Çağırdığım, Yaşadığım mı?

tugbaMetin Karabaşoğlu şöyle anlatıyor bir yazısında hikayesinin arayışla ilgili kısmını;

“RİSALE-İ NUR’UN yol göstericiliğinde bir hayat yaşamaya karar verdiğimde, onbeş yaşındaydım. Lise 1’de okuyordum. Yüzyüze geldiğim ideolojik çatışmalar ve ona eşlik eden anarşik olaylar bu toz duman arasında en ehven, en selametli yolu bulmam gereğini bana fısıldarken, hayatın anlamı ve değeri üzerine ciddi bir sorgulamayı netice veren bir hadise de yaşamıştım: Dedem ölmüştü. Onun ölüme doğru adım adım ilerlediği son günler, ve takdir edilmiş son nefesten sonra bedenini tekrar toprağa tevdi edişimiz, kendi hayatım üzerine bir muhasebeye beni sevketmişti.

Bu şartlar içinde, etrafıma baktım, insan yüzleri ve hayatları üzerinden bir ‘yol’ bulmaya çalıştım. Eşit şartlarda doğmuş ve büyümüş bunca insan arasında, hayata bakışı, yaşayışı ve ahlâkı ile birinin öne çıktığını gördüm. Diğerleri de kötü insanlar değillerdi; ama o, bariz biçimde farklı ve öndeydi işte. Halbuki aynı mahallede, aynı sosyal ve ekonomik şartlarda, benzer aile ortamlarında doğup büyümüş ve benzer eğitim çarklarından geçmişlerdi.

Fark neredeydi?

Farkın, onun okuduğu ama diğerlerinin okumadığı kitaplarla ilgili olduğunu anladım. "

***

Bu hikayenin kahramanlarını, yol göstericilerini değiştirebiliriz elbette. Ama değiştiremeyeceğimiz bir şey varsa o da “arayışta olan “ gençlerin hala var olduğu gerçeğidir.

Ülke gündeminin savrulduğu şu günlerde bu hikayeyi dinlediğimden- okuduğumdan beri kafamda bu hikaye dolanıp durmakta.

Gençlerle ilgili umutsuzca laflar ederken hiç kendimize soruyor muyuz acaba; Çağırdığım İslam yaşadığım İslam mıdır diye?

Biz yaşamadığımız bir dine, örnek almadığımız bir Peygamber’(s.a.v) e çağırıyoruz sıkça etrafımızdakileri ve gençleri.

Tartışırken, konuşurken, yürürken, konuşurken, ötekiyle muhatap olurken ne derece bunun bilinciye yaşadığımızı sorguluyor muyuz sıkça ?

**

Gençler sormaya devam ediyorlar. Üstelik biz doğru cevaplar veremezsek , umut dolu bir dünya vaadiyle davet edilecekleri pek çok yer varken.

Özkan Öze Allah’ı Merak Ediyorum serisine “ soru sormak dua etmektir. “ diye başlıyor. Bizse daha az soran, kafamızı şişirmeyen , mümkünse bize dokunmayan çocuklarımız olsun diye büyük gayretler gösteriyoruz.

**

Fotoğraf çok korkutucu gelsin istemem elbette. Sadece bize örnek olup hayatımıza sirayet eden insanlarda en çok dikkatimizi çekti bir kez daha hatırlayalım isterim.

Bir de gençlerin nazarında ne kadar “güvenilir” gözüktüğümüzü tahlil edelim.

Ve kafamıza gelen her bir soruyu dua bilelim.

tugbaakbeyinan@gmail.com

www.tugbaakbeyinan.com


Bunlar da ilginizi Çekebilir

1 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz