Mutlu Kalın

1907295_10152351073468618_8239918506504381954_n1-231x326Mutsuzum diyebiliyorsak, eksikliğini duyduğumuz bir şeyler vardır hayatımızda.Gelişimin mükemmel olması,insanın fıtratının önüne geçebilecek donanıma sahip düzeye çıkması,gelişimin getirdikleriyle insanı yarıştırır oldu.Bu yarış,koşuş bir çok şey kaybettiriyor beraberinde.Fizyolojik ve psikolojik yorgunluğu beraberinde getiriyor.

Ne tuhaftır,her şeyin kolaylaştığı bu zamanda,üstelik her işin makineleri olduğu halde,kendimize zaman ayıracak vakit bile kalmıyor. Dostlar bile görüşmekte zorlanır oldu.Hal hatır sorularına veya hiç görünmüyorsun sorularına ’ koşturmaca’cevabını verip duruyoruz.

Tuhaf değilmi? Gelişim oldukça kendimizden uzaklaşıyoruz. Şehrin kalabalığında kayboluyoruz. Binalar içerisinde göz kirliliği,beynimizdeki hoş manzaraların yerini alıyor.

İnsanların batılılaşma kaosunda kimlik arayışları toplumu çürütüyor. Bunlara teslim olmadan,her şeye rağmen bir fincan kahve alıp elimize havada uçan kuşları izlerken mutlu olabiliyorsak,içimizde canlandırılmayı bekleyen ‘mutluluk’külleri vardır.

Toplumun yapısı ve şartları ile paralellik gösteriyor duygular. Genelden özele gidiş dolayısı ile sosyolojiden psikolojiye akan bir yolculuk oluyor mutluluk .

Olumsuzluklar çocukta yük olduğu gibi bazen imkanların çok fazla olması da çocuk için bir yük oluyor. Örneğin ;bilgi çok güzel , donanımlı olmak elbetteki daha güzel,ancak okullarda bu kadar bilgi yüklemesi yapılması çocuklar için ağırlık. Kaş yaparken göz çıkartan sistem.Belkide gelişimin ışık hızında olması ve o hızı yakalamanın zaruri sonucu.

Eskiden köyden kente göç ediş varken şimdi kentten köye gidiş düşüncesinde insanlar. Hatta evlerini en sessiz, çiçek, böcek ağaç içinde tercih ediyorlar. Önceki yazımda mutluluğun bir arayış yolculuğu ile başlayan nihai istikamet olduğunu söylemiştim. Onca gelişimin beraberinde getirdiği karmaşanın insanı ruhen yorduğu,arayışa ve hatta depresyona soktuğu, enerjisini aldığı yadsınamaz bir gerçek. Gelişim ile değişim birbirini takip eden süreç.

Değişim ise beraberinde somut,soyut bir çok problemi getiriyor. İşte bu noktada;Sürekli problemler üzerine konuşmaktansa, problem yerine çözüm üzerine konuşmak daha akılcı bir yol. Sosyal yaşamın her alanında yaptığımız bir hata bu. Sorunsuz hayat yaşamayı beklemek,bu bekleyiş sıkıntı ve huzursuzluk getiriyor.Hayallerim gerçekleşmedi,istediğim hiçbir şey olmuyor,zevk almıyorum hayattan demeye başlıyoruz.

Unutmayalım lütfen; bizi içinde bulunduğumuz duruma getiren sorunlar değil sorunlara verdiğimiz tepkilerdir. Problemler ile baş etme dirayetini geliştirme çabasında olmalıyız. Çabuk pesetmeden, çözüme odaklanmalı..

Danışmanlığa gelen ergenlere de tavsiye ettiğim hep budur. ‘ Probleme odaklanıp kendilerini strese teslim edip beyinlerini donduruyorlar.Beynin en ihtiyaç zamanında kapsamdışı bırakıyorlar.Üzerinizdeki stresi atmak için,gerginlik anında,problem ve problem oluşturan kişilerden ve ortamdan uzaklaşın.Tabi ki problem ile yüzleşmekten kaçın demek değildir,bu. ‘An’ üzerinde tepkilerden bahsediyorum.Hem o anki gergin ortam yatışır,hem de fevri ve duygu ile hareket etme yanlışlığına düşmezsiniz. Çözüm odaklı yaklaşım,durumun daha çabuk iyileştirmesinde de önemli bir adımdır.Dilimden düşmeyen bir cümle ile,bölüm bölüm yayınladığım mutluluk konusuna nokta koyuyorum.

Mutluluk hayatı sorunsuz değil,anlamlı yaşamaktır.Hayatınıza sahip çıkın kimsenin ve hiçbir şeyin sizi mutsuz etmesine izin vermeyin!

MUTLULUKLAR..

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

1 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz