Annelik Mirası

Bir nisan sabahı başladı onunla ilk temasımız, saat 10 civarı… Küçük, kırmızı bir dudakla, minik buruşuk parmaklarla yapıştı bana. İlk dokunuşu ve ilk tutunuşuydu bu karnımda belirmeye başlamasından sonra. İlk karşılaşmamızdı ama o çok iyi tanıyordu beni, hatta sadece beni biliyordu. Ben gelene kadar yaklaşık yarım saat sabırla beklemiş, benim odaya girmemle ağlamaya başlamıştı. Ah minik yavrum, ben de sen doğarken ağlıyordum, heyecan ve mutluluktan.

Gelmiş çatmıştı en önemli anımız… Hamileliğim boyunca kaygılandığım konu "Acaba emecek mi, acaba sütüm gelecek mi?” idi… İşte o hayallerini kurduğum, merakla beklediğim, imrendiğim an gelmişti. Emzirmek... Tam 28 yıldır taşıdığım vücudum, bu minik canlıya besin sağlayacaktı. Bu nasıl bir şey, mucize olmalı... Küçük dudakları bana tutunmaya çalışırken, ne zorlanmıştık ikimizde... O sırada odaya giren tanımadığım meraklı teyzeyi kovmaktan beter etmiştim can havliyle... Ama o da yeni doğum yapmış birinin yanında, hem de hastanede söylediklerine dikkat etmeliydi değil mi? Ben kızımı o an besleyebilmeyi umarken "Doğumdan süt 2-3 günde ancak gelir." demişti. Belki de ona kızdığımdan mıdır nedir, kızımı kucağıma alır almaz emzirebilmiştim, hiç vakit kaybetmeden doyurabilmiştim miniğimin minik karnını... Sonrası uzun uykular, kısa emmeler, emerken yorulmalar, tekrar uyumalar şeklinde devam etmişti.

Emzirmek... Ne kutsal bir fiil... Yaşamadan önce insan biraz irkiliyor duyunca. Nasıl olur bu, diye düşünüyor. Nasıl olur da, insan vücudu içeriği asla taklit edilemeyen, bebeğin doğduğu aya göre ve gelişimine göre yenilenen anne sütünü üretebilir? Yüce Yaratıcı'nın üretip, hazırladığı ilahi sütün bebeğine ulaşması için vesile olduğunu görünce, mutluluğu müthiş olmaz mı annenin?

Doyasıya emzirdim kızımı, gece gündüz demeden küçük hanım her istediğinde, yer mekan, zaman dinlemeden.

Uyurken iki büklüm oluyordu vücudum, hanımefendi rahatça emerek uyusun diye, emzik yerine beni kullanıyordu aslında. Olsun dedim, onun masum dudaklarını yalancı emziklere terk etmedim. Onu başka şeylerle oyalamak yerine ona gerçek emzik olmayı seçtim. Bel ve sırt ağrılarım vardı bu yüzden son zamanlarda, boyun ve kas ağrılarım da bundan olmalıydı.

Dişlerimi sıkıştırmaya başlamışım son zamanlarda uyurken, geceleri ne kadar çok emerse ben o kadar zorlanıyordum çünkü. Emerken uyuyakalıyor ve beni bırakmak istemiyordu. Onu uyuttuktan sonra yapmayı planladıklarım hep bir başka güne kalıyordu, ben de onunla yatınca uykuya yenik düşüyordum çünkü.

Misafirliklerin en güzel yerinde, bir oda için müsaade istedim tam 29 ay boyunca. Rahat edemeyeceğim yerlere de misafir olmamayı tercih ettim. Dışarıda bir cami, alışveriş merkezlerinde emzirme odası aradım koşar adım kucağımda kızımla. Yemeklerde yalvarır durumda bakar oldum kızımın gözlerine, "Nolur annecim karnımı doyurayım, sana süt olsun." dercesine... Ama nafile küçük hanım aceleci, hemen istiyor sütünü. Ancak acil durum yeri bulununca sükûnete eriyordu ağlamaları...

Otobüsler en zor alanlarım oldu. Bas bas bağırıyordu, "Annnee memeeee!" Utana sıkıla emziriyordum, üzerime örtmeye çalıştığım örtüyü el ve ayaklarıyla tekmeliyordu, emerken etrafı izlemek istiyordu çünkü. Hiç kimse ayağa kalkmasın, diye dualara başlıyordum, en yürekten...

Ama bitti… Tam tamına 29 ay… O kadar çok emdi ama sütüm hiç bitmedi. Allah’ın onun için lütfettiği nasibi ben ondan sakınmam, dedim. Bu kadar çok emerse bırakmaz, dediler, sana çok alışır, vazgeçmez, dediler. Saç yapıştır, bant yapıştır, kara sür, soğut memeden, başka türlü emmeyi unutmaz, dediler. Bir anda bırak, yoksa zor olur, dediler.

Hayır, dedim. Zor da olsa, uzun da sürse benim için kızımın psikolojisiydi önemli olan. Kendi rahatımdan hep daha öncelikliydi onun psikolojisi. Adım adım azaltarak, o istedikçe ben ona sarılarak, ağladıkça masal anlatarak tamamladık bu süreci. Neden artık emmemesi gerektiğini bütün içtenliğimle anlattım, her koynuma sokuluşunda. Bebekken çok emmişti ve büyümüştü, artık çocuk olmuştu. Ömür boyu emzirmek isteğimle kâh o ağladı, kâh ben… Eğer izin olsaydı, ben onu bütün zorluğuna rağmen ömrüm boyunca emzirebilirdim.

Bugün 15 aylık yavrusunu emziren bir anne gördüm ve hüngür hüngür ağladım… Nasıl birşeydi “emzirmek” dedikleri… Annesini koklaya koklaya emişine, kucağında uyuyuşuna hayran kaldım, imrendim. Sanki yavrusunu neredeyse 2,5 yıl emziren ben değildim. Anladım ki doyamamışım beslemeye

Belki onun ömrü boyunca yanında olamayacağım ama onu doyasıya emzirişim, yaşadığı sürece onunla kalacak en önemli mirasım olacak… Depoladığı huzur ve güven hayatı boyunca onunla kalacak.

 

 

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

5 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz