Ahirette Birbirimizi En Çok Evdeki Hallerimizle Şaşırtacağız

Çocukluktan itibaren, “bak amca kızar, teyze kızar, çok ayıp” cümlelerini sıkça duyduğumuzdan mıdır nedir eve girdiğimiz anda montumuzu attığımız gibi sokakta taşıdığımız kimliğimizi de atıyoruz sanki kapının girişine... Onca zaman “el”e gösterdiğimiz sabrın gramını taşımıyoruz “ev”lerimize...

Dışarda son derece saygılı, mütevazı er kişi, evde tanınmayacak kadar kaba olabiliyor mesela... Ya da patronuna, iş arkadaşına, komşusuna son derece üslubunca konuşan hanım, ev ahalisinin kabusu olabiliyor sesiyle.

Öğretmenlerine, çevresine son derece saygılı olan çocuğumuz, evde sağa sola bağıran, sürekli çatışan bir gence dönebiliyor.

Bir süredir bunu düşünmekteyim.

Nasıl böyle birbirinin zıttı insanlar haline dönüştük ki, evde her an kavgaya hazırken, dışarda anlayış abidesi insanlar oluyoruz?

Sonunda bir şey kazandığımızdan mı? Ne dediklerini çok umursadığımızdan mı? Bütün gün kendimizi kasıp, eve geldiğimizde sabırlı halimiz olamayacağından mı?

***

Dışardaki herkesin gözünde başarılı, iyi bir insansınızdır, “ev halkı” bir türlü görmez bu yanlarınızı... İltifat da, güzel cümleler de esirgenir ev halkından. Herkesin birbirini düzeltme çabası siliverir bütün güzelliklerin üstünü...

O yüzden, üçüncü sayfa haberine konu olanların tanıdıklarının şöyle cümlelerini okuruz:

“Hiç öyle birine benzemiyordu. Ne kadar efendiydi.”

“Çok fedakâr bir hanımdı. Hiç böyle yapacağı aklımıza gelmezdi.”

“Ne kadar dertsiz gözüküyordu. İntihar edeceğini hiç düşünmemiştim.”

Şimdi yazının bu kısmından sonra şöyle düşünün isterim:

Evdeki hallerinizle insanların sizi tanıdıkları halleriniz arasındaki benzerlikler mi fazladır, farklılıklar mı?

Madem düşünmeye başladık, ardından soralım kendimize bir kez daha... Bizi cennete götürecek “ev” nasıl birbirimize “cehennemi” hatırlatan hanelere dönüşüyor? Bunda bizim payımız nedir?

Çocuğumuzun başarısını dışardakiler görüyorken biz nasıl ıskalıyoruz? Onun eleştirecek yanını bu kadar bolca bulurken, güzel yanlarını bize göstermeyen şey nedir?

***

Ev hallerimiz büyük bir sinema perdesine yansıtılarak etrafımızdakilere seyrettirilecek olsa, pek çoğumuz filmin sonunda mahcup bir edayla savunmalarımızı sıralardık herhalde. Dışardaki insanlarla tüketip eve bırakmadığımız cümlelere “evliliklerimizin ve çocuklarımızın” ne kadar ihtiyacı var oysa...

Buna rağmen çantada keklik gördüğümüz sevgilerimiz yüzünden üzülüyor, dert dediğimizde onlardan bahsediyoruz...

Oysa hepimiz dışardaki ideal ve anlayışlı hallerimizle her gün birbirimizi kandırmıyor muyuz?

Bana öyle geliyor ki, ahirette birbirimizi en çok evdeki hallerimizle şaşırtacağız.

***

Büyük büyük laflar edecek değilim. Üstelik bir süredir sıkça bunu düşünmekte olduğumu söyledim. O yüzden yazının sonunu bir tavsiye ile değil, soruyla bitirmenin daha uygun olacağını düşünüyorum;

Sizce "ev iyisi" olmayı ,"el iyisi" olmanın önüne nasıl geçirebiliriz?

tugbaakbeyinan@gmail.com


Bunlar da ilginizi Çekebilir

14 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz