Paylaşmak Güzel (mi) dir?

35_bSon dönemde bütün çocuklardan ve annelerden “ Paylaşmak güzeldir” cümlesini duyar oldum. Kızlarla tiyatroya gidiyoruz, tiyatroda oyuncağını paylaşmayan bir kahraman diğer kahramana bunu söylüyor. Dahası sahnedeki çocuklar da oyuncağını paylaşmayan kahramana “ Paylaşmak gü-zel-dir” diye bağırıyorlar.

Parkta anneler çocuklarına sürekli bu cümleyi hatırlatıyorlar. Okulda bir çocuk elindeki şeyi vermezse, hemen “ Paylaşmak güzeldir” hatırlatmasına maruz kalıyor.

Ailelerin mottosu olmuş durumda “Paylaşmak güzeldir” cümlesi…

Tdk da paylaşmak fiilinin anlamını;

  1. Aralarında bölüşmek, pay etmek, üleşmek

  2. Benimsemek, onaylamak


Olarak okuyoruz. Doğrusu paylaşmak eyleminin yetişkin dünyasındaki karşılığı ile çocuktan beklediğimiz karşılığı hususunda benzer düşünceleri paylaşmayan biri olarak, çocuklarımıza paylaşmanın anlamını yeterince içselleştirerek veremediğimizi düşünüyorum.

Çocuk, büyüklerin kendisinden beklediği paylaşmak eylemiyle, yaptığı eylemi sorgulamaya başladığında, bu sıkıcı sloganların da bir anlamı kalmayacak bana kalırsa.

Benliği ve onuru düşünülmeden sürekli erdemli bir paylaşma davranışı beklenen küçükler, sokakta yardım isteyen minik mültecilere “ Bunlardan çok var.” Diyen bir yetişkini duyduğunda çocuk olmaktan kurtulmak isteyecektir bence. Zira bizim paylaşmaktan anladığımız ve çocuğun paylaşmaktan anlamasını istediğimiz oyuncağını diğer çocuklara vermesi üzerine kurulu sadece. Böylece sokakta ve eve misafir geldiğinde kendimizi mahcup hissetmeyecek ve çocuk sesiyle uğraşmamış olacağız. Yani bu cümle de çocuğa bir davranış kazandırma eyleminden çok, çoğunlukla anı kurtarmak ve problem çözmekten kaçmak üzerine kurulu bir inşaa ile yer alıyor zihnimizde.

Ben bir bilgiyi çocuğa vermeye çalışırken genelde yetişkin dünyasında o kavramın gerçeğine bakarım. Çocuktan beklediğim tavır, eylem, hal bizim dünyamızda nasıl yer ediyor düşünürüm. Paylaşmak hususunda da böyle bir çelişkimiz olduğunu düşünüyorum. Evdekilerin kullanılmayanını, paranın en azını ötekine veren yetişkinler olarak, çocuklardan sürekli en sevdiği şeyi paylaşmasını istiyor, vermek istemediğinde de “ Paylaşmak güzeldir” hatırlatmasının yanında, “ Cimri olacak galiba?” , “ A ne kadar ayıp” yargılamalarını yapıyoruz.

Oysa bir arkadaşımız evdeki fincan takımını beğenip istese, pek çoğumuz “paylaşmak güzeldir” deyip vermeyiz. Ya da en sevdiğimiz kıyafetimizi çıkarıp paylaşmayız. En sevdiğimiz kitabı bile, okumak için vermekte zorlanırız pek çoğumuz.

Çocuk olmak bu yüzden zor işte. Güzel bir davranış öğretisi bile yetişkinlerin “ ego”larının içinde kayboluyor. Oysa gerçek paylaşmayı bizzat yaşayarak göstermek gerekiyor çocuklara. Kaldı ki biz bir ülkeyi bile paylaşmaktan aciz yetişkinleriz…

Paylaşmak konusunun en kısır döngü hali eve gelen misafir çocuklarının, çocuklarımızın oyuncaklarını aldığı zamanlarda yaşanır. Paylaşmak güzeldir cümlesi de o anlarda söylenir zaten. Ben bu konuda her iki çocuğun da onurunun korunmasından yanayım her daim. Vermek istemeyenin de, oyuncağı isteyenin de onuru korunmalı.

Oyuncak paylaşımı konusunda duyduğum en iyi öneri Çocuklarla El Ele Ebevynlik Eğitimlerinde Pam Leo ‘nun önerisiydi. Pam Leo misafirler için ayrı bir oyuncak kutusu hazırlamayı çözüm olarak sunar. Burdaki hassas nokta misafirler için oluşan oyuncak kutusu, çocuğun oyuncaklarından oluşmuş olmamalı elbette.

Bense bu anlamda kendi oyuncaklarımı kızlarıma vererek ve sonrasında bana ait olduğunu ifade edip geri alarak bir ilişki sürdürmenin faydasını görüyorum. Anahtarlık koleksiyonum var ve küçük kızım onlara benim oyuncaklarım muamelesi yapıyor. Zaman zaman benden oyuncaklarımı istiyor. Oynaması için veriyorum ve sonra alıyorum. Dolayısıyla aidiyet zihinlerinde çok daha net oturmuş oluyor. Başka çocuklarında kendilerine ait eşyaları olduğunu daha rahat kavrayabiliyorlar.

Paylaşmak elbette güzeldir. Ama çocuklara sunulan haliyle olmadığına inanıyorum tüm kalbimle. Gönüllüce paylaşmaktır gerçekte güzel olan...

Kendi gerçeğimizle anlatmadığımız her bir bilgi çocuğa geçmeyeceği için her defasında olduğu gibi yine kendimize dönüp “paylaşmanın” karşılığının bizim dünyamızdaki yerini sorgulamalıyız.

Ondan sonra paylaşmayı çocuğa anlatmaya başlayabiliriz bana kalırsa.


Bunlar da ilginizi Çekebilir

1 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz