuktunuz” cümlesinin, “bu çocuğu tepene çıkaracaksından” daha iyileştirici gücü olduğunu hatırlayalım.

Çocuğun olduğu yerde merak var, keşif var, sorular var, gülümseme var, oyun var… Kısaca hayat var…

“Bizden geçti” diyenler hayatı kaçırıyordur belki de ? Ne dersiniz?

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

3 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz