Sevgili Kızım!

kızımaDoğduğun gün hayatın boyunca yaşadığın tüm ilkleri odamda saklı duran bir ajandaya yazmaya karar verdim.

Doğduğun gün anneciğim, öyle yorgun düşmüştüm ki “bugün kızım dünyaya geldi” diye ajandama not edemedim. Onun yerine doğum sırasında bileğimde duran ve senin doğum gününü yazan pembe bilekliği ajandamın ilk sayfasına ekledim.

Ellerimin ilk dişine değdiği o gün yavrucuğum öyle neşelenmiştim ki hemen annemlere haber verdim. “Anne, kızımın ilk dişine değdi elim” dedim; ama hangi gündü ajandama not edemedim.

Günlerden bir gün yerde sürünmeye başladığını gördüm. Evimizi sürünerek de olsa gezebilecektin. Sevinçle yere yattım ve seni öperken anneciğim, yazmayı gene ihmal ettim.

Aradan aylar geçti ve sen ilk kez dede dedin. “Dede, dede…” Heyecanla dedelerine haber verdim. Ama gene not edemedim.

Derken kızım, sen ilk kez oturdun, emekledin, yürüdün. Yürüdüğün günü hiç değilse yazmalı değil miydim? Peşinde koştururken ben, “aman düşerse tutayım” derken yazmayı unutuverdim.

Ne zamandı hangi gün, hangi aydı sen “baba” dedin; babanla paylaşırken sevincimi gene yazmayı ihmal ettim. Günlerden bir gün sen “anne” dedin. Defalarca söyledin. Sevinçle sarıldım sana ve gene o günü deftere not edemedim.

Aradan seneler geçti yavrum. Sen büyüdün ve okula gidecek yaşa geldin. Seni götürürken okula ajandamı da yanıma aldım. Sınıfta tanıştırırken seni arkadaşlarınla, yazmak için o ilk günü bir sıraya yanaştım. Tam “bugün kızım okula başladı” diyecekken sen koşarak yanıma geldin ve “anne, evimize gidelim,” dedin. Ben, gene o günü yazmayı beceremedim. Fakat yavrum o gün ilk öğretmenin defterine “annesine çok düşkün bir kız,” diye not etmiş. O ilk sayfanı yavrum, kimselere demeden yırtıp ajandama ekledim.

Derken sen okulunu çok sevdin. Öğretmeninin sana verdiği ilk pekiyini, arkadaşlarınla evimizde yaptığın ilk ödevleri ve endişeyle ilk sınavına gittiğin gününü ben hiç not edemedim.

Seneler geçti. İlkokul, ortaokul derken liseye geldin. Arkadaşlarınla yaptığın ilk kavgaları, öğretmeninden aldığım ilk şikayetleri ve istemeden bana sesini yükseltmelerini ben bu kez bilerek ajandama yazmadım yavrum. Bu ilklerin bir son olsun ve hatalarına bu defter şahitlik etmesin istedim.

Anneler günüydü bir keresinde. Sen bana bir demet gül alıp gelmiştin. Aradan geçen zaman seni değiştirmiş ve olgun bir genç kız yapıvermişti. Ellerindeki demet yaptırdığın gülleri bana verirken yavrucuğum bana o zamana kadar hiç duymadığım bir şey söyledin:

“Anne,” dedin gözlerin dolarak. “Biliyor musun hayatta en çok ne istiyorum…”

Gözyaşlarına eşlik ederken gözlerim sordum, “Söyle kızım, ne istiyorsun?”

“Bütün dünyayı gülbahçesine dönüştürmek istiyorum anne.”

Gurur duyarak kızım seninle, boynuna sarıldım. O günü Rabbime şükrederek geçirdim, gene olmadı, gene not edemedim.

Gün geldi. Üniversiteyi başarıyla bitirdin. Gün geldi. Bu sefer okula edebiyat öğretmeni olarak gittin. Gün geldi. Gözlerin parlayarak bana okulundaki genç bir delikanlıdan bahsettin. Aylarca bahsettin ama adını bile söyleyemedin.

Ve nihayet gün geldi adını söylemekten çekindiğin o genç delikanlıyla evlendin. Evimizden çıktığın gün anneciğim, öylesine duygulandım ki o günü ajandama not edemedim. Yalnız, günler geçtikten sonra kızım, üstüne “anneme” diye not ettiğin düğün davetiyeni ajandama emanet ettim.

Derken, birgün bana anne olacağının müjdesini verdin. Tam yazacakken deftere “anne, midem bulanıyor,” dedin. Sana bakmaya geldim.

Ve birgün sevgili oğlum “anne biz doğuma gidiyoruz deyince,” koşarak ajandamı elime aldım ve heyecanla “torunuma gidiyorum” diye not ettim. O gün, torunumu kucağıma aldığım gün, ajendamı çantamdan çıkardım ve sana ilk hediyemi verdim. Senden, torunumun her ilkini bu deftere yazmana istedim. Sen ağlayarak bana sarıldın ve “teşekkür ederim anneciğim,” diyerek ajandama “bugün, yavruma kucağıma aldığım ilk gün” diye not ettin. Bileğinde duran pembe bilekliğini de zaten senin olan bilekliğin yanına ellerin titreyerek ekleyiverdin…

Büşra Duru


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz