Sevmek Bu Kadar Güzelken

SEVMEK BU KADAR GÜZELKEN kapakBir erkek karısına baktığı, karısı da kendine baktığı vakit Allah her ikisine rahmet nazarı ile bakar ve erkek karısının elini tuttuğu zaman her ikisinin günahları parmakları arasından dökülüp gider."


Hz. Muhammed (s.a.v)


 

“Sevgi” Allah’ın kullarına en büyük ikramıdır.


Sevmek ibâdettir.


Sevgi verdikçe içimizde çoğalan büyük bir enerjidir.


"Vedûd" olan seven ve çok sevilen Rabb'imiz, sevgiyi çok tatlı yaratmış.


Peki sevmek bu kadar güzelken bu kızgınlık, bu nefret, bu kavgalar niye?


Seviyoruz hatta çok seviyoruz fakat yaşatamıyoruz sevgilerimizi.


Sevgiyi yaşatmak için Rabb’imizin ve Resûl’ünün yol göstericiliğine ihtiyacımız var.


İnsanı, Yaradan'ından daha iyi kim bilebilir ki?


Erkek ve kadının, birbiri hakkında bilmesi gerekenler...


En sağlam kaynakların ışığında. Sevginiz daim olsun diye...


Sevmek Bu Kadar Güzelken Kitabından

Tüylerimizi Diken Diken Eden Emir

Saliha kadınlar gönülden itaat ederler.” (Nisâ Sûresi 34.Âyet-i Kerîme)

Aile ile ilgili hükümlerin yer aldığı bu âyet-i kerîme de Allah (c.c) erkeğin reisliğini açıkladıktan sonra "İyi kadınlar, gönülden itaatli ve saygılıdırlar…" buyuruyor. Kime itaatli ve saygılı olacaklar? Elbette önce Allah’a sonra kocalarına. Kocayı evin reisi olarak tayin eden Allah’tır. Kocaya itaat de Allah’a itaattir ve Allah’a itaat şuuru ile gönülden yapılmalıdır.

Maalesef ki pek çok Müslüman kadının tüylerini diken diken eden bir emir bu: Kocaya itaat... Bu iki kelime yan yana geldiğinde biz kadınları çok fazla rahatsız ediyor. “Allah'a itaat tamam, seve seve, başım üstüne ama kocaya itaat olmaz..." diyorlar. Oysa Allah’ın emrini kabul etmeyerek aslında Allah’a itaat etmemiş oluyor, kocaya değil.

Sevgili Peygamber’imiz de pek çok Hadîs-i Şerîf ile kadının kocasına itaatinin ehemmiyetine dikkat çekiyor:

"Kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına itaat ederse, cennete girer." buyuruyor. Öyle kaçılmak isteniyor ki bu Âyet-i Kerîme'nin emrinden, Âyet inkâr edilemiyor fakat bu Âyet’i destekleyen bazı Hadîs-i Şerîfleri inkâr noktasına gelebiliyor kadınlar.

İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim..."

Mesela bu Hadîs-i Şerîf’i pek çok kadın "Sahih değildir..." diyerek kabul etmiyor. Oysa Hadîs-i Şerîf sahih, kaynakları da sağlam. Riyâzu’s-Sâlihîn'den aldığım Hadîs-i Şerîf kaynak olarak Tirmizî-Radâ 10; Ebû Dâvûd-Nikâh 40; İbni Mâce- Nikâh 4’te yer alıyor.

Buradaki secdenin Allah'a yapılan secdeyle elbette hiç alakası yok. Bu Hadîs-i Şerîf'le Peygamber efendimiz, ailede mutluluk için kadının kocasının yönetimini kabul etmesinin, onunla çatışmamasının, ona saygılı davranmasının ne kadar lüzumlu olduğunu daha iyi anlamamız için dikkatimizi çekecek bir benzetme yapmış. Arapçada çok kullanılan “teşbih” sanatı yapılmış.

Ne yani, şimdi biz kocalarımıza itaat edeceğiz; onlar da bizi paspas gibi ezecekler, öyle mi?” diyenler var.

Allah’a karşı ne kötü bir zan! Rabb’im kadının ezilmesini ister mi? Yaradan’ımız kadının kocasına itaatini emretmişse elbette bunda pek çok hikmetler vardır. Kadına, itaat emredilirken, erkeğe koruma ve kollama güdüleri verilmiş, kocaya kadını ezme hakkı verilmemiş, karısına iyi davranması emredilmiş… Karşılıklı haklar var.

Bakara 228. Âyet-i Kerîme'de buyuruluyor ki:

Erkeklerin kadınlar üzerinde ma’ruf (meşru olan) hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre (aile reisliği ve mesuliyetleri bakımından) bir derece fazladır. Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Kadına, kocasına saygılı olması emredilmiş. Bu emir kadını ezmek için değil, korumak için... Kadın kendinden güçlü yaratılmış erkeğin karşısında ancak ona yumuşak davranarak kendini koruyabilir. Nitekim "Yumuşak ipeği en keskin kılıç bile kesemez."

Kız çocukları ve erkek çocukları farklılıkları üzerine yapılan bir araştırmadan çıkan sonuca göre kız çocukları sevgiye, erkek çocukları saygıya değer veriyor. Biz bütün çocuklar sevgi ister zannediyoruz. Oysa erkek çocukları saygıya daha çok değer veriyor. Saygı isteği erkekliğin temelinde var.

Kadın erkeğe saygı göstermeli, erkek de karısından sevgisini eksik etmemelidir. Yaradan'ın kurduğu nizam böyledir, tersine kürek çekerek asla mutlu olamayız. Fakat günümüzde maalesef ki kadınların çoğu, erkeklerle mücadele etmeyi bir maharet zannediyorlar. Erkeğe itaat bir "geri kalmışlık" gibi addediliyor. Bu da ailenin düzenine ciddi zararlar veriyor. Neticede kadınlar mutsuz, erkekler kırgın…

Erkekler sert yaratılmışlar; fakat kaba değil. Arada çok büyük bir fark var. Kadın erkeğin sert tabiatını, filmlerdeki romantizm sosuna batırılmış erkeklere bakarak "kabalık" olarak yorumluyor ve erkeklere kızgınlık besliyor. Kabalık aile terbiyesiyle alakalıdır ve kadın da erkek de kaba olabilir. Kabalık yaratılıştan değildir.

Biz kadınlar, bir şey işimize gelmezse içimizi rahatlatmak için çıkış yolları ararız. Allah’ın emrini inkâr edemeyeceğimize göre âhirete kadar kendimizi oyalayacak sebepler bulmamız lazım ki iç sesimiz bizi dürtüp rahatsız etmesin...

Bulmak istersek bahane tükenmez: “İtaat etmiyorsam sebebi var canım. Allah böyle bir kocaya itaati emretmemiştir herhâlde. Bu adam geçmişte bana şöyle şöyle haksızlık yapmıştı. İlmî ehliyeti yok. Namazını ancak kılıyor. Gelsin Peygamber’imiz gibi bir erkek, ona itaat edeyim...”

Allah(c.c) bir âyette "İyi kadınlar, iyi erkeklere itaat ederler." buyurmuyor. İtaat edilmesi gereken erkeklerin vasıfları sayılmamış. Şu hâlde kadının koca olarak kabul ettiği erkek, saygıyı hak etmiş oluyor...

Kadın ya kocasına saygılı olacak ya da onu koca olacak vasıflarda görmüyorsa boşanacak. “Hem yaşarım hem de adamı adam yerine koymam, süründürürüm...” gibi üçüncü bir alternatif, dinimizde yok.

Pek çok dindar kadın kocasını beğenmiyor, takvalı bulmuyor. Kimi kocasının nafile oruç tutmamasından, kimi televizyona bakmasından, kimi müzik dinlemesinden, kimi çok kitap okumamasından dolayı dertli.

Kocalarını kendileri kadar asil bulmadıkları için onları basit zevkleri olmakla suçlayıp aşağılayan ve kocalarından daha fazla ibadet ettikleri için de kendilerini pek bir takvalı ve sâliha hanım zanneden kadınlar çok.

Oysa Allah (c.c) "Sâliha hanımlar kocalarına gönülden itaat ederler." buyuruyor. "Kocalarını kendilerinden aşağı görürler." demiyor.

Velev ki bilgi, zenginlik, tahsil gibi hususlarda kadından daha geride olsa bile mademki Rabb’imiz erkeği aileye idareci olarak seçmiş, her hâlukârda kadın kocasına itaatli ve saygılı olmak zorundadır.

"Teşbihte hata olmaz." derler, üniversite mezunu bir çalışanın ilkokul mezunu diye patronunu beğenmeyip istediklerini yapmaması, isyankâr olması mümkün müdür? Ya orda çalışmayacak ya da patron olarak onu kabul ediyorsa saygılı olacak.

Çalışan kadın, iş yerinde patronuna gayet saygılı, onun tahsilini sorgulamıyor. Maaşını alabilmek için patronun emirlerini yerine getiriyor ve kendini ezik falan hissetmiyor. Fakat aynı kadın eve gelince kocasının iki sözüne tahammül edemeyip saygı sınırlarını aşıyor. Allah’ın emrine karşılık, patronun parası daha öne geçebiliyor maalesef. Hâlbuki eşi de ailenin maddi-manevi mesuliyetini taşıyor.

Bizden önceki nesilde erkeğe saygı vardı; fakat bu gönülden bir saygı değildi çoğu kez. Kadınlar erkeklerden korktukları için onlara zoraki saygı duyarlardı. Erkek düşmanlığının üzerine güzel bir saygı inşa etmek zaten zordur. Kadın kocasının karşısında konuşmaz; ama bunu kendine dert eder, içinde biriktirir. Mutfağa gitse çocuklarına kocasının ardından konuşur, çocukları babasına düşman eder; komşuya gider, kocasını çekiştirir. Ezik psikolojisi içinde yaşar.

Oysa Allah zoraki bir itaatten bahsetmiyor. Gönülden yapılacak bir itaat istiyor. Çünkü "Gönülsüz aş ya karın ağrıtır ya baş."

Allah (c.c) bu âyette saliha kadınları “kaanitât” olarak vasıflandırmıştır. “Kunut” severek isteyerek itaat üzere olmak, demektir. "Zoraki, hoşlanmayarak, içinde sıkıntı duyarak ara sıra yapılan bir ita­at” değil tam aksi, yani "isteyerek, severek, içinden gelerek itaat edilmesi" Rabb’imizin istediğidir.

Bu da ancak nefsine tapınmayan, heva ve hevesini ilah edinmeyen ve Allah'ın rızasını isteyen mü'min hanımlar için mümkündür. Evin reisini erkek olarak Allah (c.c) tayin etmiştir. Neticede kocaya itaat Allah’a (c.c) itaattir, Mü’mine kadın bunu seve seve, Allah rızası için, gönülden yapar.

Erkek evin padişahı kadın da sultanı olmalıdır. Kadının kocasına itaat etmesi, ailede hep erkeğin sözü geçecek demek değildir. Erkek eşi ile istişare ederek ailesiyle ilgili kararları almalıdır.

Kadınlar yumuşak davrandığında erkekler onların istediklerini yapmayı arzu ederler. Ayrıca kadınlar iletişim yeteneği yüksek yaratılmışlardır ve erkeği yönlendirmeyi çok iyi bilirler.

Kadın istediklerini kocasına tatlı tatlı yaptırabilir. Kadın yine itaat etmiş olur. Âyet-i kerime ile kadının kocasının karşısına dikilmesi, ona bağırması, ona saygısızlık etmesi yasaklanmış. Kadın psikolojisini düşündüğünüz zaman bu tavır, önce, hissî yaratılmış kadını yorar, yıpratır. Güzel söz çok işe yarar: Gerginliği giderir, kavgayı önler. Aksi aksi, dik dik söylenmiş söz doğru bile olsa kalp kırar, ailelerin dağılmasına sebep olabilir.

Kocaya hizmet ve saygı, gönlünü hoş etmek çok sevap olduğu gibi kadın böyle yaparsa kendi de sevgi-saygı görür. “Güzel söz sahibine sevap kazandırır ve sadaka yerine geçer.” buyuruyor Peygamber’imiz. Edep olarak büyüğe, hocaya, kocaya ters ters konuşmak, karşılık vermek uygun bir davranış değildir.

Âyet-i Kerîme itaat emrinden sonra şöyle devam ediyor:

Hem de Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri gizlide de (kocalarının olmadığı yerde de ırzlarını ve kocalarının mallarını) koruyanlardır.”

Kadınlar, namuslarını ve kocalarının mallarını korur, kocalarının sırlarını ifşa etmez ve kocalarıyla kendileri arasında gizli hâlleri başkasına anlatmazlar. Allah’tan korktukları için, kocaları olmadığı zaman bile onların haklarını korurlar.

Elimizde Yaradan'ımızın mutluluk reçeteleri var, daha niçin mutsuzuz ki? Kadınlar için ilaç biraz acı gibi görünüyor; ama aslında acı değil ve o ilacı almadan şifa mümkün görünmüyor...

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz