Üniversite Sınavı Sonrası Gerginlik/Ebeveynin Çocukla Pazarlığı

Üniversiteye giriş sınavı sonrası bir eve gidiyoruz şimdi birlikte. Hayali bir ev burası, ama bir o kadar gerçek. Gerçek, çünkü yüzlerce binlerce örneği yurdumuzun dört bir tarafında yaşanıyor olmalı.

Sınav bitmiş, aynı gün televizyonda soruların çözümleri yapılmış, genç kız netlerini hesaplıyor. Olamaz, bir yanlışlık olmalı, tekrar tekrar topluyor netlerini. Tekrar hesaplıyor. Sonuç aynı: beklediğinden oldukça düşük bir net yaptığını anlıyor. Birden sanki üzerinden bir kova dolusu kum dökülmüşcesine bir ağırlık hissediyor üzerinde. Kalbi sıkışıyor, gözleri kararıyor, göz kapakları ağırlaşıyor..Anne babasında merak dolu gözler. “Kaç net yapmışsın kızım?” Cevap veremiyor. Sanki boğazında bir düğüm. “Söylesene kızım, bak öleceğim meraktan, kalbime inecek” diyen telaşlı annesi ve sessiz ve öfkeli bakan babasının bakışları altında öyle eziliyor ki. Yer yarılsa da dibine girse..

”Şeyy…ne oldu bilmiyorum…beklediğimden düşük geldi” diyor belli belirsiz. Babası “Yani, ne kadar düşük, bir yerleri tutturuyor musun?” …Başka bir düğüm daha, boğazının tam ortasında. Genç kız kekeliyor “..şey…galiba bu netlerle bu yıl bir yere girmem imkansız” diyor.. Boynu aşağı düşüyor..Bu sözden sonra anne, baba, genç kız, kimse birbirine bakmıyor. Mutlak bir sessizlik hakim. Genç kız odasına gidiyor. Derin, ürkütücü bir sessizlik. Gözlerinde yaşlar. Kendini suçluyor. “Ne kadar aptalım, neden beceremedim, niye olmadı, şimdi ailemin yüzüne nasıl bakacağım?..Offf koca bir senem gitti…Ben yeniden nasıl hazırlanabilirim şimdi o sınava..Bir sene daha. Ya yine aynı şey olursa..Dersane gerekecek bir de..Yüzüm yok, nasıl beni dersaneye verin derim..Burs da kazanamam..Off….yer yarılsa da içine girsem..Hayat bitti benim için..Bitti artık. Hiçbir şeyin anlamı yok ki..çok mutsuzum…”

Evdeki mutlak sessizlik sürüyor. Babanın kaşları mütemadiyen çatık ve gözleri hep yeri süzüyor. Anne ise daha şaşkın, endişeli. Kızıyla konuşsun mu konuşmasın mı bilemiyor..

Gece oluyor. Yatak odasında ilk sessizliği anne bozuyor: “Ne yapsak bey, kız çok üzüldü, konuşsak da gönlünü alsak ne dersin?”..Baba: “ kendi haline bırakalım, bizim konuşmamamız ona en büyük ders olur, sınavdan düşük almak da neymiş, yazık değil mi benim emeklerime?” Anne de, kızını biraz kendi haline bırakmak istiyor ve 3 gün evdeki gergin sessizlik sürüyor.

Daha sonra başka bir sorun için aile görüşmelerine giden anne baba, danışmana sınavdan sonra evde başlayan gerginlikten bahsediyorlar.

Danışman: “Kızınız çok üzgün olmalı, onunla konuştunuz mu hiç?”

Baba: “Üzgündür elbette, ben de çok üzgünüm..Şimdilik hiçbir şey konuşmadık. Konuşup da sinirimi öfkemi boşaltmak istemiyorum”

Danışman: “Üzgün olduğunuzu anlıyorum, ama üzgünlüğünüzün sebebi kızınızın üzülmesi mi, yoksa sınav sonucu mu?”

Baba: “Sınav sonucu tabii…Ben bu kadar fedakarlık yapmışken olacak şey mi bu? Ben onlara taa küçükken dedim, okumayacaksanız beni uğraştırmayın dedim. İşime her gün sabah dokuzda gitmek varken, sırf onlar yarım saat daha fazla uyusun da arabayla ben bırakayım diye evden 7’de çıktım ben yıllardır.”

Danışman, tebessümle karışık : “Çocuklarınızla pazarlık yaptınız yani..”

Baba: “Nasıl, anlayamadım”

Danışman: “Yani, ben size şunu şunu yapıyorum, karşılığında da başarı bekliyorum şeklinde bir pazarlık”

Baba, şaşırdı: “Eee, şey”…

Danışman: “ Fedakarlık demiştiniz de, fedakarlık dememiz için, yapılanların bir karşılık beklemeden yapılması gerekiyor..Ama hepimiz, çoğu zaman fark etmeyerek ilişkilerimizde bir alış-veriş içerisindeyiz. Ben sana “karşılıksız(!)” şunu yapayım, sen de bana bunu yap. Örneğin bir anne için gizli , belki farkına bile varmadan yapılan bir pazarlık : “Ben senin için saçımı süpürge edeyim, didineyim, sen de benim istediklerime harfiyen uy, mesela benim seçtiğim biriyle evlen, benim istediğim yerde otur, benimle istediğim yere gel” beklentisi gibi…

Şimdi kızınıza “Ben seni yıllardır servisle bile göndermedim, her gün uykumdan feragat ettim de sizi okula götürdüm” dediğinizde, “Keşke servise verseydin beni baba” derse cevabınız nedir?

Baba: “ Böyle düşünmemiştim..”

Danışman: Benim görüşüm, evet, çocuklarınız da diğer çocuklar gibi servisle gidebilirlerdi. Siz ne düşünüyorsunuz?”..

Baba: ….

Danışman: Onu sizin üzgün olmanızın yanı sıra, neye üzüldüğünüz de çok düşündürüyor olmalı. Kızınızın sınav öncesi netleri nasıldı?

Baba: Gayet iyiydi aslında, bu sene muhakkak bir üniversiteye girer diyordum

Danışman: Öyleyse kızınız için başarısız ya da çalışmayan bir çocuk diyemeyiz, doğru mu?

Baba: Evet, bütün yıl çalıştı aslında.. Ama sınavda heyecanlandı herhalde

Danışman: Aslında, hani şu fedakarlık mevzuu vardı ya, verdiğiniz emeklere karşılık başarı talep ediyordunuz, kızınız, bütün yıl çalışarak bunu vermiş gibi görünüyor, ne dersiniz? Her çalışma başarıyla sonuçlanmayabilir, ama her çalışma bir emektir, gayrettir. Sonrası ise nasip kısmet meselesi..

 

Baba:….

Danışman anneye dönüyor: “Bu üç günlük sürede kızınızla konuştunuz mu?”

Anne : Hayır, bu konuyla ilgili henüz bir şey konuşmadık, biraz kendini toparlasın istedim..

Danışman: Peki siz nasıl hissediyorsunuz sınav sonucuyla ilgili?

Anne: Ben de üzgünüm tabii ki, ona hissettirmemeye çalışıyorum, ama yüzümün şeklinden anlıyordur herhalde.

Danışman: Ben de bu noktaya değinmek istiyordum, yüzümüzün şekli, aslında ne hissettiğimizi bazen ne kadar da güzel yansıtır değil mi?

Anladığım kadarıyla üçünüz de çok üzülmüşsünüz. Ama şüphesiz içinizde en çok üzülen kızınız olmuştur.

Sizlerin üzgünlüğü ve sessizliği ise onu tahmin ediyorum ki daha da çok üzmüştür. Bu sessizlik onun için dayanılmaz bir hal almış olmalı. Büyük bir ceza gibi..

Anne: Odasından hiç çıkmıyor, üç gündür doğru dürüst bir şey de yemedi

Danışman: Onunla bu konuda ne zaman konuşmayı düşünüyorsunuz?

Anne: Bilemiyorum, sizce konuşmalı mıyız?

Danışman, hem anneye hem babaya dönerek: “Bence konuşmak üçünüz için de çok güzel olacaktır. “

Anne: Peki nasıl konuşmalı, ne demeli?

Danışman: Her ebeveyn, çocuk ilişkisi apayrıdır. Sizin arasınızdaki iletişim konuşmanızın şeklini belirleyecektir. Ama örnek vermek gerekirse şöyle demeyi tercih edebiliriz

“Kızım, bu birkaç gündür hepimiz de üzgünüz, bu meseleyi de konuşmadık, aslında konuşabilirdik de ne olduysa sanki dilimiz tutuldu. Halbuki ortada konuşulmayacak bir şey yok. Bizim üzgün olmamızın sebebi senin üzgün olmandır kızım. Kızımız hayal kırıklığına uğradı ve üzüldü diye düşündük. Bizi üzen nokta bu. Yoksa sınavı kazanmışsın, kazanmamışsın, derdimiz bu değildi . Çünkü bütün yıl elinden geleni yaptığını biliyoruz, bu sınav için ne kadar çabaladığını ve heyecanlandığını da biliyoruz.

Tavırlarımız seni incittiyse bizi affet olur mu. Bazen, bazı şeyler. insanın elinde olmuyor

Bak önünde kocaman dolu dolu bir sene var. Biz hep senin yanındayız. Güzel geniş bir vakitte yeniden çalışırsın güzel kızım olur mu”

 

Bu nasıl?

Baba: Evet..çok doğru..kızımın elinden geleni yaptığını bilmeme rağmen, sonuç başarı olmadı diye çok kızmıştım. Sebebini şimdi daha iyi anlıyorum. Galiba “kızım kazandı, benim emeklerim boşa çıkmadı” diyemedim diye kendimle alakalı saçma bir gurura kapılıp, kızımın his dünyasında neler oluyor diye düşünmemişim hiç…

Anne: Teşekkür ederiz, hemen bugün konuşacağız onunla..

Sohbet bu şekilde sona eriyor. Ne dersiniz? Sınava giren genç ve anne- babası için bir çözüm oldu mu sizce?...

*Aile Danışmanı Dr Rabia Nazik Yüksel


Bunlar da ilginizi Çekebilir

7 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz