Tırsak Öğretmenler

Nagihannn___-150x1501Uzun zamandır yoğunluğumdan oğlumun okuluna gidemiyordum. Bu süre içinde öyle bir değişim olmuş ki şaşkınlığımı hala atabilmiş değilim.


Öğretmenler odasına gittiğimde gördüğüm manzara bir devrin kapanıp başka bir devrin açıldığına şahitlik ediyordu.


Çoğu kez duymuştum velilerin öğretmenlere baskıcı tutumlarını, lakin insanın gözleri ile görmesi daha inandırıcı oluyormuş.


Çünkü seksenli doksanlı yılların öğrencisi olarak bu resme inanmak gerçekten çok zor. Bizler öğretmenler odasına gitmeden önce soracağımız soruyu kafamızda on defa tekrar ederdik "Gerçekten önemli mi, yoksa gereksiz mi? Hocayı meşgul etmeyelim, diye düşünürdük.


Çekingenlik ile harmanlanmış saygı halini kalbi olarak yaşardık.


İki binli yılların başında, ilk veli olduğum dönemde öğretmenlerin sözünün kıymeti ve baskın ifadeleri velilerin tutumunun hala eski yıllarda olduğu gibi önündeydi.


Okula giderken bir hazır ol duruşuna ister istemez geçilirdi.


Bu duygunun yüzde sekseni saygıydı.


Öğretmenlik mesleğinin kutsal bir vazife olduğu içsel olarak hissedilirdi.


Şu dönemdeki gibi sözde kalmazdı (sözde olduğunu açıkça gördüm).


Oğlumun durumunu sorarken ilk sorduğum soru diğer evladımda olduğu gibi "Hocam size karşı ve genel olarak saygısı nasıl, derslerinden önce bizi ilgilendiren kısım bu hali "dediğimde ayakta ve oturan öğretmenler uzaylı görmüş gibi yüzüme bakınca şaşkınlık seviyem daha çok arttı.


"Hayırdır hocam niye bu kadar şaşkın gözler ile bakıyorsunuz?" dediğimde "Siz hangi dönemde kaldınız' diyerek başladılar dertli dertli anlatmaya.


Meğer kanayan bir yaraya parmak basmışım farketmeden.


Söyledikleri toplumsal olarak kaybettiğimiz değerlerin adresini işaret eder gibiydi adeta.


Ailelerin bir puan için öğretmenlere nasıl sıkıntı oluşturduğunu.


Velilerin saygı, ahlaki tutumlar, arkadaşları ile iletişiminin kalitesi tüm bunların öncelik sırasından bilmem kaçıncı sıraya gerilediğini ve sadece dersleri odaklı bir takip ve çaba içinde olduklarını anlatırlarken hayretler içinde kaldım.


Velilerin, hep başarı hep en iyi puan sen bunu aldın, ama diğer arkadaşların puanı kaç gibi çocuğa bir çok yanlış duygunun tohumunu atacak cümleler.


Adeta yarış atına dönüştürme çabaları.


Biz velilerin; puan avına çıkış halimiz, öğretmenler üzerinde kurduğumuz baskı, olmadı hızımızı alamadığımız ve küçük sebeplerden dolayı şikayetlerimiz soruşturmalar vs...


İşte tüm bunlar öğretmenleri canından bezdirmiş, velilerden tırsar olmuşlar.


Tepki vermeleri gereken kısımda korkudan tepkisiz kalmaları, yönetim ile sıkıntı yaşarım endişesi, hakettiği puanı vermekten çekingen davranmak zorunda olmaları... Veli baskısı.


Tabii ki istisna olan mevzular var, onlar konumuzun dışında, gereken neyse o durumlarda yapılmalı zaten.


Genel olarak öğretmenlerimize velilerin baskıcı ve bıktıran halleri artarak devam ediyor.


Evladımızın anlattıklarına bakarak tek taraflı yargısız infaz yapmak ise adaletli bir bakış açısı değil, diye düşünüyorum.


Tabii ki haksızlık karşısında susmayalım, ama haklı olduğumuza kendi menfaatlerimiz doğrultusunda hüküm vermeyelim.


İdalist öğretmenlerimizin hevesini, şevkini kırmayalım, destek verelim. Öğretmenlerimiz cesaretle olmalı, tırsak değil.


Ülkemizin onların yetiştireceği evlatlara çok ihtiyacı var.


Evlatlarımızın eleştiriye açık olmasını, hatasını kabul edip özür dilemesini ve bu erdemli ahlakı kazanmasını destekleyelim.


Unutmayalım bizler gibi çocuklarımızda beşer şaşar, hata yapabilir.


Kusursuz evlatlar yetiştirmiyoruz.


Bencil değil, sencil olmaya çok ihtiyacımız var. Bizim de evlatlarımızın da.


Evet başarı güzel bir mutluluk, ama unutmayalım ahlaklı ve değerlerine sahip bilinçli bir başarı hepsinin üstündedir.


Vatanına insanına ailesine ve geleceğine hayır ve bereket getirir.


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz